♑︎XXXIX

152 18 8
                                    

•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sözler verilebilir ve tutulmazdı. En çok yanında olacağım diyenler seni terk ederdi. Seni bırakıp gittikleri bir sokak başı hem başlangıcın hem sonun olurdu. Aldığın yaralar ile kalmakla yetinirdin. Yaraların kanar durur kabuk bağlamazdı. Ne iyileşir ne de izi kalırdı.

Bir çift göz vardı hatıralarımın soluk ışıkları arasında. Gözlerin sahibi gülüyor, ellerimi tutuyor, benimle konuşuyordu. Yalnız olmadığımı hissettiriyordu ama beni bir kış günü dışarıda kuru ayazda bırakıyordu.

Kibritçi Kız misali. Kibritleri bitinceye kadar bir kapının ona açılmasını bekledi ama tüm kapılar ona o gece duvardı.

"Beklediğimden daha iyi iş çıkardın." Dedi JuNam memnun bir sırıtma ile paraları sayarken. Dudaklarında yan duran külü uzayan bir sigara vardı. Desteyi sayan parmakları hızlıydı. "Son bir yer kaldı değil mi?"

Bu bir haftayı JuNam'ın bana attığı adresleri gezmekle geçirmiştim. Berbat bir haftaydı. Her türlü insanla karşılaşmıştım. Sürekli bir imalar ve lafı başka yerlere çekmeye çalışmalar artık mide bulandırıcı hale gelmişti.

Ve bu bir hafta hayatımın en korkunç haftasıydı. Yaptığım iş yetmiyormuş gibi bir de ne Mark'tan ne de onlardan başka biri ile karşılaşmıştım. Defalarca kez gururumu ayaklar altına alıp Mark'ın kapısına dayanıp özür dilemeyi de düşünmüştüm ama sonuç sıfırdı.

Mark haksızdı ve yargısız infaz yapmadan önce beni dinlemesi gerekiyordu.

"Evet, son bir yer kaldı." Dedim kafamı sallarken bakışlarımı sokak başına çevirmiştim.

"Hey," dedi JuNam elini çeneme götürüp yüzümü ona dönmemi sağladığında gözlerinde bir merak da canlanmıştı. "Gerçekten mal sattığın için mi bu kadar üzgünsün yoksa benim bilmediğim bir şey mi var?"

Ona alayla bakarken kaşlarımı kaldırdım ve çenemi elinden kurtardım bir adım geri giderek. "Sen kimsin ki?" dedim tükürür gibi. "Bir anlaşmamız var ama benimle ilgili bir şeyler sorabileceğini sanma sakın."

"Tamam." Dedi hemen sert çıkışım karşısında silahlarını indirerek. "Kızma hemen."

"Başka bir şey yoksa ben gidiyorum." Dedim geriye doğru bir adım attığımda gözlerim ondaydı.

"Yok." Dedi düz bir ifade ile. Ondan kendi paramı aldıktan sonra arkamı dönüp sokak başına doğru yürüdüğüm esnada "Minaya." Diye adımı seslendi kalın tok bir sesle.

Kaşlarımı çatıp sorgular bir şekilde ona döndüm.

Bakışları bana kilitlendi. Dudaklarını ıslatırken sert bir rüzgar saçlarına vurup daha da dağıttı. "Ne olursa olsun bu dünyada en değer verdiğin sen olmalısın."

Söylediklerine sessiz kalmakla yetindim. Boş bakışlarımı bir süre daha onun bir anda ciddileşen yüzünde gezdirdikten sonra bir şey demeden o sokaktan ayrıldım.

Don't Wake Me Just YetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin