23

421 22 17
                                    

"Cenazene gelirim gelmem. Ama seni-" Kafasına vurmam ile susan Miraç, oyununa geri döndü. Akay'ın yanına gittim. Oyuncu koltuğunu onun yanına çektim. "Duvar kenarını kontrol et. Sage oraya pusmuş olabilir." diye mırıldandım. O dediğimi yapıp adamı vururken, başımı omzuna koydum ve onu izlemeye devam ettim. Okul çıkışı Akay beni almaya gelmişti. Bundan haberim olmadığı için öncesinde diğerlerine internet kafe sözü vermiştim. Bir adam eksiğimiz vardı, bu yüzden Akay da seve seve gelmeyi kabul etmişti. "Poyraz, Miraç'ı koru. Bu geri zekalı oyuna odaklanmaktan başka her şeyi yapıyor." diye homurdandı Efe. 

Maç başında pusan bir adam beni nakavt edeli birkaç dakika oluyordu. Karşı takım sürekli farklı yerlere pustuğu için, berabere kalmış olmamız bile şanstı. Artık pustukları yerleri neredeyse ezberlemiş bir halde ilerliyorduk. "Sağa bak sevgilim. Dikkatli ilerle." diye mırıldandım. Baktığı yerdeki adamı da vurduktan sonra, ilerlemiş ve bombayı kurmuştu. "Efe hamamı kontrol et. Poyraz sende Miraç'ı korumaya devam et. Miraç sen de gidip bombanın oraya duvar koy ve Akay'a can bas." Ölmeme rağmen maçı kontrol etmeye devam ettim. Normalde bu kadar sık oynamasam da, oyun oynarken bir lidermiş gibi davranmayı seviyordum. Miraç elindeki küre ile ilerken hemen ardından gelen Poyraz'ı görebiliyordum. Bu beni ister istemez güldürmüştü. Akay bombanın yakınlarında, pustuğu yerden hızlıca vurduğu adam ile yerini değiştirdi.

"Adam vurdum! Adam vurdum!" diyen Miraç'ın sevinç sesini duymuştum. Ellerini çırparak havaya kaldırdığını gördüm. Sonrasında Poyraz'ın rahatlamış nefesini. "Öldüm! Öldüm!" diye bağırmaya başladı bu seferde. Kahkahamı serbest bırakırken Akay da gülmüştü. Yine de ekrandan odağını ayırmadı. Kendi önümdeki bilgisayara geçtim. Poyraz'ı izlemeye başladığımda, Miraç'ı artık kontrol etmemenin verdiği rahatlıkla arkaladığı adama sinsice yaklaşıyordu. Son kalan iki adam vardı ve birisini Poyraz'ın eline düşmüştü bile. Biraz daha ilerlediğinde, bıçak attığı adam birkaç saniye içerisinde sövmeye başlamıştı. Silahını çıkardı. Hala yavaşça ilerliyordu. "Gerginlikten götümü kasıyorum amına koyayım." diye homurdandığını duydum. Dudaklarımı birbirine bastırarak gülmemi engelledim. "Shortsa bak." diye mırıldandı Efe. Girdiği shortstan son adamı vurduğunda, rahat bir nefes verip ardıma yaslanmıştım.

"Sonunda!" diyerek geriye yaslandım. Kollarımı kaldırarak biraz gerinirken, tüm takım rahat bir nefes vermişti. Neredeyse bir buçuk saattir oturduğum oyuncu koltuğundan kalktım. Gerinerek belimi kütletirken, sadece otursam da yorgun hissediyordum. "Sıçıcaktım gerilmekten." diye homurdandı Miraç. Göz devirdim. Sonrasında eğildim ve oyun hesabımı kapatıp oyundan çıktım. "Senin ben amına koyayım." diyerek Miraç'ın yanına yaklaştı Poyraz. Miraç gözlerini belirterek kaçarken, gülerek onlara baktım. İnternet kafeden çıkmış ve koşturmaya başlamışlardı. İki saatlik parayı ödediğimiz için, kafenin sahibi onları umursamamıştı bile. "Bir maç daha var mı?" dedi Efe. Hiç yorulmuş gibi gözükmüyordu. Ona baktım ve "Sırtın da mı ağrımadı kardeşim?" diye mırıldandım. Güldü. "Sen taşıdın kızım bizi. Yemin ederim bu geri zekalının başına Poyraz'ı dikmesen bi sikim başaramazdık." 

Güldüm. O da benim gibi yaparak oyunu kapattı. Aynısını Miraç ve Poyraz'ın bilgisayarına yaptıktan sonra yanımıza gelmişti. Akay gerindi ve ceketini üzerine geçirdi. "Enişte sende de ne cevher varmışta haberimiz yok. O vuruşlar neydi öyle? E-spor oyuncusu musun sen?" dedi alayla. Akay güldü. Üzerime ceketimi bıraktıktan sonra beni kolunun altına almıştı. Kolunun altından çıkmadan hafifçe gerileyerek masanın üzerine bıraktığım telefonu aldım. "Şimdi nereye?" diye mırıldandı Efe. Montunun cebine koyduğu elleriyle geri geri yürüyordu. Bir an duraksadı. Önümüzde yürüdüğü için bizde durmak zorunda kalmıştık. "Has siktir." dedi. Arkamızda bir yere bakıyordu. Başımı çevirip arkama bakmaya çalıştım. Zaten fazla dolu olmayan internet kafe de, arkalarda oturan kızın dikkatini çektiğini anlamıştım. "Biz bilardoya, ama sen hala buradasın sanırım." diye mırıldandım. 

"Gidersem kahrolurum." diye mırıldandı. Akay gülerek omzuna iki kez vurduğunda, hala yarım saatinin olmasını fırsat bilen Efe adamın yanına doğru ilerledi. Biz ise Akay ile beraber kafeden çıktık. "Nerede kaldınız?" dedi Miraç koşarak yanıma gelirken. Hızlıca arkama saklandığında, Poyraz durmuştu. Dilini ısırıp mahalle abileri gibi kolunu kaldırdı. Avrupa da medeniyet değil kekoluğu öğrenmiş herhalde. "Tüm gün Alkım'ın arkasına mı saklanacaksın lan it." diye homurdandı. Miraç gülerken kolunu omzuma atıp yanıma geçti. "Eee, sırtım ağırdı da benim. Bi bira ısmarlarsın artık."

"Sırtın mı ağrıdı? Fıtığın vardır oğlum senin. Yoksa 14e 20 giden birisinin sırtı ağrımış olamaz." dedi Poyraz. Homurdana homurdana bizden iki adım önde gidiyordu. "Bira alıcam sana. Ama önce üzerine oturacaksın, sonra ne yaparsan yap."

*

"Bak geri zekalı. Seni bu sopanın üzerine oturtmamam için hiç bir sebebim yok şu an. Adamlar siyah sekizi atmaya çalışıyor, bizim beş topumuz var! Dokunma şuna, vur! Sert vur!" dedi Miraç yarım ağız. Çakırkeyif modundan çıkıp, yavaş yavaş sarhoş olmaya başlıyordu. Akay yan bir şekilde gülümsedi, eğilip kendini konumlarken siyah sekize vurmak yerine onların çizgili toplarından birisine vurdu. "Artık dört var." diye mırıldanırken, Miraç başını oturduğu yastığa bastırarak çığlık attı. "Adam hava bile yapıyor! Ağzına sıçayım senin. Bırak şu ıstakayı!" diyerek ayaklandı. Poyraz'ı geriye çekerek eğildi. Beyaz topu muhtemelen Poyraz'ın deliğin dibine getirip sokamadığı topa konumladı. Kritik bir vuruştu çünkü siyah top da aynı topun yanındaydı.

Bunca çıldırmanın ardından bunu sikine bile takmadığına emindim. Nasıl Poyraz, oyun oynarken toxicleşmişse, Miraç da bilardo oynarken aynı şekle gelmişti. Bu sefer Poyraz kaçıyor, Miraç kovalıyordu. Siyah top, çizgili sarı top ile beraber deliğe girince, yenilmiş nefesini duymuştum. Sırıttım. Akay her konuda olduğu gibi bu konuda da oldukça iyiydi. Ayrıca sakindi de. Beyaz topu defalarca kez deliğe sokup, Miraçların attığı üç toptan birini benim deliğe sokmama rağmen sesini çıkarmamıştı. Gülüp geçmişti. Beni kolunun altına aldı, dudaklarını saçıma bastırdı ve çenesini başımın üzerine koyup onları izlemeye başladı. Miraç, Poyraz'ın karşısına geçip ıstakayı nasıl, hangi türde ona sokacağını anlatırken Poyraz birasını içmeye devam ediyordu. Planımız Rest'e gidip sarhoş olmaktı fakat, bu iki ayyaşla bu iş zordu.

"Kimden öğrendin bilardo oynamayı?" dedi alayla. Bir nefes verip parmağımla Miraç'ı gösterdim. "Belli oluyor. Neyse hallederiz." Sesi yine alaycıydı. Gülerek kollarımı ona doladım. Saat akşam dokuza gelmek üzereydi. Cebimdeki telefonu çıkardım. Emir'den bir cevapsız çağrı vardı. Onu geri aradım ve telefonu kulağıma götürdüm. Tek çalışta açmıştı. "Neredesiniz?" diye mırıldandı meraklı bir tonda. "Bilardo oynamaya geldik. Çıkacağız birazdan. Bir şey mi oldu?" diyerek cevap verdim. "Bu gün Akay da kal. Sorgulayıp soruşturma. Keyfinize bakın. Ben sana anlatacağım müsait bir zamanda." dedi. Cevap vermemi beklemeden yüzüme kapatmıştı. Bir sorun olduğu ses tonundan bile belliyken kaşlarım çatılmıştı. Akay'dan ayrılıp çantamın olduğu kısma doğru ilerledim. Telefonumu içine attım, ardından omzuma astım. Bu sırada Akay'ın meraklı bakışları üzerimdeydi. "Bir şey mi oldu?"

"Bilmiyorum." diyerek cevapladım onu. "Eve gitmem lazım." dedim sonrasında. Onun da kaşları çatılırken çantamı alıp bana doğru eğildi. "Emir bir şey mi dedi?" Başımı iki yana salladım. Bir şey dememişti, hatta homurdanmamıştı bile. Bu Emirlik bir hareket değildi. Veya ben çok paranoyaya düşmüştüm. "Yavrum söylesene ne olduğunu." diye homurdandı Akay. Saçlarımı elimle geriye doğru ittirdikten sonra ona baktım. "Bu gün Akay da kal dedi." Akay'ın kaşları havalandı. "Bu kötü bir şey değil tabii ki de. Ama sesi çok garipti. Bir sorun olduğu barizdi yani. Ayrıca Emir bu. Bana neden Akay da kal desin ki? Homurdanmadı bile. Bir şey varmış gibi hissediyorum." 

RestcafeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin