"Tamaaaam, yaptığım bu fikirden pişman değilim!"
Dedi Touko, Kanata'nın koluna yapışmış bir şekilde. Arkada Yoshiteru ve Aoba sessiz sessiz peşlerinden geliyordu. Dağdan indiklerinde kırsal bir alanda yürüyüşe çıkmışlardı.
"Gerçi... Şimdilik kalacak bir yer bulmamız lazım."
Diyerek diğerlerine döndü Sumihiko, bir bakıma haklıydı. Kaori yanına zıplaya zıplaya geldi ve çocuğun koluna yapıştı.
"Ustamdan öğrendiğim bilgilere göre, Morsalkım armalı birkaç ev varmış. Evler bir zamanlar iblis avcıları tarafından kurtarılmış ailelere aitmiş ve iblis avcılarına ücretsiz bakıyorlarmış."
"Mhm...demek istediğin, yakınlarda öyle bir yer varsa kılıçlarımız gelene kadar orada mı kalırız diyorsun?"
"Evet! Ama suyunu çıkarıp oradan ayrılmamazlık yapmayalım."
Sumihiko bu fikre bayılmış bir şekilde Kaori'nin saçlarını okşadı. Kız büyülenmişti, gözlerinin içi parlıyordu. Mutluluktan suratında tatlı bir gülümseme oluşmuş ve yanakları pembeleşmiş bir şekilde, çocuğun kolunu bırakıp elini tuttu ve adımlarını hızlandırıp en öne geçti. Etraftaki pembe ve beyaz zambaklar etrafa şirin bir hava katmıştı. Yoshiteru ikisinin arasına girmek istedi fakat Aoba ona engel oldu.
"Bırak eğlensinler. Belli ki kız ondan hoşlanıyor."
Dedi sakin bir tonda, yüzünde hafif bir tebessüm vardı. Yoshiteru da mecburen öylece kaldı, kollarını birbirine bağlayıp yanaklarını çocuk gibi şişirdi.
Önde Kaori, arkasında Sumihiko ile koşturmaya devam ediyordu. Sevinçte şirin ve nazik bir şekilde kıkırdıyordu. Sumihiko o sırada bu tatlı ve güzel manzarayı iki yıldır görmediğini fark etti ve gülmeye başladı. Uzun bir süre birlikte olamamışlardı, bu hissi özlemiş gibiydiler. Bir süre sonra Kaori onun elini bırakıp kendini zambakların üstüne atıverdi, gülmeye devam ediyordu. Sumihiko hafif çömelmiş bir şekilde kıza güler yüzle bakıyordu."İki yıldır bu hissi yaşayamamışım, bu hissiyatı özlemişim."
"Evet, bende. Ölmediğin için gerçekten mutluyum Sumihiko-kun!"
Dedi Kaori ve seri bir şekilde ayağa kalkıp üstünü sirkeledi.
"Evet, eğlendiğimize göre yola devam!"
Diyip hemen Sumihiko'nun sırtına atladı ve "ilerle" dercesine çocuğun başını hafifçe pat patladı. Sumihiko ne kadar isteksiz gözükse de kızı mutsuz etmek istemediğinden mecburen kabul etti ve diğerlerinin yanına döndü.
Hava kararmıştı, etrafta cırcır böceği sesleri dışında hiçbir ses yoktu. İblisler de ortaya çıkmamıştı fakat etraf çok sisliydi, bizim efsane altılı ise yürüye yürüye enerjileri tükenmişti. Uzun bir süre yürümeye devam ettiler, en sonunda sislerin arasından bir kapı gözüktü, kapıda Morsalkım arması vardı.
"GELDİK GELDİK GELDİK!"
Diye cırladı Kaori, diğerlerinin enerjisini yerine getirmek için. Ev, eski bir evdi ve diğer binalardan farklı olarak tahtadan ve tuğladan yapılmış şirin bir konaktı.
"1900'lere döndük herhalde."
"Bu ev o zamanlardan beri ayakta olmalı. Vay anasını..."
Dedi Kanata, Aoba en öne geçti ve kapıya uzun uzun baktıktan sonra kapıyı üç kez tıkladı, ama birşey olmadı. Yoshiteru omuz silkip diğerlerine gitmek istediğini söyledi, tam arkasını döndüğünde kapı açıldı ve yaşlı bir teyze ortaya çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kimetsu No Yaiba★YENI NESIL★FANMADE
FanfictionHepiniz büyük savaşın nasıl bittiğini biliyorsunuz, Muzan'ı öldürmek için çok fazla can verildi ve kazandılar. Peki ya yıllar sonra bir başka iblis, başka bir savaş başlatsaydı? Bu iblis, Muzan'ın intikamını almak için güçlenmeye başlar, bunun farkı...