Asena'nın da gelmesiyle mühimmat odasına girdik ve hazırlanmaya başladık. Hücum yeleği, eldivenler, kask, bıçak, şarjörler, bacak kılıfı ve silahlar... Herkes tamamen hazırlandığında dışarı çıktık ve helikopter sahasına ilerledik. Tuğgeneral her zamanki gibi yanında askerlerle bizi bekliyordu. Sırtımızdaki 40 kiloluk çantalarla ve üzerimizdeki yaklaşık 20 kiloluk yükle helikopterin önünde durup hazır ola geçtik.
"2 Binbaşı, 1 Yüzbaşı, 2 Üsteğmen ve 1 Teğmenden oluşan Cehennem Timi operasyona hazırdır komutanım!" Tuğgeneral durula baktı bize. Gözlerinden okunuyordu 'Onlar benim aslanlarım.' dediği.
"Cehennem Timi! Burnunuz bile kanamadan dönün! Allah yardımcınız olsun aslanlarım."
"Sağ ol!" diye bağırdık aynı anda. Selam verdikten sonra sol topuk time döndüm.
"Cehennem Timi helikoptere bin!"
Herkes helikoptere bindikten sonra en son Tuğgenerale selam verip ben de bindim. Çantalarımızı bırakıp yerlerimize oturduk. Solumda Fatih, sağımda Asena, karşımızda da Berkay, Harun ve Tarık oturuyordu. 6 ay boyunca patlatacağımız mağaralar, köyler ve kamplar aklıma geldikçe heyecanlanıyordum. İlk kez yaptığımız bir şey değildi, son kez de olmayacaktı inşallah ama her seferinde onları gebertme düşüncesi ve eylemi çok hoşuma gidiyordu.
"Komutanım ne düşünüyorsunuz öyle içli içli? Yoksa yenge mi var?" Tarık'ın sözleriyle Asena öksürmeye başladı. Gözümü Tarık'tan çekmeden hafifçe sırtına vurdum. Bu çocuk hiç akıllanmayacak!
"Ne saçmalıyorsun acaba?! Operasyonu düşünüyordum!"
"Tamam komutanım ya, ne kızıyorsunuz? Biz anlamadık zaten." dedi imayla. Çok kaşınıyor!
"Dönünce 1 ay gece nöbetleri senin!" Herkes gülerken Tarık dehşete düşmüş yüz ifadesiyle bana baktı.
"Komutanım yapmayın ya! Acıyın Teğmeninize, yazık değil mi bana?"
"Değil! Allah Allah ya."
Herkes konuşmayı bıraktığında kafamı eğip postallarımla bakışmaya başladım. Asker olmak gerçekten sevda işi, vatan sevdası. Ama askerlikten daha zor olan bir şey varsa o da asker yareni olmak. Her kadının dayanamaz asker yareni olmayı, her insan sevemez askeri. Bizim tugayda bir astsubay başçavuş vardı, komando defterine birkaç şey sıralamış sonuna da şu satırları yazmıştı;
Ödülü: Kör kurşun
Sonu: UNUTULMAK
Ailesinin yanına gitmesine bir hafta kala tugaya gerçekleşen bir baskında şehit oldu. Bu zamana kadar çok silah arkadaşımın şehit haberini verdim ailelerine ama sanırım en zoru oydu. Eşi, çocuğu ve annesi onu bekliyordu, babası şehit Yarbaydı. Yanımda beş asker daha vardı, kapıyı çaldık üçü birden açtı heyecanla. 6-7 yaşlarında bir kızı vardı. Eşi bizi görünce ağlayarak içeri girdi, annesi şoka girmişti ama gururla bize bakıyordu hala. Kızı yanıma gelince dizlerimin üzerine çökmüştüm. Bana sarıldı ve kulağıma "Babam şehit oldu değil mi? Bana eğer kapıya asker abiler gelirse demektir ki ben başka çocuklar rahat yaşayabilsin diye gitmişimdir demişti. Şehit ne demek asker abi? Babam bir daha gelmeyecek mi?" demişti. O an arkamdaki askerlerin ağlama sesini duymamla ben de kendimi daha fazla tutmayıp ağlamıştım.
Sonunda pilotun sesi dağıttı düşüncelerimi.
"Komutanım inişe hazırız."
"İniş serbest. Tim hazırlanın!"
Hepimiz yerlerimizden kalkıp çantalarımızı aldık. Bu sırada helikopter inişi tamamlamıştı. Başta ben olmak üzere bütün tim bozkıra indik. Yaklaşık 3 kilometrelik bir yürüyüş yapmamız gerekiyordu ilk kampı patlatmamız için. Kısa bir süreliğine olduğum yerde durup time baktım. Hepsi maskenin altından ifadesiz olduğu anlaşılan bir suratla operasyona odaklıydı.
"Komutanım çok sessiz değil mi?" dedi Berkay marş söyleyelim dercesine. Sessiz, gerçekten sınırı geçmemize rağmen çok sessiz.
"Şimdi değil Üsteğmen. Yüzbaşım sence de çok sessiz değil mi?" Yardımcı komutan Fatih olduğu için önce onunla konuştuktan sonra bir karara varmalıyım. Daha doğrusu öyle bir şey yapmak zorunda değilim ama bizim timde böyle işler.
"Evet komutanım. Sınırı geçmemize rağmen etraf çok sessiz."
"Fatih yanıma gel. Tim mevzide koruyun bizi."
"Emredersiniz komutanım!" dedi hepsi aynı anda.
Fatih dikkatli bir şekilde yanıma gelirken bütün tim etrafımızda mevziye geçti. Fatih yanımda yerini alınca elimi telsizin düğmesine atıp kapattım. Kafamı onun da telsizini kapatması için aşağı yukarı salladım. İkimizin de telsizi tamamen kapanınca konuşmaya başladık.
"Sence neden Yüzbaşı?"
"Komutanım bizi bekliyorlarmış gibi bir sessizlik var. İlk kez geldiğimiz bir yer değil, önceden adımımızı attığımız an mayın tarlasına gelir, baskın yerdik. Her şey açık ve net. Siz ne düşünüyorsunuz komutanım?"
"Tabii ki açık ve net bir şekilde ortada olan şeyi."
"Köstebek var!"
Oy vermeyi unutmayın...<3

ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜRK ASKERİ OLMAK (Ara Verildi)
ActionÇok ama çok kısa bir süreliğine ara verildi. Güncelleme: O çok kısa ara bir yıldan fazla oldu. Bu kadar bölüm yayınlayıp asla geri gönüş almadığım için kitabı bırakıyorum. Olur da belki bir gün devam ederim, kimse bilemez. İki Komando Binbaşı... As...