32. BÖLÜM

281 18 0
                                    


  Ve şimdi veda vaktiydi. Babamın taşındığı tabut, cenaze arabası ile evin önüne getirilmişti. Son kez burada veda edilecek, ardından arkasından gidilerek mezarlığa ilerlenecek ve sonra gömülecekti.

Gömülecekti. Ayaklarımın altındaki bu toprakta olacaktı. Her bir zerresi toprağa karışacak. Dokunduğum her ağaca, her çiçeğe ilaç olacaktı. Her zerresinde babam ve babam gibi olan ölülerden birer parça olacaktı. Ağaç o enerjiyi ve mineralleri alacak, oksijene çevirecekti. Ve babam ciğerlerime dolacak, nefesim olacaktı. Başkalarına olduğu gibi... Aslında her şey insanlardan bir parçaydı. Her şey birbirine karışmıştı. Her zerremiz birilerinden bir parçaydı. Ruhumuzda, bedenimizde, aklımızda...

Çözülemeyecek kadar karmaşık ama karmaşık olduğu kadar da basitti. İnsanoğlu neyin içindeydi? Sadece bu kocaman evrende bir kum tanesi olamayacak kadar küçükken bile, nasıl bu kadar büyük etkileri oluyordu? Bir kum tanesinin zerresi olamayacak kadar küçük olduğum bu evrende, hislerim ne çapta büyüktü?

Zihnimde bu sorular varken çevremden soyutladığım kendimi, bir anda ağlama sesleri ve kalabalığın içinde buldum. Koluma giren yengem buruk bir tebessüm ile gözerimin içine baktı. Çokta belli olmayacak kadar küçük olan tebessüm ile ona baktım.

"Bu yolculuğun sonuna gelen müminimiz için vedalaşalım." Dedi yaşlı bir amca.

Şimdi babam, beni geçmişime bırakıp gidiyordu... ve ben ona son sözlerimi söylemem için öncelik vermişlerdi. Babaannem ve dedem kenarda ağlamaya devam ediyorlardı. İlk onlara baktım. Ardından köşede oturup kızarmış gözleri ile bana bakan amcama. Sanki o an tünelden geliyordu sesler kulağıma. Öyle bir anın içine girmiştim. Zaman yavaşlamıştı sanki benim için. gözlerim babamın tabutunu buldu.

Yengem girdiği kolumdan kolunu çıkardı ve elini sırtıma koydu, "Seni bekliyor." Dedi kulağıma doğru ince sesiyle. Titrek bir nefes verdim. Araca doğru yürüdüm.

Elimi tabutun üzerine koydum. içime işleyen garip ve kırık bir hisle gözlerim doldu belli belirsiz. Ve ben izin vermeden dökülüp gitti.

"Keşke bazı şeylere izin verecek kadar cesaretin olsaydı... hayata verebileceğin bir şans gibi... bana verebileceğin bir sevgi gibi... keşke içimde buruk kalmasaydı o salıncakta beni sallama hayallerim..." ve boğazım tıkandı. Burnumdan derin bir nefes aldım. "Hayatın bana sunacağın pahalı imkanlarla değil de, vereceğin tek bir merhamete bağlı olduğunu bilseydin keşke... aklımda cebime koyduğun paralar değil de, bir sarılışın kalsaydı aklımda. Hani..." dediğimde hıçkırıklar çıktı ağzımdan. Gözyaşlarım biraz daha hızlandı.

"Hani hayatını düzene sokabilmen dileğiyle dedin ya bana yıllar önce çektiğin o video kaydında. Belli belirsiz bana veda ettiğini anlamadığım o son video. Benim hayatım asla bir düzen içerisinde değildi ki. İçinde senin varlığının olup olmadığı bile belli olmayan bir hayattı benimki... şimdi varlığın hiç gelmeyecek bir şekilde yok oldu. İsterdim ki, bir kez olsun beni salıncakta sallayan babam ol, isterdim ki bir kez sarılan babam... isterdim ki son bir kez sarılmak..."

Elim tabutun üzerinden kayıp gitti. Son kez baktı buğulu gözlerimle, "Hoşça kal..." verdiğim nefesle birkaç adım geriledim. Ardından benim gibi dedem, amcam ve babaannem gelip konuştular ama ben onların ne dediğini bile duymayacak haldeydim. Çünkü aklım beni bıraktığı, terk ettiği geçmişteydi...

12 yıl önce...

Babam beni okuldan almaya gelmiş ve eve doğru yürüyorduk. Yine her zamanki gibi mutsuzdu. Onu mutsuz eden şeyi bir türlü bilemiyordum ama her zaman onu mutlu etmek için çabalıyordum. Çocuklar bunun için vardır değil mi? Benim bütün sevgim babam üzerindeydi.

YEKBUNUM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin