Güneşin dünyaya bahşettiği ışık bulutların eteklerinde solmaya yüz tutuyordu. Gecenin karanlık,yanlız sert yüzü ortaya sergileniyordu. Günü karşılamakla uğurlamak arasında geçen zamanın göz kapatıp açmak kadar zamansız ilerliyordu. Güneş batarken yanında günün yaşananlarını da alıp götürdüğü gibi. Sabah doğacağı zaman götürdüklerini geri getirmeyeceği gibi bugünde terk ediyordu.
Uykulu bir eda ile balkondan sadece dışarıyı izlemek ile yetiniyordum. Hafif meltem havası tenimi okşuyordu bedenim uykunun kollarına ansızın atılmak istiyordu.
Biliyordum ki uyku benim en savunmasız en güçsüz anımdı! Uyku âdeta bir bebeğin anne kucağında bulduğu huzuru temsil ediyordu. Savunmasız ve çaresiz kalmak, tatlı bir uykunun önüne geçmiyordu. Her saniye daha da çekiyordu kollarına.
Gözlerim kapanmaya, gücünü yitirip kaybetmeye başladı. Ne kadar esnesemde gücüm tükeniyordu, ayakta tutan korku bile yavaş yavaş gücünü kaybediyordu.
Günlerdir uyumuyordum belki dört belki de beş gün olmuştu. Yeni gün kendini bahşediyor sonra da ansızın gökyüzünde gecenin karanlığı ile biten kesişimde terk ediyodu.
Gün batar ve gece tüm kötülüklerin üstünü örter.
İçtiğim kahveler bile ayakta tutamıyordu. Bedenim tarafından ihanete uğruyordum. Güçsüzlük beni orada gecenin karanlığında tek ve kimsesiz bırakmaya başladı. Tükenmişliğe baş kaldıran güçsüzlüğüm ,geçen her saniyede kendini daha da çok gösteriyordu.
Uykuya hasret kalmış göz kapaklarım gücünün son kırıntılarında mücadele etmeye dayanamıyordu geçip giden saniyelerde.
Ta ki o sese kadar.
İrkilmeme neden olduğu kadar korkularımın daha da artmasına sebebiyet verdi. Tek dayanağım sakin kalmak. Ne ayağa kalkıp etrafa bakabilecek gücü bulabiliyordum kendimde, ne de yerimde durabilecek kadar sakin durabiliyordum. Bedenim görünmez eller ile olduğu yere çakıldı haraket edecek gücü bulamıyordu. Gelmişti ya da gelecekti. Emin olduğum tek şey geldiğini haber veriyordu, gelmekte olan kıyametimi. Aklımda milyonlarca soru tek bir sorunun kalıbını aldı.
Ya Gelirse ?
...
Korkuyordum, bunu kabul etmek ölüm fermanımın kabulü veyahut da bir darağacının asılı ölü iplerinde asılmaktan başka hiçbir fark getirmiyordu.
Soğukkanlı ve diri olmak zorundaydım, kendimde o gücü bulmak çok zordu. Bütün benliğim beni terk etmişti. Bir uçurumun başında koskoca bir boşluk ile baş başaydım. Sağa sola bakmak etrafımda kimsenin olmadığını gösteriyordu. Beni aşağı çeken bir güç vardı. Halbuki bu uçurumun başına kendi ayaklarımla gelmiştim. Kendimden başka suçlayacak kimsem yoktu. Aşağı atlamam herkesten çok o'nun daha da istemesine neden oluyordu.
İzliyordu , emin olmak istiyordu atlamadığım takdirde kendi elleriyle beni aşağı atacağına çok emindim. Gözleri bir hiçliği andırıyordu boş, soğuk ve yalnız. Uçurum dünya'nın tek bir yerinde benden ve ondan başka kimsenin olmadığı, terk edilmiş koskoca bir uçurum ile baş başaydık.
Ama biliyordum ki benim güçsüzlüğüm o'nun cesaretine neden olacaktı. Kendi güçsüzlüğüme bile yenik düşebilmem imkansızdı. Güçlenmek zorundaydım her ne olursa olsun o'na direnmek zorundaydım elimden gelen tek şey buydu. Güçsüz dahi olsam güçlenmek zorundaydım, elimde başka hiçbir şey kalmadı beni ,ben yapan!
Tek bildiğim korku hemde saf
bir korkuydu."Geçmiş elbet peşini bırakmayacak. Zamanı geldiğinde tekrar seni bulacak, her nereye kaçarsan kaç ,sonu belli olan hikayeyi ne kadar başa sararsan sar sonu kaçınılmaz bir bitiş ile karşı karşıya varacağız! "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE
Mystery / ThrillerSon zamanlarda içim de belirsizlik ve çöküklük vardı. Ne bunu dile getire biliyordum nede yoğun bi şekilde düşüne biliyordum. Saçlarımı sıkıca tutuyordu, köklerinden koparmak istiyordu. Yüzüm de ki en belirsiz mimikleri dâhi kaçırmak istemez gibi en...