Dudaklarım arasındaki sigarayı yakarken diğer yandan da Uğur'un odasına girmiştim. Kapıyı açtığım anda, her zamanki gibi bir elinde sigarası, diğer elinde faresi ve önünde açık olan bir oyunu vardı. Muhtemelen el başlar başlamaz ölmüştü. Ve evet, ailecek tiryakiyiz. Camını açmıştı. Annemin bu sayede onun sigara içtiğini anlamayacağını zannediyordu fakat yerdeki yanık izlerini unutuyor olmalıydı. Çevremde zeki tek bir insan olmadığını zaten daha önce dillendirmiştim. "Şu zıkkımı içtiğini saklamak yerine, neden anneme dürüst davranmıyorsun?" diye homurdandım. Oyuncu koltuğunu bana doğru döndürürken gülümsedi. Kapısını kapatıp kendimi koltuğa attım. "Akay ile konuştuğunu saklamak yerine, neden Emir'e dürüst davranmıyorsun?"
"Ne alaka şu an?" diye homurdandım. Sırıtışı hala yüzündeyken sinirimi bozmaması imkansızdı. Üstelik Akay ile konuştuğumuzu her yerde dillendiriyor olmasını sinirimi bozuyordu. Emir bunu öğrenecekse, bu Uğur dahi olsa bir başkasından değil benden öğrenmeliydi. "Sadece götünü toplamak yormaya başladı. Her neyse. Ne cezası aldın?" dedi. Sadece son cümlesi alaycı bir tonda olsa, diğerlerini de ciddi olarak söylemediğini biliyordum. Uğur'du bu. Eğer cidden götümü toplamaktan yorulmuş olsaydı bunu yapmayı bırakırdı.
"Bir daha telefonlarımı açmazsam dışarı çıkamayacağımdan söz edip durdu. Yani, dört keredir verdiği aynı kural." dediğimde sesli bir şekilde güldü. "Arsızsın kızım sende. Sarhoş olmayacağını, kendine hakim olacağını söylememiş miydin? Bir ton yalanı buna güvenerek söylemiştim." Omuz silktim. "Emir bu. Eğer çok önemseseydi dört keredir tekrarladıklarını yapardı. Yapmıyor. Lafta. Her şeyi gibi abiliği de lafta. Neyse ki on yedi senedir çenesini çekiyorum ve alışığım."
"Öyle deme. Abin o senin. Seni gerçekten seviyor." Omuz silktim. "Önceden beraber vakit geçirir, hiç yoktan sabah kahvaltılarımızı beraber yapardık. Annemler gittiğinden beri yüzünü bile görmüyorum."
"Anne ve babam yurt dışındaki ortaklarla ilgilenmek için yoklar. Oradaki şirketlerle ilgileniyorlar. Adamlar oldukça inatçı, bu yüzden doğru düzgün ülkeye bile girmiyorlar. Emir de buradaki şirketle ilgileniyor ve haliyle yoruluyor." Uğur'un şirket hakkında böyle şeyleri bilmesi beni şaşırtmamış değildi. Çünkü şirketin adı dışında bir şey bilmediğine neredeyse emindim. Yine de buna odaklanmadım ve aile konusuna geri döndüm. "Aynı şirketi yıllarca babam da yönetti. Buna rağmen bizimle vakit geçirmeye her zaman zamanı oluyordu. Ayrıca. İş, giydiğim elbisenin kısalığına gelince pek önemli olmuyor."
"Dışarısı it kopuk dolu ve Emir senin için endişeleniyor." Güldüm ve göz devirdim. Ardından sesimi kalınlaştırarak Emir'in taklidini yapmaya başladım. "Alkım. Bu etek ne? Kumaş parçası mı geçirdin altına. Oradan bakınca gavat gibi mi gözüküyorum Alkım? Git değiştir şunları, böyle dışarı çıkamazsın Alkım." Bir kahkaha attığı sırada yere bir parça kül düşürmüştü. Eğilip eliyle silmeye çalıştığında yüzümü buruşturdum. Daha çok yayılan külü umursamadı ve düzgünce oturduktan sonra sigarasını içmeye devam etti. Pasaklı. "Dışarısı it kopuk dolu. Gayet normal bu tavırları."
"Kendimi koruyabiliyorum. Üstelik bana kendini koruma dersleri adı altında işkence uygulayarak beni geliştiren kendisi! Bana bir şey olacağı hakkında çok mu endişeli? GOM'u da tanıyor, Miraç'ı da. GOM her neyse, ama Miraç'sız bir yere çıkmadığımı bilir."
"Emir, GOM'u tanıyor mu?" Başımı onaylar bir şekilde salladım. "Evet. Şu sigara ile elimi yakmıştım, hatırlıyor musun? O gün öğrendim bende." Bunu dediğim an kahkaha atmaya başladı. Bayık gözlerle ona bakarken "Komik değil." diye homurdandım. "Hayır komik. Bir, sigarayı neden saklıyorsun ki? İki. Madem saklıyorsun yere atıp ez, avcuna neden bastırıyorsun?" dedi gülmeye devam ederken. "Sen önce odanın haline bak be! Pasaklı. Her yerinde kül ve yanıklar var. Birde annem fark etmiyor zannediyorsun ya, o bence benim elimi yakmamdan daha komik."
Sigaramı söndürdükten sonra arkama yaslanıp daha rahat bir şekilde oturdum. "Balın'ı anne ve babamla beraber mi öğrenmeliydim gerçekten? Niye anlatmadın?" diye mırıldandım. Başını çevirdiği bilgisayardan bana geri döndü. "Emin olmak istedim." diye mırıldandı. Yutkundu. "Bilmiyorum Alkım. Gerçekten. Rüya gibiydi ve ben eğer ayrılırsak diye çok korktum. Bazen gerçekliğine inanamadım ki bu ilişkimizi ayrılığa sürükledi. Nazar değmesini istemedim sadece." Güldüm. "Sen Akay ile öpüştüğünüzü bana ne zaman anlatacaksın?"
"Ne?" diyerek ufak çaplı bir şoka giriştim. Öksürmeye başladığımda, bu sefer gülen oydu. "Nereden öğrendin?" Nereden öğrenecek Alkım? Balın söylemiştir. Ulan Akay, ağzını tutsan şaşıracağım! "Kuşlar söyledi." dedi gülmeye devam ederken. Sonrasında bir anda ciddileşti. "Şaka bir yana. Çok hızlı ilerlemiyor musunuz?" diye mırıldandı. Başımı onaylar bir şekilde salladım. "Konuştuk biz onları. Hallettik aramızda."
"Anlatmayacak mısın?" Ayaklanırken başımı iki yana salladım. "Hayır." dediğimde odasından çoktan çıkmıştım bile. Arkamdan seslice homurdansa da bunu umursamadan odama gittim. Hazırlanıp hızlıca çıkmam gerekiyordu. Bu gün GOM ve Miraç ile akşam için sözleşmiştik. Akay ve arkadaşları sahne alacağı için Rest'e gidecektik. Abartı bir şeyler giymek istemiyordum çünkü sadece birkaç saat takılacağımızı biliyordum. Üzerime siyah v yaka bir crop geçirdikten sonra, altıma bir pantolon aldım. Üzerime ise Akay'ın verdiği ceketi geçirdim. Bunu ona geri vereceğimi söylemiştim. Ama bu gün o gün değil Akay'cım, maalesef.
*
Ayı'da yaşananlardan sonra, ağır bir şey içmemeye yemin etmiştim. Bir daha ağır şeyler içmek istemiyordum. Yoksa bu sefer öpeceğim kişi Akay olmayabilirdi, Allah korusun. Yani ters birine denk geliriz diye. Hafif kokteylim ve ben, gayet mutluyduk. Mutlu ve huzurluyduk. Her içtiğimde damağımda bıraktığı meyve tadını seviyordum. Fazlaya kaçmadığım sürece sarhoş olmamayı da.
Mert'in yanında ilk defa gördüğüm bir kız vardı. Uzun kollu beyaz badisinin üzerine giydiği bedenini saran askılı elbisesi ve tepeden topladığı, sıkı at kuyruğu ile oldukça tatlı gözüküyordu. Öğrendiğim kadarıyla Mert ile flört ediyorlardı ve adı İrem'di. "Çocuk feci dayak yemiş sanırım." diye mırıldandığını duydum. Hafif ince sesi ona dönmeme sebep oldu. Kaşlarımı çattım. "Hangi çocuk?" diye mırıldandım merakla. Hafifçe gülümsedi ve sahneyi işaret etti. Görmeyi beklediğim şey, gözünde bir morluk ve patlamış bir dudak ile gitar çalan Akay değildi. "Lan Akay değil mi o?" dedi Miraç. Orçun başını onaylar bir şekilde salladı. "Neden dayak yemiş?" dedi Gökhan bana dönerken.
"Tanıyor musun sen çocuğu? Yazık ya. Haline bak, gitarı zor çalıyor." dedi İrem. Yutkundum. Başımı iki yana sallarken son şarkıyı çalan Akay aşağıya inmişti. Bizi fark etmiş olacak ki bize doğru geliyordu. "Kim dövdü lan seni?" dedi Mert onunla selamlaşırken. Akay zar zor gülerken masadaki İrem dışında herkesle selamlaşmıştı. "Arkadaşla dalaştık biraz. Bir sorun yok." Benim yanıma otururken çalışanlardan birisi olan Ayaz'dan bir bira istemişti. Elimi uzattım ve yanağındaki kızarıklığa dokundum. Yüzünü buruşturup gerilemişti. "Niye? Arasaydın gelirdik be oğlum."
"Yok ya. Haklı olmasaydı bende hallederdim." diye mırıldandı. Kaşlarım hafifçe çatıldığında o da bana bakmıştı. Gülümsedi ve önüne dönüp birasından bir yudum aldı. "Hayırdır ne yaptın da dövdü?" Bakışları tekrar beni bulduğunda gülümsemesi sırıtışa döndü. Dayak yemiş hala sırıtıyor, arsız. "Kardeşi ile bir yakınlığımız oldu. Gittim çat çat söyledim. Çocukluğumdan beri yanımda, saklayamazdım."
"Ne?" diye mırıldandım. Aferin Akay, Emir'e dürüst olacağım derken beni de mi yaktın gerçekten? Bravo. "Emir mi dövdü?" dedi Mert anlamaz bir biçimde. Akay başını onaylar bir şekilde salladığında İrem konuştu. "Emir kim ki?" Ona dönüp kısaca açıkladım. "Abim."
"Ne yaşadın kardeşiyle?" dedi Gökhan sorgulayıcı bir şekilde. Bakışları ben ve Akay arasında dolaşıp duruyordu. "Çocuğun karşısına çıkıp seviştik dersen tabii dayak yersin oğlum. Ben olsam bende döverim." Mert hızlıca Orçun'un kafasına yapıştırarak onu susturdu. "Ne sevişmesi amına koyayım?" dedi Miraç.
"Ne sevişmesi ya? Öpüştük. İlerisi olmadı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Restcafe
Teen Fiction"Yazmaman gerektiğini düşünüyorum hala." "Ben yazmak istiyorum." dedim emin bir şekilde. Omuz silkti. "Madem öyle." Mesajlaşma uygulamasına girdiğini anlamam zor olmamıştı. Birkaç bir şey yazdı ve bana sormadan gönderdi. "Afili bir başlangıç olsun...