Selin'in Ağzından
Telaşla okula girmemle beraber ne konuştuklarını öğrenemediğim için içimde bir merak duygusu oluşmuştu bile. Gizlice dinlemek hoş değil evet ama insan merak etmiyor değildi. Derse henüz bayağı bir zaman vardı. Yaklaşık yarım saatlik bir boşluk vardı. Bu yüzden önce kantine uğramaya karar verdim.
Düşünceli adımlarla kantine vardığımda, kantinin kalabalık olması beni şaşırtmıştı. Çoğu kişinin dersi boştu sanırım. Yoksa bir ders saatinde bu kadar doluluk beklenmezdi, değil mi? Etrafa göz attım. Sınıftakiler burda değildi. Kenardaki boş masayı fark edince o tarafa doğru ilerlemeye başladım. Sandalyeye oturmak için üst kısmından tutmuştum ki kenarındaki ucu çıkmış olan çiviyi fark etmemiştim. Çivi avcumu keserken acı içerisinde yüzümü buluşturup refleks olarak diğer elimle avcuma baskı yapmaya başlamıştım. Dişlerimi birbirine bastırırken gözlerimi açıp elime baktım. Bir hayli kanıyordu. Ben tekrar gözümü kapatıp yüzümü buruştururken omzumda hissettiğim el ile başımı kaldırıp açtım gözlerimi. Yanımdaki tanımadığım esmer çocuğa soran gözlerle bakarken çocuk elindeki peçeteyi uzattı.
"Elinin kanadığını gördüm de şimdilik peçete ile hallet, sonra revire çıkıp pansuman yaparsın."
Uzattığı peçeteyi alıp kanayan yere bastırdım.
"Teşekkür ederim."
Peçete yetersiz kalırken çocuk elini cebine atıp bir peçete daha çıkardı ve devam etti. "İzninle."
Çocuk elimi tutup ilk verdiği peçeteyi kaldırırken elimdeki yarayı hafif silerek bastırdı iki eline alarak. Elim çocuğun iki eli arasında kalırken acıdığı için yüzümü buruşturdum.
"İstersen revire götüreyim seni, orda ilgilenirler çünkü kan duracak gibi değil."
"Ya nasıl oldu bilmiyorum, çıkmış çivi fark etmedim."
"Çiviyse mikrop da kapabilir, hemen temizlenmesi lazım. Gel."
Elimi iki eli arasında bastırmayı bırakmadan yürümeye başlamıştı ki aniden önümüzde beliren Savaş ile duraksadık. Biz ona bakarken o henüz ismini bile bilmediğim çocuğa bakarak sert bir ses tonuyla konuşmaya başladı. "Bir sorun mu var?"
Tartışma çıkmadan araya girdim. "Elim kesildi yardımcı oluyordu."
Savaş'ın gözleri elime kayarken cebinden peçete çıkarıp elimi esmer çocuğun elleri arasından çıkardı ve onun yaptığı gibi peçeteyi bastırarak iki eli arasına aldı. "Gerisini hallederim sağol."
Esmer çocuk başını sallayarak yanımızdan ayrılırken arkasından seslendim. "Teşekkürler."
Çocuk bana döndü tekrar gülümseyerek. "Rica ederim."
Çocuk uzaklaşırken Savaş'ın konuşması ile ona döndüm. "Nasıl becerdin?"
"Sandalyenin kenarındaki çivi çıkmış o kesti."
"Gel gidelim revire kötü olmadan."
Savaşla beraber revire doğru gidiyorduk ki yanımıza gelen kızla duraksadık.
"Savaş, Mehmet Hoca seni çağırıyor hemen gelsin dedi."
Savaş bi bana bi kıza baktı. "Ama benim şimdi-" derken sözünü kestim. "Sen git ben hallederim bir şey olmaz."
"Pansuman yapmayı biliyor musun?"
Başımı sağa sola salladım. "Hayır ama hallederim bir şekilde."
Savaş çözüm ararcasına bakarken elimin üstünde bir başka el hissetmemle sola döndüm. Yanımda Çınar'ı görmemle şaşkınca ona bakarken Çınar Savaş'a bakarak konuşmaya başladı. "Tamam ben hallederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK ÖĞRENCİ
Ficção Adolescente"Ben, senin bu ışık saçan gülümsemene karşın fazla karanlığım deniz kızı." "Ben de gülmeyiveririm? Böylece hiç bir sorun kalmaz." "Hayır. Sen hep gül. Yoksa benim bu kötü dünyaya tutunacak başka bir dalım kalmaz. Sen hep gül." ~ Beklemek... Bir anı...