sahnedeyim. ışık üzerimde, izleyiciler yok ve her şey bitti.
bugünlük.
"intikam benim olacak. ant içerim ki intikamını alacağım çağlayan nehir! suyuna kan bulaştıranlar cezasız kalmayacak."
elimdeki parlak kılıç havadaydı ve üstümdeki süvari kostümünün belindeki kınına hızla geri yerleştirdim. son replik ve kızıl kadife perdeler kapanır.
"dağılabilirsiniz!"
alkışlar duyuldu, spot ışığı kapandı.
boş övgüler ve ne kadar ilgi çekici bir oyun olacağı hakkındaki neşe dolu sesler yankılanmaya başlamıştı bile. pek çok kişinin tek motivasyonunun daha gerçekleşmemiş bir şeyin iyi sonuçlanacağını farz etmek olması oldukça büyük bir hayal kırıklığıydı. oysa bir insanın motivasyon kaynağının başarılı olacağına emin olmak ve bunun için yorulmadan, sıkılmadan çalışmak olması gerekiyordu.
"hey erica*,
cidden güzel oynadın."
saçlarını toplayan ingiltere eşyalarını toplamayı bırakıp bana bakarak gülümsemişti. drama kulübünün eski başkanı ve kulübün yeni yıldızının en büyük destekçisi, çok şey ifade ediyor. "teşekkür ederim may,*" yanıtladım. "bir numarasın." avucuma doldurduğum centleri saymadan üstüme ceketimi aldım ve kapıdan çıkacakken ingiltere'ye dönüp gülümsedim. merdivenlerden koşarak inip yemekhaneye ilerledim, yemekhanedeki yemekleri sevmeyenlerin ya da alacak parası olmayanların gözdesi olan emektar otomatlara para atıp yumurtalı ekmek ve ucuz gazoz aldım.
drama kulübünün yıldızı olmak pek bir şey ifade etmiyor gibiydi ama omuzlarınıza yüklediği yük azımsanacak bir yük değildi. kulübü yönetmek sandığımdan zor ilerliyordu. kulüpteki anlaşmazlıklar, gruplaşmalar ve dışlamalar yüzünden her bir oyun daha da geç sahneleniyordu, emeğimiz, emeğim boşa harcanıyormuş gibi hissetmeye başlamıştım. herkes birbirinden nefret etmeye başlamışken bu zamanlarda kafamı toplamak ve biraz dinlenmek için gidebileceğim tek bir yer vardı:
bahçecilik kulübü.
kulüp öğle saatlerinde aktifti ama her çarşamba gübre ve yeni tohumlar almaya giderlerdi. boş bulduğum zamanlarda atıştırmalık için bire birdi. güneş günün yorgunluğundan batmaya başlamışken onu izleyebilmek bahçecilik kulübünü özel kılan bir şeydi. drama kulübündeki sahte ilgiyi üstünüze çekmenize yarayan drama kulübünün spot ışığı, kusursuz ve sıcak günışığının zarafeti ile boy ölçüşemezdi.
yine merdivenlerden hızlıca çıktıkça yükselen tozların ve pencereden gelen sapsarı günışığının arasında elim rahatlatıcı bir yeşil tonuna boyanmış, üstüne "bahçecilik kulübü" yazan o kapının kulpuna uzanıyor. sadece bir süre daha buna devam edecektim ve bahçecilik kulübüne gelmeyi kesecektim. en azından, umduğum buydu.
kapıyı hafifçe itip karşımdaki kızıl kızı görmeden önce buna kendimi oldukça ikna etmiştim.
;
erica ve may isimleri hakkında: okuldaki birçok öğrencinin bir takma ismi var. bunlar onların bir oyundan, bir romandan, ülkesinin ismindeki bir kısımdan ve onlar için önemli olan herhangi bir isim arasından seçebildikleri bu isim tamamen onlara bağlı ve asıl isimleriyle alakası yok.
onun dışında, kitap tahmin edebileceğiniz gibi yuri ve içinde smut sahneleri olacağını sanmıyorum, şu anlık kurguda böyle bir olay planlamadım. okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim. iyi günler dilerim. :)
-lyu