Hayatımı değiştirmeye karar vermiştim.
Hızlı adımlarla bir haftadır uğramadığım fakülteme yürüyordum. Hızlı olmak zorundaydım çünkü cesaret ettiğim şeylerden vazgeçmek istemiyordum. Fakülteye çok yaklaştığımda Jennie'ye mesaj atıp 'onun' nerede olduğunu sordum. Çok geçmeden de kantinde olduğuna dair mesaj geldi o yüzden hızlı adımlarımı fakültenin bitişiğinde bulunan kantine çevirdim.
Kantine girmemle 'onu' gördüm. Her zamanki gibi günlük ancak göz alıcı tarzıyla, üstündeki bakışları hiç fark etmiyormuş gibi oturuyordu. Yakın arkadaşı olduğunu bildiğim üç kişiyle gülerek bir şeyler konuşuyorlardı.
Çok fazla beklersem tereddüte düşeceğimi bildiğimden çok da beklemedim kantinin kapısında, yanına adımladım.
Hızla yanlarına yürüdüğümü fark etmiş olan grup şaşkınlıkla bana bakıyordu çünkü o ya da arkadaşlarıyla konuşan, görüşen biri değildim. İki yıllık üniversite hayatımda bazıları ile aynı sınıfta olmama rağmen hiç konuşmuşluğum yoktu. Şaşkın bakışlarını umursamayıp 'ona' ayağa kalkmasını söyledim.
Kaşlarını çatıp bu yaptığımı anlamlandıramadığını belli etse de dediğimi yapmıştı.
O andan sonra sadece birkaç saniye bekledim.
Ardından uzanıp dudağına yapıştım. Kalbim anın etkisi ve yorgunlukla deli gibi atıyordu. Öpmüyordum onu, sadece dudaklarımızın birbirine değmesini sağlıyordum.
Ve böylece o gün bir hikayeyi başlatmış oldum. Hikayemin baş kahramanı olarak ise onu seçtim:
Jeon Jungkook.
Herkese merhaba.
Hazır ilk bölümdeyken bir açıklama yapmak istiyorum ki bu kurgudaki Lisa iyi biri değil. Olacakları bu bağlamda değerlendirin lütfen.
Çok da uzun olmayacak bu hikayede oyları ve yorumları ile bana eşlik edecek olanlara şimdiden teşekkürler.
Sevgiler.🎈
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burn Bridges -Liskook-
Fanfictionİntikam ateşiyle yanan bir kadın kötülük yapmak için ne kadar ileriye gidebilir?