Bölüm 17 - Kısım 4

1.1K 158 70
                                    

Yazarınızın bölümü kaleme alırken dinlediği şarkıyı sizlerle paylaşmayı çok sevdiği bilinen bir gerçek artık, bölümün başında açıp dinlemeye başlayabilirsiniz🌸

"Ağlayınca fazla çirkinleşiyorsun, bunu başkalarının görmesini istemem," diye konuşan Rasolen'e kızgın bir bakış fırlattım ancak gözlerini hala bana çevirmemiş Yüce Cenapları bunu görememişti elbette.

"Ağlamama sebep olma o zaman."

Rasolen boştaki eliyle gümüşi saçlarını geriye alırken sanki az önce delicesine bir kavgaya tutuşmamışız gibi sakin bir tonla, "Seninle ilk tanıştığımız günü hatırlıyor musun? Beraber Tanrıçanın portresinin olduğu odaya gitmiştik. Sen nedense o portreyi gördükten sonra çıldırmış gibi gülmeye başlamıştın," diye konuştu.

O anı hatırlıyordum elbette, unutmam mümkün bile değildi. Cevap vermeyerek devam etmesini bekledim. Sözleri henüz bitmemiş gibiydi ve konuşurken ağlamaktan çatlamış sesimi kullanmam, ayrıca da sık sık derin nefesler almak için duraksamam gerekiyordu.

"Seni öyle çılgınlarcasına gülerken gördüğümde kalbimin ritmi değişmişti, elbette buna bir anlam yüklemek için çok küçüktüm o zamanlar, ancak sonra pek çok kez daha gördüm gülüşünü. Çoğunlukla sahte gülüyordun etrafına. Dudakların yukarı kıvrılıyordu ancak gözlerin parlamıyordu asla, yine de öyle başkaydı ki benim için gülüşün."

Az önce beni terk edeceğini söyleyen adamın sözlerini anlamlandırmaya çalışıyordu beynim.

"Neden geri döndün Rasolen? Ağladığım için geldiysen artık ağlamıyorum, benim duygularımı küçük gören adamdan merhamet bekleyecek kadar gurursuz değilim."

Rasolen sözlerimle gülümsedi ve bakışlarını bana çevirdi.

"Bu kadar sabırsız olma Minel, henüz bitirmedim," dedi ve devam etti. "Sen on altı yaşındayken aptal prensin yaşadığı maceralar ulaşmıştı tapınağın insanlarının sözlerine. Senden olanları gizlemeye çalışsam da başarılı olamadım elbette ve prensin yaptıkları oldukça hızlı bir biçimde sana ulaştı."

Nereye varmaya çalıştığını kavrayamasam da bölmeyecektim. Zaten o denli yorgun hissediyordum ki kendimi bu muhabbetin sonu nereye varırsa varsın müdahale edebilecek enerji bedenimde mevcut değildi.

"O gece seni ağlarken buldum tapınağın bahçesinde. Sevdiğim kadın bir başka erkek için ağlıyor diye düşünmüştüm fakat kendi duygularımın hiçbir önemi yoktu benim gözümde, çünkü sen ağlıyordun ve ben, sana dair bencillik edebileceğim bir konumda bile değildim."

Bahsettiği anı hatırlıyordum. O gece Rasolen beni güldürmek için o denli fazla çabalamıştı ki hiçbir biçimde gülümsemek istemesem bile sahte de olsa sırf onun çabaları için kıvırmıştım dudaklarımı. Rasolen kaldığı yerden devam etti sözlerine.

"Beraber gökyüzünü izlemiştik o gece. Sen yere uzanmış, çimenlerin üzerine başını büyük bir hırsla bırakmıştın. Beni de seninle beraber kalmaya zorlamak için kapan büyüsü çizip yanına çekmiş ve bakışlarımızı göğe çevirmemiz konusunda ısrarcı olmuştun. Gerçi izlenecek pek de bir şey yoktu, gökyüzü kapkara bulutların etkisi altındaydı, belki de sırf senin için."

İkimiz de gülerken ağladığım için titreyen nefeslerim düzene girmeye başlamıştı. Kendimi birazcık daha iyi hissediyordum şimdi. Duygularım o denli hızlı değişiyordu ki istemsizce ürkmüştüm bu durumdan.

"İşte o gece bana gülümsemiştin. Ben bu gökyüzüne bakması gereken kişi değilim, demiş ve dudaklarını kıvırmıştın o bulutlu göğe. Yalandan da olsa ne güzel gülmüştün o akşam bana, o gülüşe bu denli tutuldum belki de."

MİNE(L) -1- [Kötü Kadının Bedeni]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin