Arabasını her zamanki yerine park ederken, başını eğip ön camdan havanın durumuna baktı. Kapalı havalardan hoşlanmazdı, bulutlarla kaplı gökyüzü kaşlarını çatmasına neden oldu. Yolcu koltuğuna bıraktığı evrak çantasını, tabletini aldıktan sonra diğer eliyle kontağı kapatıp arabadan indi. Bahçe kapısının önündeki güvenlik kulübesinde bekleyen güvenlik görevlilerinin uyukladığını fark etmişti, yine de o tarafa kısa bir bakış attı. Bahçeden, ofis olarak kullandıkları iki katlı villanın girişine doğru yürürken, bileğindeki saati kontrol etti. Ofise o kadar erken bir saatte gelmişti ki ondan başka kimsenin olmadığını tahmin edebiliyordu. Cebinden bulup çıkardığı anahtarı kilide yerleştirerek kapıyı hafifçe araladı.
Kısa bir hafta sonu kaçamağı yapmak için cumadan annesiyle babasının yanına, Cunda'ya gitmişti. Annesi, ne zamandır her telefon konuşmalarında onu çok özlediğini söyleyip durduğu için kadına sürpriz yapmak istemişti. Kız kardeşleri zaten haftalardır Cunda'da olduğu için, tüm hafta sonunu birlikte eğlenerek geçirmişlerdi. İki günde bile kendini öyle dinç hissetmişti ki Cunda'ya daha sık gitmesi gerektiğini düşünmüştü. İşlerinden fazla fırsat bulamıyordu ama ailesiyle vakit geçirmeyi de gerçekten özlediğini de fark etmişti. Yine de ne kadar harika vakit geçirmiş olursa olsun, iki gün boyunca dönüp bakmadığı işlerin biriktiğini tahmin edebiliyordu. Bu hafta epey yoğun geçeceği için erkenden gelip çalışmaya karar vermişti.
Zemin katın sessizliği içinde adımlarını üst katın merdivenlerine doğru yönlendirmişti ki mutfaktan gelen sesler bir an için duraklamasına neden oldu. Temizlik işlerine bakan çalışanların gelmesi için bile erken bir saat olduğunu düşünürken, elindekileri girişteki danışmanın olduğu masanın üzerine bırakarak mutfağa doğru büyük bir adım attı. Aynı anda mutfaktan çıkıp, onu fark etmeden birkaç adım atan kadını fark ederek hafifçe duraksadı. Genç kadın, ince parmaklarıyla atkuyruğundan çıkan saçlarını hızlıca kulağının arkasına yerleştirirken başını kaldırdı. Göz göze geldikleri bir an, kaşlarını çatarak öylece kadına bakakaldı. Cunda'ya gittiği ilk gün, Hakan onu arayıp çay, temizlik işleri için birini işe aldığını haber vermişti.
Şirket olarak, bir sosyal yardımlaşma kampanyasına destek veriyorlardı. İşe ihtiyacı olan kadınları öncelikli olarak değerlendiriyor, eğitim ve tecrübe durumlarına göre mümkün olduğunca onları işe almaya çalışıyorlardı. Karşısındaki kadın da onlardan biri olmalıydı, kampanyanın başındaki avukatlardan biri olan Elif – aynı zamanda en yakın arkadaşlarından biriydi – ona, yeni birinden bahsetmişti. O da görüşmeye gelmesini, ona uygun bir iş olursa şans vereceklerini söylemişti. Cunda'dayken aradığında Hakan, Elif'in gönderdiği kızı işe aldığını ama kızın çok güzel olduğunu, bunun da sorun olabileceğini söylemişti. O zaman Hakan'ın abarttığını düşünmüş, öyle saçma bir durum olursa gereken tavrı göstereceklerini net bir şekilde belirtmişti ama bu kız, gerçekten çok güzeldi.
Gerçekten...
Gerçek olamayacak kadar...
Sessizce birbirlerine bakarak geçirdikleri sürenin uzayıp uzamadığını anlamaya çalışırken, hafifçe gülümsedi. "Günaydın."
Kadın, mesafeli bir gülümsemeyle başını yana yatırdı. "Günaydın."
İsmini hatırlamaya çalışarak duraksadığı bir andan sonra, durumu kurtarmak istercesine gülümsedi. Hakan telefonda ismini de söylemişti ama hatırlamıyordu. Sadece daha önce duymadığı bir isim olduğu hatırında kalmıştı. Elini tokalaşmak için öne doğru uzatırken "Pars ben," diyerek kendini tanıttı ve hep yaptığı gibi tam ismini de söylemeyi ihmal etmedi. "Pars Deniz Üstünel. Memnun oldum."
Kadın, adamın eline bir an için şaşkınca bakakaldı. Pars Deniz Üstünel'in kim olduğunu biliyordu, işe alındığı gün sekreteryadaki kızı adamdan uzun uzun bahsetmişti. Şirketin sahiplerinden birinin, tanışırken onunla tokalaşmak için elini uzattığına inanmakta zorlanırken tokalaşmak için elini kaldırmayı sonunda akıl edebildi. "İlay," derken sesindeki tarazlanmayı fark ederek kaşlarını çattı. "Ben de çok memnun oldum."
***
Pars Deniz ÜSTÜNEL
İlay AYDIN
***
Merhabalar.
Aslında yeni hikaye açacağım derken aklımdaki kesinlikle İz'le Sare'nin çocuklarına hikaye yazmak değildi ama üçüncü kuşak Üstünellere hikaye yazma fikri o kadar cazip geldi ki diğer hikaye fikirlerinin hepsini geri plana attım. Şimdi öncelikle karakterler için seçtiğim görselleri beğenmek zorunda değilsiniz elbette. Beni biliyorsunuz, görsel seçimleri beni kişisel olarak motive ettiği için seçiyorum ben, seviyorum bu şekilde yazmayı. Alejandro da bence hafiften andırıyor Zayn'i. Bilmiyorum, bana öyle geliyor en azından. Çok beğeniyorum kendisini, uzun zamandır beğeniyorum ama hikaye fikri olarak Üstünel olmasını düşünmemiştim hiç. Ama böyle çok güzel oldu bence, çok hevesliyim şahsen. Samara da bence Marloes'i - Sanem'i yani - andırıyor bence ama onun Arslanmirzalarla bir ilgisi yok. Sare'yi yazmayı ne kadar sevdiysem, İlay'ı yazmayı da o kadar seveceğim. Çok gerçek bir karakter olacak bence. Neyse... Tanıtımdan henüz hiçbir şey anlaşılmıyordur büyük ihtimalle ama Pars avukat, İlay da onun sahibi olduğu avukatlık şirketinde çaya, temizliğe bakıyor. Bu bile size bir fikir vermeli aslında. Şimdilik bu kadar söylüyorum, gerisini hep birlikte yaşayıp öğreneceğiz.
Bu arada, devam eden diğer hikayelerimle ilgili durum güncellemesi de yapayım gitmeden. Milat büyük ihtimalle artık buradan yayınlanmayacak, hatta önümüzdeki birkaç aylık süreçte Sevdakeder ve Kehribar'ın da buradan devam etmeyeceğini söyleyebilirim. Tutkun, Bela Çiçeği ve Gül Rengi buradan devam edecek şimdilik.
Nasıl buldunuz, beğendiniz mi?
Yorumlara sırasıyla ithaf vereceğim.
Tanıtımı okuduğunuz tarih ve saat?
Görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kış Bahçeleri
RomanceCunda'dayken aradığında Hakan, Elif'in gönderdiği kızı işe aldığını ama kızın çok güzel olduğunu, bunun da sorun olabileceğini söylemişti. O zaman Hakan'ın abarttığını düşünmüş, öyle saçma bir durum olursa gereken tavrı göstereceklerini net bir şeki...