Medya: Apollo
Bölüm şarkısı: Tamino- Habibi***
Yavaş adımlarla sevdiği kadının mezarına yaklaştı Zeus. İçinde büyük bir acı vardı her adımda daha çok yakıyordu onu. Bir tarafı acıyla yanıp kavrulurken diğer tarafı bunu asla kabullenmek istemiyordu. Usulca oturdu yere. İşte buradaydı tam da karşısındaydı aradığı kadın.
" Bu kadar basit miydi gitmek? Peki öyleyse neden canım bu kadar yanıyor?"
Konuştukça kelimeler boğazına diziliyordu ama yine de susmak istemiyordu Zeus.
" Aradan geçen onca yıl hep seni suçladım içten içe bunlar birer yalan olsun istedim ama yine de gururumu arkamda bırakamadım. Özür dilerim çok özür dilerim sevgilim."
Gözünden akan yaşlar ardı arkası kesilmeden bir bir düştü yere. Hıçkırıkları arasından elinden geldiğince konuşmaya devam etti.
"Bak buradayım işte karşındayım. Sen de çık karşıma yalan olsun bunların hepsi. Bağır bana kus bütün öfkeni ama sonra yine sev beni. Senin sevgine ihanet ettim biliyorum ama sen yine sev beni. Senin sevgin olmadan ben ne yaparım bilmiyorum."
Daha fazla duramayınca Ágapi'nin yanına uzandı. Söyleyecek sözü kalmamıştı. Sanki sarıldığı toprak değil de Ágapi'ymiş gibi güvende hissetti ve canı yanan bir çocuk gibi saatlerce ağladı orada.
***
Olympos
Babam bir çocuğu olduğunu öğrenmiş ve artık tek derdi onu bulmak olmuştu. Çocuğunun kim olduğunu öğrenememiş olması benim işime geliyor çünkü bu sürede yıllardır alamadığım eğitimleri alıp gücümü kontrol etmeyi öğreniyordum. Bu yolda bana en çok yardımı dokunan Apollo'ydu. Büyük bir sabırla her şeyi olması gerektiği gibi öğretmeye çalışıyor ve bunu yaparken babama hiçbir şeyi hissettirmemeyi başarıyordu.
Zeus'un dünyaya gidişinin ardından günler geçmişti. Geri geldikten sonra bir süre kimseyle görüşmeyip günlerce saraya kapandı ve gelen bütün görüşmeleri geri çevirdi. 2 haftanın sonunda görüşmek istediği ilk kişi Apollo oldu.
Biz derslere kaldığımız yerden devam ederken bir akşam Hermes'in gelişiyle ara verdik. Gerginliği her halinden belli olan Hermes hiç beklemeden söze girdi.
" Apollo, babamız Zeus seninle görüşmek istediğini söyledi. Seni sarayın bahçesinde bekliyor."
Dedi ve gitti. Her zaman etrafa neşe saçan ve şımarıklıklarıyla herkesi deli eden Hermes bile Zeus'un enerjisinden etkilenmişti. Hermes'in ardından Apollo tam gidecekken bana döndü.
"Ben gelene kadar Aiolos dışında kimseyle konuşma."
"Nasıl istersen."
Hızla yanımdan uzaklaştı. Bir ağacın dibinde oturmuş dinlenirken gözlerimi kapatıp eski günlerimi düşünmeye başladım. Ne çabuk geçti zaman ve bu zaman içinde ne çok zorluk atlattık. Belki Aiolos ve Apollo olmasa bu kadar rahat atlatamazdım onca şeyi. Geçip giden günlere kıyasla çok daha zor günler bekliyor beni bunun farkındayım. Bu yüzden düşünmeden edemiyorum her şey nasıl yoluna girecek.
Gözlerimi açtığımda Aiolos çoktan yanıma gelmiş ve yerini almıştı bile. Göz göze geldiğimizde buruk bir gülümsemeyle konuştum.
"Hoşgeldin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Tanrıça
FantasyYıllarca kendini hiçbir yere ait hissedememek nedir? Sanırım cehennemdir... Peki ait olduğun yeri senden alsalardı? Daha büyük bir cehennem mi? Peki, ya ait hissetmediğin bu dünya aslında senin hükmün altında olmayı bekliyorsa? Yaşadığın bunca acıda...