Arctic Monkeys - 505"Bunların bir sonu yok mu?!"
Larissa oluşturduğu su baloncuğunun içine bir iblis daha hapsederek öldürdüğünde sesi biraz sitem biraz da öfke ile doluydu. Aslında bu haklı isyana bende katılıyordum. Neredeyse bir saattir karşımıza çıkan iblisleri öldürüyorduk.
İlk başta bu iblis sürüsüne karşı bir şansımız olmadığını düşünmüştüm. Çünkü hepimiz buraya kendi isteğimiz dışında gönderilmiştik. Üstelik hepimiz de korkuyorduk. Büyü gücümüzün belli bir sınırı olduğu da bir gerçekti. Yine de oldukça iyi iş çıkarıyorduk.
Sanırım bizi şu an kim görse uzun zamandır arkadaşız sanırdı. Çünkü daha önce hiç birlikte iblis avlamamış olsak da iyi bir takım çalışmamız vardı.
Sophia karşıdan bize doğru gelen iblisi elindeki kılıcıyla ikiye böldüğünde şaşkınlıkla ona baktım. Üzerinde o ilk zamanlarda ki korkusundan eser yoktu ve acımasızca iblisleri katlediyordu. Sanırım onları hafife alarak büyük bir hata yapmıştım.
"Geri çekilmeliyiz! Daha fazla derine gidemeyiz. Onlardan çok fazla var."
Şakayla karışık Emma'ya cevap verdim.
"Öyle mi? Nereye çekilmeliyiz mesela?"
O ise verdiğim tepki karşısında sinirle bana çıkıştı.
"Hepimiz yorgunuz ve büyü gücüm neredeyse tükendi. Üstelik daha zindanın üçüncü katındayız. Daha ilerisi için yeteri kadar büyüm yok!"
Üzerime zıplayan iblise okumu fırlattığım sırada Hana'nın bağıran sesi duyuldu.
"İkiniz de şu tartışmayı kesin!"
Derin bir nefes aldım ve gittikçe artan iblislerden biraz olsun uzaklaşmak için birkaç adım geri gittim. Gerçi gidebilecek çokta bir yerim yoktu. Resmen köşeye sıkışmıştık. Yüzüme yayılan alaycı bir gülümseme ile Emma'ya seslendim.
" Hey Emma! Diyelim ki senin şu geri çekilme fikrini kabul ettim. Bunu nasıl yapacağız?"
Emma sakin olmak istermiş gibi nefesini dışarıya bıraktı ve soruma cevap vermedi. Nedense bu sorumun cevapsız kalmasına hiç şaşırmamıştım. Etrafımızı saran ve iblislerden oluşan çember gittikçe daralıyordu. Her yerde iblislerin çığlıkları yankılanıyordu ve bu sesi son birkaç saattir o kadar sık duyar olmuştum ki kulaklarımı yerinden sökmek istiyordum.
"Hey! Neden zemini kırmıyoruz?"
Bu soruyu soran Larissa'ydı. Şaşkın bakışlarımı ona çevirmek istemiştim ama önümdeki iblisler onlardan gözümü ayırmama izin vermiyordu. Tam o sırada Isabella'nın bu fikri onaylamayan sesi duyuldu.
"Sen delirdin mi!?"
"Daha iyi bir fikrin var mı?"
Araya girmek için hızla söze atladım.
"Larissa sen göründüğünden daha zekiymişsin."
Gülerek söylediğim bu sözler Larissa'yı öfkelendirmiş olacak ki hızla bana cevap verdi.
"Ne saçmalıyorsun sen?"
"Sadece bu fikrin ne kadar harika olduğundan bahsediyorum. Biz zaten aşağıya inmek istemiyor muyuz? Peki şu an bunu gerçekleştirebilecek daha iyi bir yol var mı?"
Bir süre kızlardan cevap gelmedi. Ama hepsi de haklı olduğumun farkındaydı.
"Tamam o zaman. Bulduğum ilk açıkta üçe kadar sayacağım ve her biriniz zemine büyü gücünüzle saldıracaksınız. Anlaşıldı mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ KRALLIĞI
Teen FictionAltı yaşındayken ailesi ve yaşadığı topraklar elinden alınan genç bir kız. Bir gün tekrardan ait olduğu topraklara çağrılır lakin bu çağrılışın altındaki sebepler çok başkadır. Kral ve planlarına ayak uydurup yıllar önce ondan alınanları geri almak...