Babam gülümseyerek yaklaştı. Doğrulup oturdum. O da yanıma oturdu ve ellerimi avucunun içine aldı.
Snape : Nasılsın meleğim?
Diana : Bilmiyorum.
Snape : Herhangi bir ağrın falan var mı?
Diana : Yok sanırım.
Snape : Pekala....
Derin nefes aldı. Konuşacakken abim araya girdi.
Barty : Eeee... Sana ballı sıcak süt getirdik.
Elindeki fincanı bana verdi. Gerçekten içinde süt vardı.
Snape : İç hadi. Sana güç verir.
İstemediğim zaman istemediğim şeyler içirilen birisi olarak biraz kokladım. Süt gibiydi. Ama yapay gibiydi de.
Snape : Süt sevmez misin? Ya da ballı mı sevmezsin? İstersen sadece süt verelim? Veya başka bir şey?
Diana : Şuan hiç içesim yok.
Snape : Ama içmezsen güçsüz kalırsın.
Barty : İçmezsen küserim.
Abim gerçekten çocuk gibiydi. Sütü ağzıma götürüp minik bir yudum aldım. Tadı gerçekten değişikti.
Diana : Ne var bunun içinde?
Snape : Veritaserum.
Diana : Ne?! Ne verdiniz bana! Veritaserum ne?
Snape : Kişiye hakikati söyleten iksir.
Diana : Ne hakikati? Ne istiyorsunuz?
Snape : Söyle bakalım. Hiç gece koridorda dolaştın mı?
Diana : Hay.... Evet.
Ağzımdan çıkan sözcükler bana ait değildi. Ağzımı kapattım.
Snape : İşe yarıyor ha Barty?
Barty : Beni gerçekten seviyor musun?!
Diana : Evet.
Snape : Barty! Ciddi ol amacımız bu değil!
Barty : Ahh. Peki.
Snape : Pekala. Malfoyların Malikanesinde sana ne gösterdiler?
Ağzımı kapattım ve yastığa başımı gömdüm. Babam ensemden tutup geri kaldırdı.
Snape : Cevap ver!
Diana : 3 büyü!
Snape : Güzel? Ne büyüsü?
Kusacak gibi oldum.
Diana : Kusucam......
Abim hızla asası ile kova getirdi. Başımı tutup içine gömdüler. Midemdeki herşeyi kustum ve kendimi yatağa bıraktım.
Snape : İmkansız. Veritaserum o kadar etkili ki yutulması halinde asla ilaçsız dışarı çıkmaz. Sana sadece 3 büyü öğretmemişler.
Babam ayağa kalktı.
Snape : Belki bize bunları zorlama olmadan anlatmak istersin?
Hayır. Çünkü sevdiğim 3 insan elimden kayıp giderdi. Başımı salladım.
Snape : Pekala. Barty. Diana bize güvenene kadar onunla konuşmayacağız.
Diana : Madem merak ediyorsun abime sorsana!
Abim bana döndü.
Barty : O anları bir şekilde silmişler.
Yataktan fırlayıp babamın kolunu tuttum.
Diana : Size güveniyorum. Ama konuşamam.
Snape : Yaaaa yani bir şeyler dediler?
Kolunu sertçe çekip bir yandan Barty'i tutarak odadan çıktı.Saat gece 3......7 de kalkmam gerekmesine rağmen tavanla bakışıyorum. Olanlar aklımda dönüp durarak binbir senaryo kuruyor. Söylersem güçlü bir şekilde onları mı yenerdik? Yoksa Voldemort şuan bile aklımı okuyorsa onları öldürür müydü? Yan döndüm. Yastığımı bacaklarımın arasına geçirip sarıldım. Yastığımın yerinde abim olmasını isterdim. Ya şamarcı söğütte uyuyordu veya babamın odasında. Veya onunla aramıza dağlar girmesinden dolayı üzgün volta mı atıyordu? Peki babam? O nasıldı? Uyuyordu. Bu kesindi. Aya baktım.
Son 6 gün......Üstüme Slytherin süveterimi giyip omzuma çantamı astım. Hızla Profesör Flitwick'in sınıfına gittim. Hiçbir Hufflepuff ortada yoktu. Erken gelmiştim çünkü abim ve babam yemek yiyecekti. Onları görüp tehlikeye atmak istemiyordum. Hatta onlardan kendimi kaçırırsam Voldemort onların peşini bırakırdı.
Rasgele bir yere oturup çantamdan kitabımı çıkardım. Melez Prens'in kitabını. Sayfalarda hızla gezip dikkatimi çeken bir şey arıyordum. Kimi sayfaların kenarı kıvrıktı ve onları düzeltiyordum. Kıvrık bir sayfayı düzelttim ve bir yazı dikkatimi çekti. Sectumsempra düşmanlar için. Aquamentinos büyüsünden sonra bilmediğim büyülere karışmamak daha iyiydi. Orayı geri kıvırdım. Zihnimde bir ses yankılanmaya başladı.
Ses : Onu kullan! KULLAN ONU! BU GECE! KARANLIK ORMANDA! GÖL KENARINDAKİ MAĞARADA!
Zihnimdeki ses sustuğu an öylece kaldım. O ses kime aitti?
Edyth : DİANA!
Edyth'ın sesi ile kendime geldim. Koşarak yanıma geldi ve oturdu.
Edyth : Sana anlatacağım şeye inanamazsın! Birine aşık oldum! O da hufflepuff!
Diana : Çok sevindim.
Edyth : Sen iyi misin?
Diana : Evet evet! Anlat kim bu şanslı şahıs?
Kulağıma eğildi.
Edyth : Cedric Diggory.
Bu adı duymuştum. Bazılarına göre aşırı çekici olan büyük sınıflardan biriydi. Ve Edyth'ın gerçekten sıradan dertleri vardı. Birini sevmek. Benimkilerse daha çok nasıl bir insanı öldürürüm ya da nasıl buradan kaçarım tarzıydı. Cedric'i ise hiç görmemiştim.
Diana : Bu adı duymuştum.
Edyth : Evet! Ona yakın olmak için ne zaman ortak salonda ders yapsa bende yapıyorum ve bazen bana soruyor bende ona soruyorum!
Diana : Bu çok güzel!
Gülümsedi.
Edyth : Ya sen ha?
Şakasına omzuyla beni itekledi.
Edyth : Senin var mı sevdiğin biri?
Diana : Malesef yok.
Edyth : Derslerde kimden yardım alıyorsun diyeceğim ama babandan alıyorsundur.
Kaldım. Hiç yardım almamıştım. Ben istememişken o bana yardım etmişti. Olayları bilmeye hakkı var mıydı?
Diana : Hayır. Ders konusunda kimseden yardım almadım. Babamla...... Bu aralar biraz kırgınız.
Yüzü asıldı.
Edyth : Aaaa? Noldu?
Eliyle sırtımı sıvazladı.
Diana : Biraz güven meselesi. Ama hallolur.
Hayır hallolmaz. Hemde hiç olmaz. Kulağıma eğildi.
Edyth : Cedric. Onu davet edeyim. CEDRİC! GELSENE!
Bir çocuk gülümsedi. Yanımıza geldi ve oturdu.
Edyth : Selam Cedric! Bu Diana.
Cedric : Diana mı? Diana Snape?
Belki artık bir Snape bile değildim.
Edyth : Eeeee. Yani evet Cedric. O!
Cedric : Kurt adam saldırısında ısırılan mı?
Bunu kimse bilmiyordu. Saldırı biliniyordu ama ben olduğum bilinmiyordu. Nasıl öğrenmişti?
Diana : Sana bunu kim söyledi?
Cedric : Cho. Cho Chang(bu kitaptada ona nefretimi kusucam evet).
Edyth'a döndüm.
Diana : Ona kim söyledi?
Edyth : Eeeee bilmiyorum. Belki Amelia ve Erika konuşurken duymuştur ben hiç konuşmadım.
Cedric : Şuan adın ÇifteBela olarak geçiyor. Cho neredeyse herkese koşarak bunu yayıyordu.
Sinirle kalktım ve ilerledim.
Edyth : Nereye?
Diana : Şu aptalı bulmaya!
Hızla sınıftan çıktım ve Ravenclawların şuan dersinin olduğu bitkibilim sınıfına gittim. İçeri neredeyse doluydu. Bir köşede hırsla bir Gryffindor'a bir şeyler anlatan uzun saçlı bir kız vardı.
Penelope : CHO! GELSENE!
Ravenclawlı kız arkasını döndü ve onu çağıran kıza ilerledi. Ona ulaşmadan yanına gittim ve kolunu sertçe tuttum.
Cho : Hey!
Diana : Naber Cho? Beni herkese anlatıyormuşsun? Neden biraz da ben kendimi sana anlatmıyorum?
Onu çekerek kızlar tuvaletine götürdüm. Onu içeri sertçe ittim ve kapıyı çarpıp kitledim.
Cho : Kimsin sen ne istiyorsun?
Diana : Dedim ya herkese anlattığın kişiyim.
Cho kaşlarını çattı.
Diana : Yaa demek sadece beni anlatmıyorsun?
Cho : Kimsin sen? Ben kimseye bir şey anlatmadım!
Diana : APTALA YATMAYI KES! BENİM! DİANA! KURT SALDIRISINA UĞRAYAN!
Cho : Ne? Bilmiyordum. Eğer söyleseydin anlatmazdım.
Diana : OĞOR SOYLOSOYDON ONLOTMOZDOM!
Kafamın içinde yeniden sesler duydum.
Ses : Evet! Kullan o büyüyü! Kullan!
Asamı çıkardım. Cho gerilerken asasını çıkarmaya çalıştı. O da bana doğrulttu ancak geri çevrilmez fırlatıcı ile asasını elinden uçurdum. Ellerini yüzüne götürüp savunmaya geçti.
Ses : YAP HADİ!
Diana : CRUCIO!
Cho acıyla bağırarak yerde kıvranmaya başladı. Başına gidip ayağımı karnına koydum.
Diana : Buna alış. Keyfim bozulursa senle uğraşırım. Çünkü benlede aynı şekilde uğraştılar. Ama ben gidip bunları herkese anlatmıyorum.
Ayağımı çekip tuvaletten çıktım. Sinirle sınıfa döndüm.Son 5 gün. Aya bakarken tek düşündüğüm. Neredeyse dolunay olacak ay. Kafamın içi uğulduyor.
Ses : Hazır! Mağara senin için hazır! Büyüyü kullan!
Başımı hızla iki yana salladım ve yorganı tamamen kafama çektim.
Ses : HADİSENE!
Yataktan fırlayıp üstüme hızla cübbemi giydim. Asamı elime aldım ve odadan ayrıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Snape'in Kızı
FantasySize baba diyebilir miyim? Profesör dondu. Bana döndü. Gözü yaşlı gülümsedi. Tabi ki öyle diyeceksin. Diana 11 yaşına geldiğinde Hogwarts'tan kabul mektubunu alır. Küçüklükten beri aradığı babasının Snape olduğunu düşünmektedir. Aynı zamanda bir k...