( Can'ın anlatımı )
Ağlamalar, uykusuzluk, kin, öfke ve nefret. Bütün olumsuzluklarla gözümüzü yine hastanede açmıştık. Sevim teyze geceden beri yediği sakinleştiricilere rağmen hâlâ düzelememiş, diğerleri ise ağlamaktan kendinden geçmişti.
Her ne kadar hastanede kalıp onlara destek olmamız gerekse de Kerim'lerle beraber karakola gelmiştik. Bu sefer tarih kendini tekrarlamayacaktı. Burak kurtulacaktı. Hızlı adımlarla ilerlediğimiz koridorda mavi kapının önünde durmuş, derin bir nefes almıştık.
Ozan'ın elini omuzuma koymasıyla iki kere vurup kapıyı açmıştım.
Can: Hasan abi biz geldik.
Mert: Hasan abi?
Karşımızdaki bomboş koltuk ve odayla oflayarak etrafa baktım.
: Beyler bir sorun mu var?
Arkamızdan gelen sesle hepimiz o tarafa dönmüştük. Elindeki dosyalarla bize bakan bir polis, gülümseyerek kendi masasını işaret etmişti. Grupça polise ilerlerken Kerim anında lafa atlamıştı.
Kerim: Biz Hasan abiye bakmıştık ama-
: Hasan abi bugün görevli o yüzden geç bir saate kadar karakola gelmeyecek. Eğer durumunuz acilse size yardımcı olabilirim.
Aramızda geçen ufak bakışmalardan sonra konuşmaya başladım.
Can: Aslında biz bir şikayette bulunacaktık.
: Buyurun sizi dinliyorum.
Volkan: Fatih Demirel'den şikayetçiyiz. Kendisi kuzenimiz Burak Ateşoğlu'nu kaçırdı.
: Peki bu kaçırılma olayı tam olarak ne zaman oldu?
Mert: Dün öğle saatlerine doğru oldu. Kuzenimi hastaneye getirmiştik ve Fatih kuzenimizi kaçırdı.
: Elinizde Fatih'in Burak beyi kaçırdığına dair bir kanıt var mı?
Ozan: Aslında hastanenin kamera kayıtları var fakat dün aldığımız bilgilere göre kamera kayıtları silinmiş. O yüzden maalesef ki size bu konuda bir bilgi veremeyiz.
: Pekâlâ.
Gerginlikle birbirimize bakarken karşımızdaki adam kaşlarını çatarak bize dönmüştü.
: Sanırım büyük bir yanlış anlaşılma var.
Volkan: Ne oldu?
: Öncelikle ihbarda bulunamazsınız çünkü Burak bey, Fatih'in oğludur.
Ozan: Pardon!? Anlayamadım, bir daha tekrar eder misiniz?
: Anlattığınız kişi Burak Ateşoğlu değil, Fatih bey'in eşi ve oğlu Burak Demirel'dir.
Kerim: Eşi mi? Afedersiniz ama sistemde bir hata olabilir mi acaba?
: Bakıyorum fakat sistemde herhangi bir hata bulamıyorum.
Karşımızdaki adam bir süre susmuş ve konuşmaya devam etmişti.
: Sistemde gördüklerimi açıklayacak olursam Burak ve Fatih sabaha karşı yıldırım nikâhı kıymışlar. Yalnız Fatih'in Burağın babası gözükmesi durumu daha da garip bir hâle getiriyor.
Kerim: Sizce bu mümkün olabilir mi?
: Sanmıyorum. Ama ortada büyük bir oyun dönüyor gibi. Bir kişi hem baba hem de koca olamaz.
Can: Şikayette bulunamaz mıyız?
: Maalesef bunu yapamazsınız. Ortada büyük bir kargaşa söz konusu, ancak Burak dün gece 17 yaşını doldurduğu için şikâyette bulunamayız. Yasalara göre kendi kararlarını verebilecek bir düzeyde ve kendi rızası ile bizi aramadığı sürece istesek bile ona yardım edemeyiz.
Ozan: Peki ya Fatih? Onun hakkında hiçbir soruşturma açmayacak mısınız?
: O konuya gelecek olursak da kafam bayağı karışmış durumda. Kayıtlara göre Fatih'in 11 Nisan 2009'da öldüğü yazıyor. Bilirsiniz normalde ölüm kayıtları yapıldıktan sonra o kişi nüfus'dan silinir. Ancak Fatih'in en başından beri nüfus'da olmadığı gözüküyor.
Mert: Hay sikeyim kafayı yiyeceğim şimdi! Ne yapacağız peki? Burağa yardım edebilecek miyiz?
: Üzgünüm ama böyle bir vakayla hayatım boyunca karşılaşmadım. O yüzden ne yapacağımı bilmiyorum.
Volkan: Bize yardım edemezsiniz. Öyle değil mi?
: Maalesef...
.
.
.Hayatta hiç; Şimdi ne yapacağım dediğiniz oldu mu? Ya da nasıl kurtulacağım, onunla konuşamayacağım dediğiniz anlar? Peki ya bu durumdan kaçabildiğiniz oldu mu? Yoksa siz savaştınız mı? Kazanabildiniz mi bari? Canınız çok yandı mı? Sizi bilmem ama biz çoktan bu savaşı kaybettik.
Karakolda geçen konuşmaların ardından yine mezarlığa gelmiştik. Kimseden ses çıkmıyor, herkes boş mezara bakıyordu. Yutkunarak mezardan kafamı kaldırdığım da aramızda gezen ölüm sessizliğine son vermiştim.
Can: Şimdi ne yapacağız?
Volkan: Bilmiyorum...
Mert: Hepsi benim yüzümden oldu.
Kerim: Saçmalama Mert.
Mert: Ona inanmadım. Onu deli sanıp Fatih'e gitmesine izin verdim. İhanet ettim ben. Kuzenime sahip çıkamadım.
Ozan: Sadece sen değil, biz de inanmadık Mert. Ama o an yapabilecek başka seçeneğimiz var mıydı sence?
Can: Ben küçükken..apartmanda çıkan bir yangın yüzünden asansörde sıkışıp kalmıştım. Vücudumun yarısı dışarıda yarışı ise asansörün içindeydi. Her ne kadar bağırırsam bağırayım kimse bana yardıma gelmemişti.
Gözümden akmaya başlayan yaşlarla burnunu çekmiştim.
Can: Ben tam ümidimi yitirmişken ateşlerin içinden bir ses duydum. "Merak etme, seni kuracağım Can." İlk başta kimin seslendiğini anlayamamıştım ama karşımda gördüğüm kişiyle sevinmiştim. Burak benim için ateşlerin içine atlamış, hatta yanan birkaç tahta parçası üstüne düşse bile sesini çıkarmamıştı.
Kerim: O zaman bile güçlüydü desene...
Can: Evet. Evet öyleydi ve şimdide güçlü olacak. Her ne olursa olsun asla pes etmeyecek. Göreceksiniz. Burak, Fatih'ten kurtulacak.
( Burak'ın anlatımı )
Evlenmiştim. Asla evlenmem demem adamla evlenmiştim. Saatlerce bunu düşünüyordum. Fatih'le evlendiğimi..
Adının Seyit olduğunu öğrendiğim çocuğun getirdiği nikâh memuru ile Fatih ile evlenmiş ve yine oyuna getirilmiştim. Bana söz vermişti. Onunla evlenirsem esir tuttuğu insanları tek tek serbest bırakacaktı.
Yapmadı. Ağlamalarıma, yalvarmalarıma rağmen beni asla umursamadı. Bir sürü insanı gözümün önünde katledip en sonunda ise nikah memurunu öldürdü. Ona engel olmaya çalıştıkça bana zarar verdi. Bazen vurdu, bazense kıyameti getirdi. O vurdukça gözümden yaşlar süzülüyor hareket edemez duruma geliyordum.
Ağlamalarım yerini büyük bir sessizliğe bırakırken kan gölüne dönmüş ölüm kokan bodumda yere çökmüş, önümdeki iki kapıyı izliyordum. Çığlıklar asla bitmiyor kafam seslerden arınmıyordu. O günü hatırlıyordum sürekli. Kaçmamı söyleyen Fatih'in annesini..
Ona yardım etmek istemiştim sadece. Keşke en baştan dediğini yapsaydım. Oradan, o evden kaçsaydım. Son saniye kaybetmiştim zaten. Hayatımı bırakmıştım o koştuğum mesafeden.
Ben Burak Demirel. Fatih Demirel'in kaçırıp zorla tuttuğu oğlu ve istemeyerek evlendiği kocasıyım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATLİAM
Misterio / SuspensoBüyük felaketten önce sessizce içimizde gezinen bombayı arıyordu gözlerim. Patlarsa çoğumuz kül olup gidecekti bu dünyadan. Ailemi korumaya çalışırken sığınağıma kaptırmış gidiyordum kendimi. Ve günün sonunda pimi çeken ben, bombanın ta kedisiydim ş...