1

6 2 0
                                    

  
  Yerdeki taşları sebepsiz yere tekmeleyerek marketten eve dönüyordum. 367 gündür adam akıllı bir sey yiyemez, içemez ve uyuyamaz olmuştum.

    Bana çarpacak olan bisikletliyi son anda fark etmemle yolun kenarına atladım. Elimi korkuyla kalbimin üstüne koyup derin derin nefesler almaya başladım. Biraz daha sakinleşince etrafıma bile bakma gereği duymadan eve doğru tekrardan taşları yerde sürükleyerek yürümeye devam ettim. Etrafıma bakınca anılar gözümün önüne geliyordu. Onu hatırlamak istemiyordum. Anıların gözümün önüme gelmesini istemiyordum. Onu hatırladıkca güçsüz biri oluyordum. Ama neden güçsüz biri olmak istiyordum? Neden anılarımızın gözlerimin önüne gelmesini istiyordum? Onu hatırlamak ve unutmamak istiyordum.

   Eve geldiğimi anladığımda poşetlerden birinin içine rastgele atılmış olan anahtarı bulup kapıyı açtım. Içeriye girip ayakkabıları zor bela çıkarttıktan sonra anahtarı da çekip kapıyı kapattım. Yine aynı yerdeydim. Yine oluyordu son bir yılda olduğu gibi. Duvarlar üst üste geliyordu. Kafamı sallayıp anahtarı vestiyer niyetine koyduğum küçük raflık tarzındaki şeyin üstüne attım.

  Poşetlerin sağa sola vurmasını umursamadan mutfağa ulaştığımda kolumu kaldırıp aldıklarımı direkt tezgahın üzerine bıraktım. Derin bir nefes alıp etrafa bakındım. Daha sonra lavaboya ilerleyip ellerimi güzelce yıkayıp kuruladım. Isıtıcıya hemen su koyup kahve için gerekli malzemeleri koyup duyun kaynamasını beklerken, masanın yanında düzenle dizilmiş olan sandalyelerden birini çekip oturdum. Ellerimi kafamın arasına alıp bir süre sabahtan beri geçmek bilmeyen baş ağrımın hafiflemesini umarak masaj yapmaya başladım.

  Suyun kaynadığını haber veren tik sesiyle ayağa kalkıp sıcak suyu bardağa boşalttım. Kaşıkla da kahveyi karıştırıp, kaşığı lavabonun içine doğru fırlattım. Tekrar eski sandalyeme dönüp oturdum.  O sırada masanın üzerinde duran vazoya ıslanmış iki adet  çiçek gördüm. Evimde böyle bir çiçek yoktu ve ben böyle bir çiçek satın alıp vazoya koymadığımdan emindim. Belki diğerleri koymuştur diyerek fazla üstünde durmadan kahvemi ağır ağır yudumlamaya başladım. Sabah kahvaltı yapmadığım  ve öğlen de bir şey yemediğim aklima gelince ayağa kalkıp tezgahın üzerindeki poşetlerden fırından aldığım mini pizzalardan ikisini çıkarıp tabağa koyduktan sonra tekrar masama dönüp kahvemi içemeye başladım. Pizzaları ısıtmakla bile uğraşamazdım. Zaten ölmemek için yemek zorundaydım ya...

   Pizzalarım ve kahvem bitince lavabonun içine bardağı ve tabağı bırakıp oturma odasına geçtim. Televizyonun tam karşısına oturup izlenecek bir şeyler var mı diye gezinmeye başladım. Bir belgesel bulduğumdao kanalda durup izlemeye başladım. Izlerken garip duygular içerisinde kalmıştım. Acıydı belki? Belkide özlemdi? Ya da sadece ben abartıyordum. Ya da sadece ben abartıyordum bu televizyonda izlediğimiz belgeselleri. Bu koltukta rahat durmadığımız günleri...

  Yeniden melonkoliye bağlamadan televizyonu kapatıp odama çıkmak için merdivenlere yöneldim. Kapımın önüne geldiğimde bir iki saniye duraksayarak girdim. O aniden odamıza girilmesinden hoşlanmazdı. Yavaşça kapıyı açıp sessizce kapattım. O fazla sesi sevmezdi. Korkardı ki seslerden. Korkardı. Ki.

   Yatağa doğru ilerledim. Yatağımızın yanında duran şifonyer benzeri şeyin üstündeki telefonumu alıp ekranını açtım. Kızlarla olan gruptan mesaj geldiğini görünce, adımın da etiketlenmesiyle mesaj uygulamasına girip okumaya başladım. Soyeon 3 gün sonraki programımız hakkında mesaj atmış ve o zamana kadar hazır olmamızı bir aksiliğin çıkmasını istemediğini söylemişti. Aksilik tam içlerindeydi ya orasını bilmiyordu. Telefonun ekranını kapatıp hafif kararmaya başlayan havayla birlikte pencerelerin Onu ne doğru gittim. Bahçedeki aydınlatmaları uzaktan kumanda ile pencerenin yanındaki cihazdan açıp perdenin kapalı  olan tüllerini de açtım. O karanlığı sevmezdi. Korkardı. Bende severdim. Ama benim bir şeyleri sevmem onun yanında hiç kalıyordu. Olsun o mutlu olsun da ben aydınlığı da severdim. Burukça bahçedeki aydınlatmalara gülümseyip yatağa doğru ilerledim. Çarşafın örtüsünü kaldırıp içine kıyafetlerimi bile değiştirmeden girdim. O kızardı ama... aması yok işte. Belki gelip bana kızar diye bekliyordum. Ama sadece bekliyordum.

  Sabahtan beri zonklayan başımı yastığa koyduğumda gözlerimi kapatıp uyumak istiyordum. Ama maalesef ki evren bana o güzel bulutlar arasından el hareketi  çekiyordu. Kafamı yastığa bastırıp çığlık attım. Daha sonra hızlıca kalkıp mutfağa ağrı kesici içmek için inmeye başladım. Mutfağa geldiğimde dolabı açıp ağrı kesiciyi bulduktan sonra raflardan bardak alıp su doldurdum. Hapı ağzıma atıp arkasından hapı da yuttum. Bardağı tezgahın üstünede bırakıp tekrar odama doğru adımlamaya başladım. Sonunda yatağa yatabildiğimde gözlerimi kapatıp bir günü daha sonlandırmak istemiştim.

   Sıcak olduğunu hissedip  yan tarafıma dönmemle başka  bir bedeni elimin altında hissetmem aynı anda gerçekleşmişti. Hemen irkilip yatakta oturur pozisyona geldim ve yanımdaki bedene baktım. Bakmakla beynimden vurulmuşa dönmem bir olmuştu. Hayal mi görüyordum emin değildim ama gözlerim benden bağımsız bir şekilde gözyaşlarımı akıtmaya başlamıştı bile. Hiç-bir şey yapamıyordum. Sadece yatakta oturmuş şaşkınca ağlayarak yanındaki bedene bakıyordum. O ve onun güzelliğine. Ağzımdan bir hıçkırık kaçtığında hızlıca elimle ağzımı kapattım. Uyanmasın diye. O ağlamamdan nefret ederdi. Bir süre  daha ağlayıp, onu izleyip bu görüntünün tadını çıkardım. Biliyordum çünkü kaybolacağını bir rüya olduğunu. Daha sonra yavaşça yatağın içine girip, güzelce bozulmuş olan örtüyü üstümüze çekip, ona sokularak sarıldım. Saçlarına burnumu yaklaştırıp kokusunu doyasıya içime çektim. Istemsizce gözyaşlarım akmaya devam ediyordu. Özlemiştim...
Ama yine kaybedecektim. Vücuduna iyice sarılıp gözlerimi kapattım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 21, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

dream~ ShuJinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin