Bölüm 1

19 0 0
                                    

"Bizlik bir şey kalmadı sanırım?" Çalışanlardan biriydi konuşan. 

"Evet," diye cevap verdi Jungkook. "Teşekkür ederiz."  Ayaktaydı, bir yere yaslanmış duruyordu.

"Çıkıyorum o zaman, iyi akşamlar. "

Taehyung aynı şekilde karşılık verirken bir yandan da Jungkook'un söylediği bir şeye gülüyordu. Ne kadar güzel gülüyor  diye içinden geçirdi Jungkook, ona bakarken gözlerinin parlamasına engel olamıyordu. 

Herkes çıkıp yalnız kaldıklarında Taehyung sordu. "Son kısmı tekrar etmek sister misin?"

Kısa bir düşünme süresinin ardından başını iki yana salladı Jungkook. "Daha iyi bir fikrim var."

Taehyung soran gözlerle baktı. 

Jungkook terası gösterdi. 

Taehyung: Ne?

Jungkook: Gelsene.

Birlikte büyük boydan boya cam olan kapıya yürüdüler. Jungkook, Tae'nin geçmesine öncelik verip kapıyı onun için tutmuştu. Oldukça geniş bir alandı, bitişteki demir kenarlıklara kadar yürüdüler. Şehir buradan çok güzel gözüküyordu.

Taheyung bir anlık üşüyüp kollarını kendine sarınca Jungkook üzerindeki ceketi çıkarıp onun omuzlarına koydu. "Kendi ceketinmiş gibi davran." diyip güldü sonra. Zaten onundu, beğendiği için giyip birkaç fotoğraf çekilmişti. Ya da en azından insanlara söylediği buydu.

Çok da uzun olmayan dinlendirici bir sessizlikten sonra Jungkook, "Ne kadar çok ışık var dimi?"

Taehyung, konuştuğu için  önce ona, sonra da manzaraya baktı. Neden böyle bir şey sorduğunu anlamamıştı ama gözleri binalar arasında gezerken kafa salladı. "Evet." dedi sakince onaylayarak. Tüm gün stüdyoda çalıştıklarından yorulmuştu. 

"Her biri belli bi noktayı aydınlatıyor." diye devam etti Jungkook. "Ve böyle dışarıdan bakınca da harika bi bütünlük oluşturuyorlar."

Taehyung gülümsedi, arkadaşının ne anlatmaya çalıştığını pek anlamamıştı, ya da neden gecenin bir vakti binalar ve şehir ışıkları hakkında konuştuğunu. "Felsefe mi yapıyorsun?" diye sordu. 

"Belki." dedi Jungkook. Ama saniyeler içinde susmaktan vazgeçti, bu konuşmayı yapmak istiyordu. Nedenini bilmese de doğru zamanmış gibi hissediyordu. Halbuki terasa geçerlerken böyle bir şey planlamamıştı, amacı sadece onunla birlikte manzarayı izlemekti.

Sol kolunu kenara yaslayarak Taehyung'a döndü. "Belki de başka bir şey."

Taehyung'un herhangi bir şey sezmediği açıktı. "Ne mesela" dedi Jungkook'a dönerek. Bir yandan da kaşlarını hafif çatıp düşünmeye başlamıştı. Birazdan duyacaklarının şu anda aklından geçirdiği ihtimallerle hiçbir alakası olmadığını bilemezdi.

"Aslında sana bir şey söylemek istiyorum." dedi Jungkook.

"Söyle" cevabını aldı hemen ardından, doğal olarak.

Taehyung ne söyleyeceğini merakla beklediği için gözlerini ona diktiğinden, Jungkook tekrar manzaraya dönmenin iyi bir fikir olduğuna karar verdi.

"Bu şehrin ben olduğumu düşün." dedi ilk olarak. Biraz durdu sonra. Taehyung bölmemişti, dinliyordu.

Jungkook aniden kuruyan boğazını yumuşatmak için yutkunduktan sonra kendini hazırlamaya çalıştı. Neredeyse çocukluğundan beri tanıdığı en yakın arkadaşlarından birinin yanında kalbinin böyle hızlı atmasına alışmıştı ama hislerini ona itiraf edebileceğini hiç düşünmüyordu.

"O ışıklar" diye başladı yeni cümlesine. Ama birkaç saniyeye ihtiyacı vardı. Dışarıdan duyulan bi soluk alıp vermeden sonra tekrar konuştu. "O ışıkların hepsi sensin."

Tedirgin gözlerle yavaşça yanında duran arkadaşına döndüğünde ona bakan biraz açılmış gözler ve kalkan kaşları gördü. Şaşkın olduğu açıktı ama bir şey demiyordu, zaten diyemezdi de. Jungkook'un söyledikleri henüz yeterince net değildi. Yani bir şeyler ifade ediyordu elbette ama Taehyung'un tepki verebilmesi için yeterli değildi.

İstese gülüp esprili bir şeyler katabilir veya onu dostane şekilde ne kadar sevdiğinden, ya da sanatçı kimliğine olan hayranlığından bahsedebilirdi. Ne kadar işe yarayacağı meçhul olsa da bu ihtimaller vardı. Ama yapmadı Jungkook, istemedi çünkü. Gerçek neyse onu söyleyecekti. Saklama zamanı bitmişti.

"Sensin. Bütün yönlerinle, her bi özelliğinle. Söylediğin ve yaptığın her şeyle Taehyung, benim hayatımdaki bütün ışıklar sensin. Hayatımı güzelleştiren, iyi olan ne kadar şey varsa hepsinin sebebi de ilham kaynağı da sensin."

Yapmıştı işte, söylemişti. Nihayet cümleleri peş peşe dizebilmişti. Şimdi onun bir şey demesini bekleyebilirdi. Kafasındaki düşünce fırtınasından çıkıp ona odaklandı. Şimdilik sessizdi, neden sonra konuşacak gibi oldu. Jungkook dikkat kesildi. Heyecandan ölecek gibi hissediyordu. Taehyung ağzını açtı.

"Jungkook." dedi.

Jungkook'un gözleri ondaydı. Devam etmeyince endişelendi. Kötü bir şey mi duyacaktı acaba? Sonra adını tekrar duydu. "Jungkook." Konuşmasını istercesine kafasını salladı Jungkook. Ama Taehyung devam etmiyordu. Üstüne bir de görüntüsü bulanıklaşmıştı. Ne olduğunu anlamadı. Havayı bir anda sis mi kaplamıştı, bunun mantıklı hiçbir tarafı yoktu. Aralarındaki mesafeyi kapatmak için bir adım atmak istedi ama Taehyung'un sesiyle uyandı. "Jungkook."

Ne olduğunu anlamadan ona baktı, sonra da etrafına. Yaşadığı şeyin rüya olduğunu kabullenmekte zorlansa da kalktı. Elleriyle gözünü ovuştururken ne zamandır uyuduğunu soracaktı. Fırsat kalmadan Taheyung konuştu.

"İnanamıyorum burada uyuyabildiğine. Eşyalarımı toplamak için beş dakikalığına gittim, resmen kış uykusuna yatmışsın. İlk seslendiğimde uyanmadın bile." Gülüyordu.

"Biliyorum" dedi Jungkook.

Beş dakikaya böylesi bi senaryo sığdırabildiği için beynine hem şükranlarını hem de hakaretlerini sundu Jungkook. Bilinçaltıyla birlikte onu derinden sarsmışlardı, hayatındaki en önemli şeylerden birinin provasını izlemişti resmen. Fragmanını ya da. Yine de rüyanın sonunda Taehyung'un cevabını duyamadığı için duyguları karmaşıktı. Gerçi uyanmasa belki duyabilecekti, bilmiyordu ki.. O anda düşündü. Aklında bir şeyler vardı.

Nasıl uyuduğunu hatırladı. Çalışanlar çıktıktan sonra Taehyung "biz de çıkalım, yarın devam ederiz" diyip içeri geçmişti. O da o sırada koltuğa oturup kafasını yaslayınca olanlar olmuştu demek ki..

"Ne?" diye kıkırdadı Taehyung.

Jungkook: Anlamadım

Taehyung: İlk seslendiğimde kalkmadığını diyorum, nerden biliyorsun. Duyup bilerek mi zorladın yoksa? Güldü.

"Ha yok, yorgundum ya. Öyle uyuyakalınca zor uyanıyorum hep. Ondan dedim."

Anladığını belirten şekilde kafa salladı Taehyung. "Hadi çıkıyor muyuz?" Evlere dağılmayı kastediyordu.

Hafifçe gülümseyip cevap verdi Jungkook. "Benim daha iyi bi fikrim var. "

Soran gözlerle ona baktı Taehyung.

Jungkook onun elindeki eşyaları ve çantasını alıp kenarda duran küçük masaya bıraktı. "Gelsene."

Terası gösteriyordu. Rüyayı gerçeğe dönüştürmenin vakti gelmişti. Bu sefer iyi bitmesini umarak cam kapıyı Taehyung'un geçmesi için tuttu. 




Bu GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin