Bölüm 4 - Kısım 3

1.4K 207 6
                                    

Kendimce bu gece ile ilgili planlar kurarken güneş batmıştı. Hizmetli kapımı tıklatıp akşam yemeği vaktinin geldiğini bildirince uzandığım yerden kalkıp elbisemi düzelttim. Aklıma iyi bir fikir gelmemişti çünkü kargaşa sırasında Zeniel'den ayrılırsam ölebilirdim zira yaşadığıma emin olduğum tek bir durum vardı, o da Zeniel ile kilerde kalırsam Anastasia'nın yazdığı durumdu. Eğer büyükannem, Zeniel ile beni beraber görmesin diye kilerden çıkarsam canımın hiçbir garantisi yoktu. Yine de ölümün kaderini değiştirmek oldukça güçtü, biraz da buna güvenerek bu gece ölme ihtimalim burada yaşayan herkesinkinden daha düşük diyebilirdik. Durum böyle olsa da hayatımı şansa bırakamazdım, bu yüzden bu gece yaşanacak olan hiçbir şeye müdahale etmemeye karar verdim. Zeniel ile sırf bu yüzden nişanlansam bile en azından bu gece ölmezdim. Hem büyükannemin aklına sadece bizi nişanlama fikri gelecekti ve bunu değiştirmek için bu olaydan sonra elimden geleni yapabilirdim.

Böyle düşünceli bir şekilde odamın kapısını açarak koridora çıktım. Koridorun taş zeminini incelerken birinin bana çarpmasıyla o taş zemine yapışıverdim.

"Özü- özür dilerim. İyi misin? Kusura bakma boyun biraz kısa olduğu için seni göremedim. Hadi tut elimi de kalk, taş zeminde uzun süre yatmak tehlikeli olabilir, çok fazla üşütürsen ölebilirsin bile."

Zeniel'in sesini duymamla kaşlarımı çatmam bir oldu. Minik şeytan ilk karşılaşmamızdaki davranışlarımdan ötürü benden intikam alıyordu demek. Onun bana doğru uzanmış eline ters bir bakış atarak kendi kendime ayağa kalktım. Sinirli bir biçimde ona döndüğümde yüzüne kondurduğu sahte endişe ifadesini gördüm. Yer miydim ben böyle alçak numaraları?!

Yeniden elbisemin eteğine takılmış gibi yaparak tam onun önüne düştüm. Adımını atacağını düşündüğüm yere ona fark ettirmeden parmaklarımla hızla bir kapan figüri çizdim. Ardından hiçbir şey olmamışçasına tekrardan ayağa kalkarak onun gülen suratına ters bir bakış attım ve ilerledim. Birazdan kim gülecekti, görecektik.

Zeniel, ben birkaç adım attıktan sonra hareketlendi. Ayağını benim çizdiğim görünmez figürün üzerine attığı an parmaklarımı şıklattım ve Zeniel anında yere kapaklandı. Onun düşme sesini duyar duymaz ilerlediğim koridorda gerisin geri dönüp onun önüne gelerek eğildim.

"Yere basit bir kapan büyüsü çizdim. Bir prens olmana rağmen bunu fark edemeyecek kadar az mı eğitim aldın gerçekten? Bak sağ ayağının hemen altında. Nasıl da güzel parlıyor değil mi? Ama endişelenme ben parmaklarımı şıklattığım an etkisi geçer. Taş zeminde uzun süre uzanmanın tehlikeli olduğunu duymuştum lakin yemek salonuna varana kadar da seni serbest bırakmaya niyetim yok. Umarım bu taş zeminde ölüvermezsin prenscik."

Ben bunları dedikten sonra Zeniel'in yüzü öfkeyle kasıldı. Sonunda kuleye geldiğinden beri ilk defa gerçek bir duygu ifadesi göstermişti. Romanda da sürekli pasif agresif hareketler sergileyen, insanları nasıl manipüle edebileceğini iyi şekilde öğrenmiş ufak bir veletten başka bir şey değildi. Bu olaydan sonra bile o sahte gülüşlerinden birini takınsaydı o güzel yüzüne tırnaklarımı geçirirdim.

"Sen ne yaptığını zannediyorsun? Karşında Hernalta'nın gelecek kralı var. Sana emrediyorum hemen bu büyüyü çöz."

"Yanılıyorsun, karşımda yedi yaşında büyü hakkında hiçbir şey bilmeyen minik bir velet var. Eğer benim gibi aklını biraz derslerine verseydin bu büyüyü kendin de kolaylıkla çözebilirdin. Şimdi izninizle pek saygılı ekselansları, katılmam gereken bir yemek var."

"Beni burada bırakamazsın. Kime diyorum? Bensiz o merdivenlerden inersen askerlerime kelleni aldırtacağım"

Ben merdivenlerden indikçe Zeniel'in öfkeli sesi geride kaldı ama ona üzüldüğüm için ziyafet salonuna varmadan büyüsünü serbest bıraktım. Sonuçta yedi yaşındaki bir çocuğa çok fazla eziyet etmem doğru olmazdı. Ziyafet salonunun kapısına geldiğimde ağır demir kapıyı ben itemeyeceğim için kapıdaki askerlerden biri kapıyı benim için açtı ve içeriye adımı ilan etti.

MİNE(L) -1- [Kötü Kadının Bedeni]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin