38. Bölüm

1.1K 120 130
                                    

☪ 38

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

☪ 38. BÖLÜM

"Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal."

Sabahın erken saatlerinden bu yana ısrarla çalan telefonunu açmamak için elinden gelen her şeyi yapan Altay'ın yanına vardım büyük bir umutsuzlukla. Yine konuşmayacağını, sessiz kalacağını biliyordum ancak öylece bir köşede oturmak istemiyordum.

Çalmayı bırakan telefonla birlikte kapının önünde durduğumda kararsız kalsam bile birkaç kez tıklattım. "Altay? Girebilir miyim?" diye sordum çekine çekine.

Saatler önce "Beni rahatsız etme." demesine rağmen tekrar onun yanında soluğu almama kızabilirdi. Sürekli arayan silah arkadaşlarına ve komutanlarına cevap vermeme konusunda oldukça kararlıydı. Telefonu açması için ısrar etmeme tepki gösterebilirdi çünkü psikolojik açıdan çok kötü bir dönemdeydi. Henüz iki arkadaşını yeni yeni toprağa vermişken Mete'nin şehadetini öğrenmesi sevdiğim adamı mahveden son haberdi. Öyle ki Selçuk'un aramasından sonra Altay kendini tamamen kaybetmişti. Telefonunu öylece ortalıkta bırakıp kendini çatı katındaki küçük odaya kapatmıştı. Beni bile görmek istemiyordu. Kimseyle konuşmayı kabul etmiyordu. Sürekli kendini suçlayıp duruyor, arkadaşlarının ölümüne sebep olduğunu düşünüyordu. Yaklaşık dört saattir kendini kapattığı odadaydı. Üstelik ne söylersem söyleyeyim asla cevap vermiyordu.

Bu süreçte birkaç kez Ayaz'la konuşmuştum. Altay'ın durumumun hiç iyi olmadığından, sürekli kendisini suçladığından bahsetmiştim. Ardından annemleri arayıp sohbet etmiş, iyi olduğumu söylemiştim. Şimdiyse tekrar Altay'ın olduğu odanın önündeydim ve benimle konuşması için çaresizce çaba harcıyordum.

Kapalı kapıyı tekrardan tıklatıp "Lütfen yanına gelmeme izin ver." diye mırıldandım üzgün bir ses tonuyla. "Söz veriyorum asla konuşmayacağım. Sadece yanında oturacağım."

Uzun bir süre cevap vermesini beklememe rağmen hiçbir şekilde tepki göstermedi. Tamam, bu kadarı yeterdi! Ona bir şey olacak diye deli gibi korkuyordum. Daha fazla kendisine işkence çektirmesine izin vermeye niyetim yoktu. Elimi kapı koluna götürüp açacağım zaman bu kez benim telefonum çalmaya başladı. Cebimdeki titreşen telefonu Altay'ın telefonunun üzerine indirip arayana baktım. Selin üsteğmen arıyordu. Kaşlarımı çatarak Altay'ın kaldığı odadan uzaklaştım aceleci adımlarla. Selin'le bir saat kadar önce konuşmuştuk Altay hakkında. Neden tekrar arıyordu acaba? Merak ettiğim için salona geçip telefonu açtım hızlıca.

"Efendim Selin?" diye sordum. "Eğer Altay'ın durumunu merak ediyorsan hâlâ kendini kapattığı odadan çıkmadı ve hiç kimseyle konuşmama konusunda kararlı."

"Tahmin edebiliyorum. Onun için aramadım zaten seni."

"Neden aradın? Hayırdır inşallah?"

"Eşyalarınızı toparla Neva. Selçuk'la birlikte yarım saate orada olacağız. Sizi almaya geliyoruz."

EKSTREMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin