첫 번째

64 8 0
                                    


L'amour ne frappe jamais à la porte de la bonne personne
(Aşk asla doğru kişinin kapısını çalmaz)

Gguk bugün o terkedilmiş harabe evde gözlerini açtı ilk gecesi fena geçmemişti ama çok değişik şeyler olmuştu

Ailesi trafik kazasından ölmeden ve yurttan kaçmadan önce çok mutlu bir hayatı vardı ama mutluluğu çok uzun sürmedi bir gün ailesiyle güney kore'ye tatile gitmek için yola çıkmışlardı çünkü jungkook güney kore'ye gitmeyi çok istiyordu ailesinde okul tatil olduğundan dolayı plan yapmışlardı birkaç haftalık bir tatildi fakat hiç ummadıkları şeyler olmuştu ailesiyle birlikte bavularini hazırlamış ve kendi arabalariyla yola çıkmışlardi ama hava alanına varamadan önce yolda kaza yapmışlardı kendisi kazadan sağ kalmıştı ama annesi ve babası kurtulamamıştı çok üzülüyordu o da ölmek istiyordu çünkü ailesi öldükten sonra başına gelmeyen kalmamıştı.

Ailesinin ölümünden sonra halası ve amcası ailesinin tüm mirasını illegal (yasadışı) bir şekilde almışlardı ve jungkook'uda yurda götürmüşlerdi yurtta bir ay kalmıştı fakat başına gelmeyen kalmamıştı yurtta ona çok zorbalık yapan olmuştu ggukta cılız biri olduğundan onlara karşı gelemiyordu hiçbir zaman , birgün Gece geç saatlerden yurdun arka tarafından yurttan kaçmış ve kayıplara karışmıştı halası ve amcası ne kadar arasalarda bulamamışlardı tek üzüldüğü taraf ise arkadaşı park jimini orda bırakmaktı en iyi ve tek arkadaşı oydu oda güney Kore'den gelmişti pek dilimizi bilmesede ben ona yardımcı oluyordum oda bana Korece kelimeler ögretiyordu yurttan kaçmadan önce ona haber vermiştim söylediğim zaman izin vermemişti ama iyi olacağımı söylemiştim ne kadar oda gelmek istesede ona izin vermemiştim benimle gelmesine gerek yoktu hem ailesi duyarsa hiç iyi olmazdı jimin buraya okumak için gelmişti Lisa son sınıfa gidiyorduk ailesi güney Kore'de baya varlıklı ve tanınan insanlardı istese yapamiycakları şey yoktu jiminin başını yakmamak için onun benimle gelmesine izin vermemiştim ve tek başıma kaçmıştım yurttan

Yurttan kaçıp sokaklarda yürüyordum 1 hafta olmuştu yurttan kaçalı o sürede sokaklarda boş boş geziyor ve ne yapacağımı düşünüyordum fakat hiçbir çözüm bulamıyordum yine sokaklarda yürürken aniden yağmur basmasıyla kalacak yer aradım fakat o sırada sırıl sıklam olmuştum koşmaya başladım fakat nereye gittiğini de bilmiyordum bir harabe evin önünde durdum yıkık dökük ve boş görünüyordu burada kalabilirdim yağmur dinene kadar, eve doğru hızlıca yürüdüm kapı açık değildi yavaşça kolu indirdim umarım kapı kilitli değildir kilitli değildi kapıyı açmaya çalıştım ve açıldı hızlıca içeriye girdim ev içerden oldukça iyi görünüyordu dışarısına göre gözlerimi salonda gezdirdim terkedilmişti bir koltuk ve masa vardı koltuğun karşısında ve birkaç kırılmış vazo vardı evi dolaşmaya başladım evde bir yatak odası ve bir mutfak vardı

Mutfaktaki dolapları kontrol ettim pek birşey yoktu bozulmuş birkaç yiyecek vardı ve örümcek ağları mutfaktan hızlıca çıktım ve yatak odasına gittim eski bir dolap vardı ve yatak vardı gidip yatak sağlam mı diye kontrol ettim sağlamadı odada bide aynası kırık olan bir makyaj masası vardı dolaba ilerledim ve içinde ne var diye açıp baktım eski bir gecelik ve birkaç eski gömlek vardı geceliği elime alıp baktım sağlamdı ve üstümdeki ıslak elbiselerimi cikarip bunları giydim ıslak elbiselerle uyuyamazdim kendi ıslak elbiselerimi de dolaba astım kurumları için sabaha kadar kururdu bence yatağa ilerledim ve yatağın içine girdim uykum vardı ve karnım açtı ama yiyicek birşey yoktu o yüzden uyumam gerekiyordu yatağın içine iyiyce girdim ve gözlerimi kapatıp uyumaya ve açlığımı bastırmaya çalıştım

Gözlerimi yavaşça araladım ve etrafıma baktım çok değişik biryerdi burası uyuduğum odayla alakası olmayan güzel sıcak bir yerdi burası büyük bir odaydı odaya iyice göz gezdirdim odada iki kapı vardı biri giyinme odası diğerinde sanırım banyoydu birazdaha göz gezdirdim odaya fakat yanımdan gelen hışırtıyla o tarafa yani yatağın direk yan tarafına baktım tatlı bir gülümsemeyle beni izleyen biri vardı adam çok yakışıklı biriydi ben ona değişik bakınca oda anlamamış gözlerle beni süzdü ve konuştu

좋은 아침 나의 아름다움
(günaydın güzelim)

잘 잤어요 ?
(İyi uyudun mu?)

Dedi karşımdaki adam fakat ben hiçbir şey anlamamistim karşımdaki adamın dediklerinden adam Korece konuşuyordu sanırım ve ben Korece bilmiyordum ve bende konuşmaya başladım

Qui es-tu
(Kimsin)

Et qu'est-ce que je fais ici
(Ve ben ne arıyorum burda )

Karşımdaki adamda benim ne dediğimi anlamaya çalışıyordu çünkü değişik bakıyordu bana ikimizde birbirimizin dilini anlamıyorduk karşımdaki adam ağzını aralayıp konuşmaya başladı

정국 내 아기 무슨 말인지 이해가 안 가는데 한국말 할 수 있어요?
(Jungkook bebeğim ne dediğini anlamıyorum Korece konuşur musun lütfen)

Ben yine anlamamistim ne dediğini ve bu git gide sinirimi bozuyordu nasıl gelmiştim buraya ve bu ultra yakışıklı adam ne diyordu bana jiminden öğrendiğim birkaç kelime Koreceyle konuşmaya başladım

나는 한국어를 할 수 없습니다
(Korece bilmiyorum)

Ağzımı kapatip karşımdaki adamın konuşmasını bekledim umarım doğru anlatabilmişimdir kendimi adam ağzını aralayıp konuşacağı sırada birden sarsıldığımı hisettim ve gözlerimin kapandığını hisettim ve tekrar gözlerimi araladigimda karşımda hiç tanımadığım bir adam vardı.

(Bölüm sonu)

Bunu yayınlayıp yayınlamamak arasında çok gidip geldim ama yayınlama karari aldım taslaktaki en hoşuma giden ficim bu çünkü ve ben bunun devamını getirmek istiyorum

TAEGGUK (태국)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin