-yirmibir-

35.9K 1.7K 540
                                    

"Aşk albayım, sevmek değildir ki aşk. Herkes sever, herkes aşık olabilir mi diyeceğiz o zaman? Hayır albayım. Herkes sever ama herkes ölemez. Karşısındaki uğruna ölebilecek aşıktır. Sevenden çok ölen aşıktır albayım. Aşk sevmek değildir. Aşk, ölmektir."

°°°

Göktuğ doğalı bir hafta olmuştu. Bu bir hafta içinde 2 kez Hale'nin evine gitmiş, ona işlerinde yardım etmiştim. Hamza'nın ailesi ve Hale'nin ailesi de buradaydı. Hamza da izindeydi, babalık izni kullanıyordu. Tüm bunların dışında hayat dümdüz akıyordu.

Elif'in buraya taşındığını öğrenmiştim ve askeriyede Tuğra ile tanışmıştım. Tıpkı Elif gibi çok neşeli ve hareketli bir kişiliği vardı. Elif ile yan yana bir kez görmüştüm. Askeriyenin bahçesindeydi o da. Tek görüşümde bile gerçekten uyumlu bir çift olduklarını anlamıştım.

Çocuklar ile 23 Nisan için bir tören hazırlamaya da koyulmuştuk artık. Çoğu 29 harfin yarıdan çoğunu kolayca okuyup yazabiliyordu. Hepsi bilgiye öylesine açtı ki, gözlerinin içinde birer ışık yanıyordu. Çok hızlı ilerliyorlardı.

Her şey yolundaydı. Her şey sıradan ama güzel bir şekilde akıyordu. En azından bu tehlikeli bölgede hâlâ nefes alıyordum.

Evet güzel giden şeylerin içinde ufak bir de siyah nokta olmak zorundaydı hep. Bu bir hafta içinde Komutan ile aramızda garip bir soğukluk vardı. O gün hastanede ona kızdığım için bana kırgın olduğunu düşünüyordum ama aynı zamanda haklılık payımın olduğunu da biliyordum.

Bugün raporunun son günüydü ve yarın yani cumartesi günü eğitimlere, görevlere devam edecekti. Tamamen iyileşmişti. Ameliyat izleri dışında hiçbir şeyi kalmamıştı. Duyduğuma göre o izlerin geçmesini de istemiyordu. Aynaya baktıkça asker olduğunu hatırlatıyormuş ona tüm bu izler. Birkaç gün önce Kutay'la konuşurken duymuştum bunları.

Odamın tıklanan kapısı ile ayağa kalkıp kapıyı açtım.

"Bir şey mi oldu Süleyman?" dedim karşımda üniformasıyla dimdik duran Süleyman'a.

"Türkü gecesi yapacağız da yine. Asrın komutanım seni de çağırmamı söyledi. Gelmek ister misin?"

Beni mi çağırmıştı? Acaba kırgınlığı geçiyor muydu?

"Hiç kaçırmam bunu." diyerek yatağımın üzerinden telefonumu alıp Süleyman'ın peşinden dinlenme odasına ilerledim.

Süleyman Komutan'ın yanına otururken bana da onun karşısındaki kanepeye oturmak kalmıştı.

"Ne çalalım Sevda? İstek parçan var mı?"

Kutay'ın sorusu ile kısa bir an düşündüm.

"Mihriban, olur mu?"

Gülümseyerek başını salladı. "Olmaz mı hiç? Harika olur hem de." dedi ve gözlerini benden ayırıp Komutan'a döndü. "Komutanım, eşlik eder misiniz siz de?"

Komutan, bir şey söylemek yerine başını sallamakla yetindi.

Kutay, bağlamanın tellerini tıngırdatmaya başlamıştı.

"Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışım, çözülmüyor, Mihriban
Mihriban
Ayrılıktan zor belleme ölümü, ölümü
Görmeyince sezilmiyor, Mihriban
Mihriban, Mihriban"

Aşka inancımın olmamasının sebebi belki de bu kadar güzel sevebilecek adamların kalmadığına olan inancımdandı. Aşka inanıyordum ama böylesine güzel sevebilecek adamların  kaldığına inanmıyordum.

"Yâr, deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor
Şaşıyor
Lambada titreyen alev üşüyor, üşüyor
Aşk kâğıda yazılmıyor, Mihriban
Mihriban, Mihriban"

SEVDA -Tamamlandı-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin