Elimdeki bezle masaların ve dolapların tozunu alıyor, toz alırken bir yandan da masanın üstündekileri düzenliyordum. Taehyung ise elindeki paspasla yerleri siliyordu. Lavanta kokulu deterjanın kokusu tüm laboratuvara yayılmaya başladığında başımın ağrımaya başladığını hissediyordum, gerçekten de yoğun kokulara hassasiyetim falan olmalıydı.
Geldiğimizden beri Taehyung ile aramızda tek bir diyalog bile geçmemişti. Sadece cezayı bitirmenin derdindeydik. Aslında yaklaşık bir saattir burayı temizlemeye çalışıyorduk ama laboratuvar fazlasıyla büyük olduğundan biraz uzun sürmüştü, yine de şimdi bitmek üzereydi. Camdan dışarıya baktığımda havanın yavaş yavaş karardığını görebiliyordum. On dakika önce okul bitmişti fakat biz hâlâ buradaydık. Annemi ve Jungkook'u arayıp onlara cezaya kaldığımı haber vermiştim. Jungkook sicilime işlemeyeceğinden pek umursamamıştı ama annem gerçekten de deliye dönmüştü. Sicilime işlemeyeceğini defalarca söylememe rağmen bana öğütlerini savurmaya devam etmişti, ayrıca endişelenmişti de. Yine de sonunda onu ikna edebilmeyi başarmıştım, sanırım artık daha da sakindi.
"Woojin," dedim birden. Kendim de konuşmayı beklemediğimden şaşırmıştım aynı Taehyung gibi. Paspas olduğu yerde durmuştu, başını kaldırıp bana bakmaya başlamıştı. Elimdeki toz beziyle oynuyorken boğazımı temizledim, konuşmaya devam ettim. "Senden de para alındığını söylerken ne kastediyordu?"
"Önemli bir şey değil." Dedikten sonra bakışlarını tekrardan yere indirdi ama ben bu konunun peşini bırakmak istemiyordum, içimde tuhaf hisler yaratıyordu.
"Önemli bir şey olmasaydı o kadar sinirlenmezdin." Benimle iletişimi kesmesiyle bir ilgisi olduğunu düşünmeden edemiyordum, muhtemelen vardı da. Benimle arkadaşkenki Taehyung asla öyle işlere bulaşmazdı, ayrıca benim yanımdan ayrıldığı zamanlar o kadar sınırlıydı ki buna vakti yoktu. "Bir ihtimal benimle iletişimi kesmenle bağı olabilir mi?"
"Boşuna kurcalıyorsun Lalisa," dedi paspasla yerleri silmeye devam ederken. "seninle iletişimi kesmemin nedenini yemin ederim ki sana asla söylemeyeceğim. Kurcalamayı kes." Derin bir nefes alıp verdim. Pekala, şu anda kurcalamayı kesebilirim, yine de bu bir daha asla kurcalamayacağım anlamına gelmiyordu. Bir bilgi daha öğrendiğimde tekrardan bunun peşinden gidecektim, bundan emin olabilirdi.
"Tamam, sinirli olduğun için daha fazla kurcalamayacağım." Dedikten sonra önümde duran akım terazisini elimdeki bezle silmeye başladım. "Beni savunduğun için teşekkür ederim." Dedim hafifçe gülümseyerek.
"Başkası olsa da savunurdum, sana özel değil." Bunu söylese bile ben o an bir şey biliyordum ki başkası olsa da savunmazdı. Söylenilen her söze inanacak yaşı geçeli çok oluyordu. Üstelik onu bu kadar iyi tanıyorken yaptığı bazı şeylerin söyledikleriyle alakasını anlayabiliyordum. Şu anda da yalan söylüyordu çünkü nedenini bilmediğim bir şekilde kendini bana açmak istemiyordu. Korkuyor muydu, çekiniyor muydu bilmiyordum ama istemiyordu.
"Öyle olsun ama bunun da yalan olduğunu biliyorum. Seni senden bile iyi tanıyorum." Nedenini bilmesem de ben bunu söyledikten sonra güldü. Neden güldüğünü sorgulamak yerine gülüşünün çok güzel olduğunu düşünmeyi tercih ettim, gülüşünü uzun zamandır görmemiştim. Sonunda gülmeyi kestiğinde merakıma yenik düşüp sordum. "Neden gülüyorsun?"
"Hiç, sadece her halin aynı." Kaşlarımı çattım hafifçe, bununla ne kastettiğini anlayamıyordum. "Boşver," dedi anlamadığımı anlayınca. "kendi kendime takılıyorum işte."
Elimdeki akım terazisini yerine bıraktım. Sanırım silmem gereken başka bir şey, tozunu almam gereken başka bir yer kalmamıştı. "Benim işim bitti."Diye mırıldandığımda elindeki paspası masaya yaslı şekilde bıraktı.
"Benimki zaten bitmişti." Dedi masanın üstündeki sırt çantasını alıp tek kolunu koluna takarken.
"O zaman neden gitmedin?" Diye sordum elimdeki bezi masanın üstüne bırakıp. Onun cevap vermesini beklerken bir yandan da çantamın içindeki kulaklıklarımı arıyordum.
"Koskoca okulda tek kalman sence mantıklı mı? Üstelik Woojin de yüksek ihtimalle hâlâ buradayken." Hafifçe gülümsedikten sonra çantamın içinden bulduğum kulaklığımı alıp kulaklık girişini cebimden aldığım telefonuma taktım. Sırt çantamı sırtıma taktıktan sonra kulaklıklarımı takıp Taehyung ile beraber laboratuvardan çıkmıştım.
Onunla beraber okulun çıkışına doğru adımlarken müziği başlatmadım çünkü bir şey söylerse duymak istiyordum, yine de onunla yolları ayırdığımızda müziği başlatmak için kulaklıklarım takılıydı.
Okuldan çıktığımızda ön bahçenin kapısına doğru yürüyorduk. Onunla uzun zaman sonra okuldan beraber çıkmak bana kendimi garip hissettirmişti. Yakın olduğumuz zamanlarda okuldan hep beraber çıkardık, ayrıca beni evi evime ters yönde olmasına rağmen evime kadar bırakırdı. Ona bunun gerekli olmadığını söylesem bile hep yapardı çünkü başıma bir şey gelmesinden fazlasıyla korkardı. Şimdi evime bırakmasını bırakalım, benimle yürümüyordu bile. Bugün sadece bir kere yaşanacak istisnalardan birisiydi sanırım.
"Yürüyerek mi gideceksin?" Diye sordum beraber yürümeye devam ederken.
"Evet, sen de mi?" Başımla onayladım.
Bahçeden dışarı çıktığımızda sol tarafa çevirdim bedenimi. Taehyung'un da peşimden gelmesini beklerken beklemediğim bir şey oldu, o sağ tarafa doğru yürümeye başladı. Bedenimi ona geri çevirdiğimde benden uzaklaşmaya başlamıştı bile. Evlerinin bu tarafta olduğunu sanıyordum, hep yol ayrımına kadar sol taraftan beraber yürürdük.
"Taehyung!" Diye seslendiğimde adımlarını durdurup bana döndü.
"Efendim?" Beni yanıtladığında aramızdaki mesafeyi pek umursamadan olduğum yerden, sesimi yükselterek konuştum.
"Neden o tarafa gittin? Eviniz bu tarafta değil miydi?" Güldü hafifçe, ben ona yine bir şey anlamayarak bakıyordum. Sayısalda bile oldukça zeki olmama rağmen onun yanındayken aptal gibi hissediyordum kendimi.
"Taşınalı birkaç ay oluyor, artık evimiz orada değil." Bir an kendimi dünyadaki en aptal insan gibi hissettim. Nasıl olabiliyordu da her şeyi bilip bunu bilemiyordum? Koskoca evlerinden kalkıp oraya taşınmışlardı ve ben her şeyini bilmeme rağmen bunu fark edememiş miydim?
"Bilmiyordum." Dedim şaşkınlığım ses tonumdan da belli olurken.
"Çok şey değişti, evim değişse ne olacak." Dedi gülümseyerek. Doğru söylüyordu, fazlasıyla şey derinden değişmişken şu anda evlerinin değişmesine şaşırmam mantıklı değildi. "Görüşürüz Lalisa."
Arkasını dönüp yürümeye devam ettiği sırada hâlâ olduğum yerde durup gitmesini izliyordum. Arkadan bile ne kadar da mükemmel görünüyordu. Bir sanat eseri olduğuna tekrardan ikna oldum. Onu izlerken aklımda tek bir soru vardı. "Gerçekten görüşür müyüz?" Diye mırıldandım kendi kendime. O artık gözden kaybolurken söyledim bunu, duyamayacağını bilsem bile.
<3
Sınır: 30 VOTE
Sınır dolduğu gün yine bölüm atabilirim, taslaklarda bölüm var. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ily for 105120 hours, taelice
FanficSiz: 105120'nin anlamını söylersem beni sevebilir misin? Kim Taehyung & Lalisa Manobal. (Texting)