(23)

208 15 1
                                    

                (geçmişten devam)

Bugün gene Fatih bana bakacaktı. Dün yaşananlardan sonra o kadar gergindim ki her an ağzımdan birşey kaçırabilirim korkusuyla kimseyle konuşmuyordum. Ozanlar birşeylerin ters gittiğini anlamış olacak ki bana sürekli "neyin var?" diye soruyorlardı. Onları "birşeyim yok" deyip geçiştiriyordum. Yani sonuçta Fatih bu, ruh hastası manyak!

Cidden ne ara bu noktaya geldim hâlâ aklım almıyor. Doğum günümde onu görünce "ne kadar sevecen biri" diye geçirmiştim içimden. Meğerse sevecenliği başka bir boyuttaymış... Ben düşüncelerimle boğuşurken annem yanıma gelmişti.

Sevim: Oğlum ben bugün erken çıkacağım. Sende al bu keki Fatih abine götür. Zaten yalnız yaşıyor. Atıştırmalık da olsa evinde yiyecek bulunsun.

- Ne gerek var anne? Zaten birazdan bize gelecek.

Sevim: Burak!

- Tamam götürüyorum.

Sevim: He şöyle söz dinle azıcık. Komşunun oğlu böyle yapıyor mu hiç?

- Komşunun oğlu sapık bir katile kek götürüyor mu hiç?

Sevim: Birşey mi dedin?

- Kekler güzel olmuş dedim.

Sevim: Kendinize dikkat edin. Özellikle sen! sakın Fatih abine yaramazlık falan yapma.

- Sanki öyle bir ihtimal varmış gibi...

Garip garip bana bakan annemle öksürerek konuşmayı toparlamaya çalıştım.

- Yani çok iyi anlaşıyoruz o yüzden yaramazlık falan yapmam merak etme.

Sevim: Akşam üstüne doğru işten gelirim. Fatih abine selam söyle.

Deyip evden çıkmıştı. Cidden ben Fatih'ten kurtulmaya çalıştıkça annem beni ona yolluyordu. Gerçekten annemi anlamakta zorluk çekiyorum. Fatih'in yanında hiç rahat değildim, bu her halimden belli oluyordu. Fakat annem bunu görmekte zorlanıyor gibiydi. Ama sonuçta Fatih bana bakıyordu. Annem de bu yüzden Fatih'i seviyordu ya zaten. Benimle ilgilendiği için. Keşke onun nasıl biri olduğunu görebilirseydi. O zaman ne yapacaktı? Çok merak ediyordum doğrusu.

İstemeye istemeye keki alıp Fatih'e gittim. Acaba keki kapıya bırakıp kaçsa mıydım? Kimse almazdı sonuçta. Oflayarak zile bastığımda karşımda banyodan yeni çıkmış bir Fatih beklemiyordum doğrusu.

- Ş-şey annem sana kek getirmemi istedi de ondan şey ettim.

Ah birde salak gibi kekeliyordum. Lânet olsun!

Fatih: Haha çok komiksin Burak. Ama şu an bundan daha güzel birşey olamaz. Sevgilini düşünüp kek getirmişsin.

- Seni düşündüğümden değil, annem dedi. Yoksa hayatta sana kek falan getirmezdim.

Fatih: Peki öyle olsun.

Gülümseyip keke uzandığında gözlerimi devirip kabı ona uzattım. Ben kabı almasını beklerken o kolumu tutup beni içeri çekmişti. Şaşkınlıkla ona bakarken sırıtarak kapıyı kilitledi ve yanağıma kısa bir öpücük kondurdu.

Fatih: Üzgünüm sevgilim ama üstümü giyinmeye gitmeliyim. Ayrıca saçımı da kurutup yanına geleceğim. Ev senin. İstediğin kadar gezinebilirsin. Nasıl olsa evlenince burada beraber yaşayacağız. O yüzden yavaştan evini tanımalısın. Öyle değil mi?

Gene ne anlatıyordu bu manyak? Bir dakika evlenmekten mi bahsetmişti o?

Fatih: Evet Burak evlenmekten bahsettim. Seninle gönül eğlendirdiğimi düşünmüyorsundur herhalde? Bunun bir sonucu olacak elbet. Öyle değil mi? Unutma sen benimsin!

Gerçekten gün geçtikçe iyice kafayı yemeye başlamıştı. Onunla asla evlenmeyecektim.

- Ölürüm de seninle evlenmem!

Fatih: Ah Burak zamanı gelince bu sözlerini sana tek tek hatırlatacağım. Sakın unutma. Olur mu sevgilim?

Merdivenlerden yukarı çıkmaya başladığında arkamı dönüp kapıyı açmaya çalıştım. Sanki o saçını kuruturken ben buradan kaçamayacaktım.

Fatih: Burdan gidemezsin Burak anahtar bende.

O benim zihnimi mi okuyordu?

Fatih: Bilmem. Acaba zihnini mi okuyorum?

Siktir ciddi ciddi benim zihnimi okuyordu!

Fatih:Ağzına küfür hiç yakışmıyor sevgilim.

Ve gözden kayboldu. Bir dakika şimdi bu ruh hastası benim zihnimi mi okuyordu? Hayır belki de ben sesli düşünüyordum. Bilmiyorum...Peki bu durumdan korkmalı mıydım? Salak mısın sen!? tabiki de korkmalıydım.

Az önce Fatih'in de dediği gibi odaları gezmeye başlamıştım.  Öyle pekte özel bir yanı yoktu ama duvarda bir şey dikkatimi çekmişti. Sanki duvarda düğme gibi birşey vardı. Duvarın yanına gidip etrafını incelediğimde bir çıkıntı gözüme çarptı. Elimi oraya değdirdiğimde birden duvar açılmış ve karşıma simsiyah bir kapı çıkmıştı. İçeri girip girmemek konusunda kararsız kalsam da sonunda kapıyı açıp içeri girmiştim.

Her yer zifiri  karanlıktı. Belki düğme bulabilirim diye elimi duvarda gezdirdimde elim bir ipe takılmış ve onu aşağı çekmiştim. Aniden ışıklar açıldığında etrafa dikkatlice bakmış fakat gördüğüm manzarayla adeta şok olmuştum. Bir kadınla adam duvara zincirlenmişti. Korkuyla gerilediğimde bir bedene çarpmıştım. Kafamı kaldırıp arkama baktığımda bunun Fatih olduğunu anlamam çok da uzun sürmemişti açıkçası.

Fatih: Demek benim küçük sırrımı öğrendin sevgilim.

Kafasını bize bakmakta olan kadınla adama çevirdiğinde bir elini belime attı ve ileri adımladı.

Fatih: Anne, baba; damadınız'la tanışın.

Bir dakika onlar Fatih'in ailesi miydi? Ben korkudan ne yapacağımı bilemezken Fatih benimle beraber birkaç adım daha ilerledi ve ailesinin karşısına geçti.

Fatih: Bu gördüğünüz kişi sevgilim Burak.

Ardından kulağıma yaklaşmış ve o tehlikeli soruyu sormuştu.

Fatih: Ailemle tanışmayacak mısın? Sevgilim...

KATLİAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin