03. I was your willing accomplice, honey

472 45 10
                                    

İyi okumalar...


Jungkook'un gözlerini açtığı oda, yeni doğan günün ışıklarıyla aydınlanıyordu. Komodindeki saatin henüz altıyı göstermesine şaşırdı çünkü asla ve asla, hayatı boyunca bir kere bile bu saatte uyanmamıştı. Yanındaki beden uyumaya devam ediyordu. Ne yapmalıydı? Ne yapacağını her zaman bilmiş biri olarak şimdi afallaması ve öylece yatakta yatması tuhaf hissettirmişti. Min Yoongi, demişti. Adı Yoongi'ydi ve bunu seviştikten sonra... Tam burada zihnini susturdu. Jungkook sevişmezdi. Aşık olunca yapılabilecek bir şeyi neden cümle içinde kullanmıştı, üstelik öznesi kendi olan bir cümlede? Başını aptal zihnini odaklamak için salladı. Onun altına yattıktan sonra demesi daha mantıklıydı. Onun altına yatana dek adını sormamıştı. Birkaç fırsat yaratmayı denemiş ancak her biri bir şekilde savuşturulmuştu. İkisinin de aklı pelteye dönmüşken sorduğu sorunun cevap alabilmesi bile mucizeydi. En azından onun adını biliyordu ve onu çıplak görmüştü.

"Lan ben bunu neden sorguluyorum şu an?" diye mırıldandı kendi kendine.

Yattığı kişinin kim olduğunu ne zamandan beri önemsiyordu? Kanun kaçağı olmadıkları sürece, daha doğrusu bu ipin ucu Jungkook'a dokunmadığı sürece kimle yattığını umursamazdı ki. İyi ya da kötü, yatmasına değen ve değmeyen kişiler vardı hep. Hoşlandığı spesifik bir tip oluyordu ama bu da tamamen hep o tipte kişiler Jungkook'a geldiği için oluşan bir bakış açısıydı. Uzun boylu kızlar mı? Ona asılan bir uzun boylu olmamıştı hiç. Yatak hayatının yüzde 85'inde kimseye asılması gerekmediği için de kendine stereotip yaratmıştı istemeden. Ona hep aynı tipler geliyordu ve o da reddetmiyordu, bu kadar. Yanında yatan adama dek bu böyleydi en azından. Onun hala uyuduğunu görünce ellerini yüzüne götürüp sertçe ovuşturdu.

Hayatında ilk defa alttaydı dün gece. Bu deneyim ona rahatsız hissettirmiyordu ama öte yandan da tuhaftı. Zevk almadığı için değil, aksine fazla zevk aldığını anımsayınca sabah ereksiyonunu hissetmeye başladı. Alt dudağını ısırırken yanındakini uyandırmamak adına üstündeki örtüyü sıkıyordu. Kendini şu an tatmin edemezdi. Şu an hiçbir şey yapamazdı. Gidip soğuk bir duşa girerek bundan kurtulabilirdi belki ancak kalkıp da ona yakalanma riskini almak istemiyordu. Yattığı biriyle sabah birlikte uyanınca ne yapılırdı? Hep tek uyanmıştı, Taehyung'la sınavlar için sabahladığı dönem hariç. O zamanda da ayrı koltuklarda uyanıyorlardı zaten. Kesinlikle iç çamaşırlarıyla Yoongi'nin yanında yatmasıyla aynı şey değildi.

"Sikeyim." Küfrü o kadar içtendi ki uyanıp bir süredir onun çatık kaşlı profilini inceleyen Yoongi konuşma ihtiyacı hissetti.

"Berbat bir sabah sanırım." Jungkook yanından gelen sesle yerinde zıplamıştı. Tanrı aşkına, o uyumuyor muydu? Uykulu yüzü, dağınık saçları, kısık gözleri dün geceki çekici haline nazaran oldukça tatlıydı. Jungkook daha tatlı birini ömrü boyunca gördüğünden emin değildi.

"Ah, uyandığını bilmiyordum. Ben mi uyandırdım? Ben uyandırdım değil mi? Kıpırdanıp durdum ve..." Yoongi ona uzanıp dudaklarına minik bir öpücük bırakınca sözü yarım kalmıştı. İri gözleri şaşkınlıkla Yoongi'yi izlerken yeşil saçlı güldü.

"Bu kadar şaşırma dom." Kullandığı lakap afallattı Jungkook'u. Gerçekten ona dominantın kısaltmasını mı kullanacaktı? Kimi kandırıyordu ki, onu bir daha göreceği bile yoktu. İstediğini söyleyebilirdi. "Hiç altta olmadığını söylediğin için sana dom diyorum ama, sorun yok değil mi? Alınmıyorsun herhalde."

"Hayır, aslında..." Duraksadı, bunu söyleyip söylememesi gerektiğinden emin olamamıştı bir an. Sonra devam etti, onu yeniden görmeyecekti. "Hoşuma gitti." dedi dürüstçe. Bedenini diğerine yaklaştırmış, dudaklarını onun dudaklarıyla birleştirmişti. Yoongi üstüne tırmanan çocuğu kendine daha çok yaklaştırdı. Onun sertliğini hissedebiliyordu.

"Hey," diye seslenerek böldü öpüşmeyi. "Bir sabah klasiği yaşıyorsun sanırım." Gözleriyle onun alt bölgesini işaret etmişti. Jungkook sırıttı.

"Sadece dün akşam ne kadar zevk aldığımı anımsadım ve bam, bu ortaya çıktı. Gel buraya."

Daha sert bir öpücük başlatırken düşünmemişti. Şu anı değerlendirebilir, sertliğinden kurtulabilir ve bir daha gelmeyeceğini bildiği bu evden çekip gidebilirdi. Karşısındaki adamın bir şey beklemediğini biliyordu. Ona aşık olabilecek kişileri anlayabilme gibi bir radarı oluşmuştu Jungkook'un. Sevişirken, sevişmenin hemen öncesinde ya da sonrasında mutlaka bir sevgi sözcüğü kullanıyordu ondan hoşlanan biri. Jungkook'a gereğinden fazla temas ettikleri, ellerini onun yüzünde gezdirdikleri ve öpüşmek, daha fazla öpüşmek için garip pozisyonlara girdikleri rastladığı durumlardan birkaçıydı. Şimdi öpüşmek için can atanın kendisi olmasını gözden kaçırmıştı, fark ettiğindeyse altındakinin bacakları aralanmıştı bile.

"Çıkarsana şunu. Hadi. Jungkook?"

Şaşkınlıkla onun yüzüne baktı. Yoongi beklenti içinde izliyordu hareketlerini. Onu öpmüyor, yüzüne dokunmuyor, ellerini bedeninde gezdirmiyor ya da herhangi bir sevgi sözcüğü kullanmıyordu. Sadece bekliyordu, öylece. Ondan bir hamle gelmezse bir harekette bulunacak gibi görünmüyordu. Afalladı. Şu ana dek, bir kere bile bunları yapmak istememişti. Biriyle birlikte olurken ona dokunurdu ve onu öperdi ancak hepsi aldığı zevki artırmak içindi. Yoongi'nin daha içine bile girmemişti. O aşamaya gelmediği halde neden onun yüzünü elleri arasında tutmak istiyordu? Dudaklarını dudaklarına bastırmak, belini sıkıca sarmak, bedenini kendisine yaslamak ve ona 'bebeğim' demek istiyordu. Nefesi kesildi. Gerçekten ona bebeğim demek istiyordu. Omzunun dürtüldüğünü hissederken gerçeğe döndü.

"Hı, ne?" Şaşkın gözlerle inceledi altındakinin yüzünü. Yoongi'nin kaşları çatılıydı.

"Sen iyi misin? Soyunacaksan soyunsana, neyi bekliyorsun?" Üstünden çekildi hızla. Yatakta otururken Yoongi'ye bakmıyordu.

"Ben, şey, benim gitmem gerekiyor. Ben gitmeliyim. Evet, gitsem iyi olacak." Yataktan bir çırpıda kalkıp kıyafetlerine yönelince Yoongi de doğrulmuştu.

"Hey, gitmene engel olacak değilim. Sakin olur musun? Derdin ne senin?" Jungkook onu dinliyormuş gibi görünmüyordu. "Sana söylüyorum. Jungkook!" Bağırması bir işe yaramadı, hala çocuğun gözleri onu bulmamıştı.

Önce yatak odasından, ardından daireden çıkmadan önce duraksadı uzun boylu. Böylece gitmesi kabalıktı, Jungkook bir kazanova olabilirdi ancak kaba biri kesinlikle değildi. Centilmenliği elden bırakmazdı. Durum ne olursa olsun o hep ilişki yaşamayan ama nazik çocuk olarak kalacaktı. Gözlerini Yoongi'ye çevirdi. Soru işaretleriyle doldurmuştu onun zihni bir anda, biliyordu. Ama yapamazdı. Hiç kullanmadığını düşündüğü organının kendini ortaya atmasına izin veremezdi. Dudaklarını araladı.

"Özür dilerim bebek, umarım iyi bir hayat yaşarsın." Ve gitti. Geride bıraktığı aseksüel çocuğa hayatında ilk defa bir şeyler hissettirebildiğini öğrenemeden öylece gidivermişti.


Nasıl gidiyor?

Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.

Drunk on You ~ YoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin