Kalemim, özgürlüğümdü. Belki de tek özgür kaldığım yerdi. Duvarlarım yoktu, bomboş bir alandaydım; o, alan bendim, benden ibaretti her şey. İçine istediğimi yerleştirir, istediğimi geri tutardım. Fakat buna gerek bile yoktu. Sadece kalemin ucu ve ben vardım, bir de aklımdan geçen ve bileğimi hareket ettiren düşünceler.
Resim çizmeye ne zaman başlamıştım, hatırlamıyordum bile. Abimin ölümünün ardından bilinmezliğe düşmüş gibiydim. O zamana dek hiçbir yakınımı kaybetmemiştim; ölümle o zaman tanışmıştım, bir ölümün ardından geride kalanların yaşaması gerektiğiyle de. Tabii buna yaşamak denir mi, bilemiyordum. Zira annemi ilk defa bu denli dağılmış görmüştüm. Babam, apayrı bir aleme girmişti zaten. İkisi de kendi kabuklarına çekilmişlerdi ve o zamana dek ölümün ne olduğunu bile somut bir şekilde bilmeyen o çocuk ben, bir başıma kalmıştım.
Doğrusu annemin benim üzerime hiçbir zaman titrediğini ya da benimle doğru düzgün bir iletişim kurduğunu hatırlamıyordum. Bunlar yaşandıysa dahi abimden sonra bazı şeyler gibi onlar da aklımdan silinmişti.
Ben küçücük bir çocuktum; abim, ben ve Eflah vardık. Evlerin bahçesi yetmezdi çoğu zaman, sokağa dökülür, ağaçlarda coşardık. Elbette o zamanlar anlayamasam da onların yanında oluşum biraz komik bir görüntü oluşturuyor olmalıydı. Abim ve Eflah, benden altı yaş büyüklerdi. Çocukluğuma gittiğim zaman, benim daha yeni yeni aklımın başına geldiği dönemlerde onlar zaten ergenliğe giriş zamanlarını yaşıyorlardı bile.
Çoğu zaman dışarıdan bize tebessümle bakan insanlara rastlardım. Düşünüyordum da, galiba yanlarında cidden eğreti duruyordum. Hayır, bu cinsiyetimle ya da tavrımla alakalı bir durum değildi. Onlar kadar canavardım o küçük yaşımda bile. Beş, bilemedin altı yaşlarında kaç ağaca tırmanmış, kaçında yerle bir olmuştum, hatırlayamayacak kadar çoktu. Bu yüzden onlar da zorlanmamışlardı beni yanlarında bulundururken; aklım, belki onlar kadar büyük düşünmüyordu o sıralar fakat en mutlu ve en hatırlanası dönemlerim, o günlere aitti.
Sonra, on bir yaşına gelmiştim ve abimin ölümüyle yüzleşmiştim. O zamana dek ölümün soğuk nefesinin ensemizde olduğunu bilmezdim. Meğer bir adım yanımızda, bizden daha da yakınımızdaymış, bunu da o zaman öğrenmiştim.
Zaten iyi olmayan aile ilişkilerimiz, o zamana kadar gün yüzüne çıkmasa da o günden sonra yavaş yavaş patlaklar vermeye başlamıştı. Son zamanlarda annemle babamın kavgalarını hatırlıyordum, abimin ölümünden sonra ise ikisi de suskunluk yemini etmişler gibi tek bir kelime etmekten aciz bir duruma evrilmişlerdi. Doğrusu, hangisi daha iyiydi kestiremiyordum. Kedi köpek gibi didişmeleri mi, yoksa nefes almak dışında hiçbir fonksiyona sahip olmayan ebeveynlikleri mi? Ya da hepsini geçtim, insan bile olamayışları mı?
İşte o dönemlerde, Eflah'ın yanımda olmadığı zamanlar olmuştu. Naz Teyze'nin yanında kalamadığım, Eflah'ın yatağında ona sokularak uyuyamadığım zamanlar olmuştu. Tam da o anda başlamıştı elime kalemi alışım aslında. Bu sebeple kimse bilmiyordu, benden bana daha aşina olan Eflah'ın bile bilmeyişi bu yüzdendi. Çünkü o yokken alırdım kalemi elime, bu benim yalnızlıkla başa çıkma yönetimimdi aslında. Belki de Eflah'ın ya da abimin boşluğunu bu şekilde dolduruyordum, bilinmez. Bildiğim tek bir şey vardı, o da kalemin bana güç kuvvet verdiğiydi.
Eğer bu dünyaya tekrar geleceğimi bilseydim, bu hayatı yaşarken daha cesur olurdum sanırım. İsteklerimin karşısında daha fazla durur, korkusuzca mücadele ederdim. Fakat böyle bir durum söz konusu değildi; sorun korkular da değildi, sorun başlı başına bendim.
Derin bir nefes aldım, aldığım soluk hava, ciğerlerimde bir yanma etkisi yapsa da pencereden içeri dolan hava sayesinde rahatladığımı hissedebiliyordum. Üç parmağımla temas halinde duran mavi kurşun kalem, kağıdın üzerinde usul usul kaydı. Aslında pek usul usul olduğunu söyleyemezdim, en nihayetinde bu kağıdı çiziktiren mantık değil, düşüncelerdi. Bu sebeple daha haşindim belki de. Sonuç hiçbir şey çıkmayabilirdi, karmakarışık bir karalamadan da ibaret olabilirdi. Ama olmayacağını biliyordum, hiçbir zaman olmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AKREBİN ZEHRİ (YARI TEXTİNG) +18
Любовные романыAlisa Haza, kendi halinde yaşayan genç bir kızdır. Neredeyse onu kardeşi olarak gören Eflah Volan'a bir gün sinirlenerek anonim bir hesaptan mesaj atar. Ve o günden sonra da hiçbir şey eskisi gibi olmaz. ©diavisiolla, 2022.