31. BÖLÜM

309 17 1
                                    

Gece gece çalan telefonumu açtım. Zaten daha uyumamıştım. Düşünceler beynimi esir almıştı. Bugün yaşadıklarım beni çok yormuştu. Ben, ben yine kendimden nefret ediyordum. Yeniden...

Gözyaşlarımı silip kenarda duran telefonumu aldım. Bir'e on vardı. Bu saatte babam beni arıyordu. Niye ki? Neden? Sabah yeterince canımı yakmadı mı?

Bir dakika, babam beni asla aramazdı ki. Telefonu açıp kulağıma dayadım. Burnumu çektim.

"Efendim baba?"

"Ben babanız değilim. Siz kızı mısınız?" duyduğum kadın sesi ile dizlerimi yavaşça aşağı indirdim.

"Evet, buyurun. Siz kimsiniz?"

"Ben sağlık görevlisiyim. Biz, babanızı evinde ölü bir şekilde bulduk."

Aniden başıma saplanan bir ağrı ile kulaklarımın çınladığını işittim. Yavaşça dolan gözlerim ve çatılan kaşlarım ile duraksadım. Konuşacak bir şeyim yoktu. Ya da ben öyle zannediyordum.

"Başınız sağolsun." Dedi kadın kısa bir sessizlikten sonra. Ardından orada olup olmadığımı sordu.

"Evet, evet buradayım. Ee. Şey, bana hastane adını söyler misiniz? Hıhı. Sağolun." Diyerek telefonu kapattım.

Yutkunduğumda boğazımda bir düğüm belirdi. Ne yapacaktım şimdi? Nasıl söylenirdi böyle bir durumda birisinin öldüğünü? Babanın öldüğünü. Yani, bu çok... çok garipti.

"Video..." dedim fısıldayarak. Orada söylemişti. Yetim kalacaksın demişti. Bitti demişti. İntihar mı etmişti? O, o kendini mi öldürmüştü?

Benim doğum günüm kanlı cinayetti. Cesetlerle doluydu. Annemi ve babamın kaybettiğim ve kendimin yaşam bulduğu bir gündü ama asla özel değildi. Acı vericiydi. Ve artık kek üzerinde tek mumu üflemeye bile hak etmeyen bir gün...

Oturduğum yatağımdan kalktım. Gözlerimden yaş akmıyordu ama buğuluydu. Boğazım düğümlüydü. Dizlerim titriyordu. Kaşlarım çatıktı ve sadece yere bakarak yaşadıklarımı sorguluyordum.

Odamın kapısını açtım ve dedemlerin odasına yöneldim. Kapılarını tıkladım. Sonra elimle vurdum ve aniden sızlayan avuç içimle tuttuğum nefesim ağzımdan kaçtı. Ağlamaya başladım. başımı öne eğdim iyice.

Dedem kapıyı açtığında başımı kaldırdım ve ona baktım. Arkasından babaannemde geldi.

"Kızım, ne oldu? Niye ağlıyorsun?"

"Dede... babam. O ölmüş." Söylediğim kelimeler zar zor dilime varırken dedem bu beklemediği ani durumla olduğu yerde kalakaldı. Tepkisizdi. Babaannem eli ile ağzını kapattı. Duyduğu şeyle ilk o da şok yaşadı ve ardından ağlamaya başladı.

Ben anne ve babamın sevgisine muhtaç bir kızdım sadece. Ve elimdeki son şans babam zannederdim. Ondan sevgi görmeyi beklediğim son çare. Çünkü çevremde tek o vardı ama şimdi yoktu. varlığı da bazen ölü gibi gelirdi ama bu farklıydı. O, o artık sonsuza kadar yoktu.

***

Dedem ve babaannem hastaneyi tekrar aradı. Ardından başka bir adamla konuştu. Cenazeyi buraya getirebilmek için. kimle konuştuğunu bilmiyordum. Aklım yerimde değildi. Gece saat dört olmuştu. babaannemin en yakın arkadaşı Hira'nın anneannesiydi. Onlar duyar duymaz kalkmışlardı.

Çardakta oturmuş dizlerimi kendime çekmiş öylece duruyordum. Dedem ağacın dibine çökmüş kızarmış gözleriyle göğe bakıyordu. Babaannem ise bir köşede sessizce ağlıyordu.

Bahçe kapısından içeri Hiralar girdi. Bakmadım bile. Kalkmadım. Canım istemedi. Hareket etmeyi reddediyordu vücudum. Aklım sadece bugün yaşananlardaydı. Her şey teker teker hala bir yapboz parçası gibi yerine oturuyordu.

YEKBUNUM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin