İki hafta boyunca Anastasia'dan hiçbir haber alamamıştım. Tüm aramalarım otomatik sesli mesaja yönlendirilmiş, her mesajım cevapsız bırakılmıştı. Ta ki bu sabaha kadar... Bana uçağın bu akşam kalkacağına dair kısa bir mesaj yazmış ve biletlerimizin numaralarını vermişti. Ondan haber alamadığım için toplanma işini biraz yavaşlatmıştım doğrusu, hatta bir hafta daha Rusya'da kalabilirdim lakin kitabın çevirisi çoktan bitmişti. Beni buraya bağlayan tek şey Anastasia idi. O da benimle geleceğini söylediği için az kalmış eşyalarımı hızla toparlayıp etrafı kontrol ettim. Henüz öğlen saatleriydi lakin dış hatlar uzun sürdüğü için erkenden taksiye atlayıp havaalanına varmak istiyordum bu sebeple sıklıkla çağırdığım taksiciyi aradım.
Çoğu eşyamı önden eve kargolamıştım ancak kalan koca iki valizi indirmek de beni zorlamıştı. Neyse ki taksici bizim sokağa çok girip çıktığı için diğer taksiciler gibi beni sokağın başında beklemek yerine kapımın önüne kadar gelmişti. Çıkmaz sokağın ucundaki evimi artık dönmemek üzere kilitlemiş ve komşuma ev sahibine vermesi için anahtarları teslim etmiştim. Taksici de kapıdan valizlerimi alıp bagaja yerleştirince oyalanmadan yola çıktık.
Taksicinin açtığı radyodan çıkan melodiyi dinlerken belki de son kez gördüğüm sokakları izlemeye başladım. Apartmanlar birer birer arkamızda kalırken görüşümün yine bulanıklaştığını fark ettim. Mezun olduğumdan beridir ne zaman biraz boş kalsam hep gözlerim doluyordu. Dört senemi geçirdiğim ülkeyi geride bırakacak olmak, edebiyatla artık eskisi kadar iç içe olamayacağım gerçeği ve elbette kaçmaya çalıştığım gerçek dünyayla artık yüzleşmek zorunda olmam bunun sebebi olabilirdi. Aile işimi yapmayı seviyordum, tur rehberi olmayı da kendim istemiştim, sonuçta kimse beni zorlamamıştı lakin şimdi düşündüğümde annemin edebiyat okuyacağımı söylediğimde çaktırmamaya çalışarak astığı yüzü, ben otel işleriyle ilgilenirken ise yüzünde oluşan o gurur dolu ifade beni ufak ufak bu yola sürüklemişti. Şimdi ise yıllarca büyüdüğümde olacağım dediğim kişi olmaktan kaçamıyordum. O kişi olmak istemesem bile bu da benim kaderimdi sanırsam.
Mutsuz değildim ama mutluyum da denilemezdi. Geleceğim karanlık değildi ama benim gözlerimi kamaştırmıyordu da. Sanırsam yetişkinlik dedikleri yer böyle olsa gerek. Olman gerekeni olduğun, yapman gerekeni yaptığın ve kaderindeki hayatı yaşadığın yer.
Taksici yavaşlarken havaalanına vardığımızı fark ettim. Gözlerimi kırpıştırarak yaşları geri yolladım ve taksiden indim. Bagajdan valizleri indiren taksiciye teşekkür ederek gülümsedim. Bir daha buraya gelemeyecektim ve nedensizce burada en ufak temasımın olduğu insanları bile özleyecekmiş gibi hissediyordum. Valizleri çekiştirerek döner kapıdan girdim. Önce Anastasia'yı mı arasam diye düşünsem de önce valizleri teslim edip kontrolden geçmeye karar verdim. Zaten bekleme yerinde karşılaşırdık ve Anastasia kesinlikle benden daha sonra havaalanına giriş yapacaktı zira benim Avrupa pasaportumun olmaması her türlü kontrolü uzatıyordu, Anastasia ise erken yaşta kaybettiği babası sayesinde Avrupa pasaportuna sahipti ve benim için işkence olan bu süreç onun için rutin bir kontrolden ötesi değildi.
Sonunda bekleme bölümüne oturup içime derin bir soluk çektiğimde saat çoktan beş olmuştu. Yaklaşık bir saat sonra uçağımız kalkacaktı. Elimi telefonumu almak için çantama doğru uzatmıştım ki yanıma biri çöküverdi. Kafamı kaldırdığımda Anastasia'nın soluk yüzünü gördüm. Görüşmediğimiz iki haftada iyice zayıflamış gibiydi. Eskiden ona güzellik kattığı düşündüğüm elmacık kemikleri yüzünün zayıflıktan çökmesiyle iyice ortaya çıkmış ve ona hastalıklı bir görüntü vermişti.
"Ne oldu Anastasia, ne bu halin?"
Anastasia elinde tuttuğu pasaportunu minik çantasına yerleştirirken omuzlarını silkti ve başını omzuma bırakıverdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİNE(L) -1- [Kötü Kadının Bedeni]
Fantezie🌸Wattys2022yarıfinalisti🌸 🌸Watty Uzaktan Kopup Gelenler Listesi🌸 Yetişkinliğe yavaş yavaş adım atarken para kazanmak ve sorumluluklarınızı yerine getirmek için hayatınızın istemediğiniz bir yöne savrulduğunu hayal edin. Mine hayatının bu dönemin...