'Lütfen Jennie, lütfen. Benim için bunu yapamaz mısın gerçekten?'
'Olmaz. Lisa senin için her şeyi yaparım ama bu olmaz'
Dakikalardır okul kantininde Jennie'ye Taehyung'la yakınlaşması için yalvarıyordum ancak gram yumuşama olmamıştı. Vazgeçemezdim çünkü Jungkook ile aynı ortama girmemin tek yolu yakın arkadaşlarımızın bizden bağımsız olarak bir araya gelmek istemeleriydi aksi halde onunla ayı ortamda bulunduğum tüm durumlar -onu kantinin ortasında öptükten sonra- çok zorlama olurdu. Doğal bir şekilde kafasını karıştırmak istiyordum.
'Ama ona karşı boş değilsin zaten benim sayemde işleri biraz hızlandırmış olacağız sadece. Lütfen' dedim bir kez daha.
'Ne saçmalıyorsun? Ona karşı bir şey hissetmiyorum!' Bu söylediğine ikimizde inanmıyorduk sadece Jennie insanlara karşı fazla güvensiz olduğundan kimseye kapılmak istemiyordu. Bir kaç dakika ona ciddi misin bakışı atarak kıvama gelmesi için bekledim.
'Yine de bunu yapamam' dedi Jennie. En azından hislerinin varlığı konusunda anlaşabilmiştik; bu da bir gelişme sayılırdı.
Jennie aylardır Taehyung'dan hoşlanıyordu üstelik bence Taehyung da ondan hoşlanıyordu ancak en yakın arkadaşım hislerini o kadar güzel saklıyordu ki Taehyung'un Jennie'nin ondan nefret ettiğini düşündüğüne bile yemin edebilirdim. İkisi de birbirinden çok anlamsız sebeplerden dolayı uzak duruyordu ve ben bu durumu değiştirmek istiyordum.
Birilerine kötülük yaparken birilerinin iyiliğini düşünüyor olmak günahlarımı azaltır mıydı?
'Bir şey yapmana bile gerek yok. Sadece çocuğa bakıp göz devirmek yerine yüzüne gülümsesen bile yeter. Devamı gelecek inan bana!'
Jennie biraz yumuşamış gibi göründüğünden hızla konuşmama devam ettim. 'En azından denemiş olursun. Aylardır ona karşı önleyemediğin hislerin olduğunun farkındayım ve üzülmekten korktuğunu da biliyorum ama Taehyung cidden iyi birine benziyor, hem seni üzmek gibi bir hataya düşerse onu doğduğundan pişman ederim.'
Söylediklerimle Jennie gülümsemiş ve kollarını açarak bana büyük bir sarılma hediye etmişti bir yandan da kulağıma biraz kısık bir sesle söyleniyordu.
'Sen önce doğduğuna pişman etmen gerekenleri bir hallet de sonrasına bakarız.'
'İşte! O yüzden bana yardım etmek zorundasın!'
'Tamam başımın belası, tamam.'
Sevinçle Jennie'ye sarıldığım sırada kantinden içeri giren Taehyung, Jungkook ve birkaç arkadaşlarını gördüm. İşte şimdi mutlu olmuştum. Sanırım tüm pisliklerime rağmen tanrı tarafından seviliyordum.
'Hadi Jennie. Bak Taehyung gelmiş. Git ve konuş onunla.'
Jennie bana göz devirmiş ve derin bir nefes alarak ayağa kalkmıştı. Gayet kendinden emin bir şekilde masalarına gitmiş ve Taehyung'u da alarak başka bir masaya geçmişti. Çaktırmadan onu izlerken bir kez daha hayran oldum arkadaşıma. Hiç bir zaman utancından kızaran, hoşlandığı çocuk karşısında kekeleyen bir tip olmamıştı. O her şartta ve her durumda Jennie Kim'di.
Bir kaç dakikadır konuşuyorlardı ve ben şimdiden sıkılmıştım. Sıkılmışlığımın da etkisiyle gözlerimle etrafta seyre çıktım. Güzel sanatlar fakültesinde olduğumuz için insanlar burada biraz gariplerdi. Garip giyinenler, aşırı marjinaller, büyük enstrümanlarla dolaşanlar, her buldukları ortamda bir şeyler çizen, şarkı söyleyen ya da dans eden insanlar... Her türden insanın bulanabileceği bir yerdi okulumuz.
Jennie moda tasarım, Taehyung, Jimin ve Mina grafik tasarım, ben ve Jungkook ise iç mimarlık okuyorduk. Jungkook ile aynı bölümde olup, iki yıldır her dersi birlikte almışsak da pek konuşmazdık çünkü onun Mina'yla yakın olması benim açımdan uzak durmak için yeterli bir sebepti.
Bir yandan düşünüyor, bir yandan da etrafı inceliyorken Jungkook'la göz göze geldim. Açıkçası şaşırmıştım çünkü onu daha önce hiç bana bakıyorken yakalamamıştım. Ben şaşkınlıkla ona bakmaya devam ediyorken o hafifçe gülümsemiş ve baş selamı vererek arkadaşlarına dönmüştü. Sanırım yalnız oturduğumu görünce kendince kibarlık yapmak istemişti.
'Ben geldim' Jennie'nin sesiyle oturmak üzere olan biricik arkadaşıma döndüm.
'Nasıl geçti? Beklediğimden uzun konuştunuz'
'Ona açıkça her şeyi anlattım' Şaşkınlıkla gözlerim irileşti ve dünyanın en normal şeyinden bahsediyormuş gibi konuşan en yakın arkadaşıma bakıyordum. Ne söylediğinin farkında değil gibi görünmüyordu.
'Her şey derken?'
'Ona ondan bir süredir hoşlandığımı, insanlara güven problemlerim olduğu için bunu yok saymaya çalıştığımı ancak artık yok saymak istemediğimi, ne yaşayacaksam yaşayıp görmek istediğimi, o da benden hoşlanıyorsa şimdi itiraf etmenin tam zamanı olduğunu söyledim.'
Donmuştum. Tamam Jennie Kim'den zaten normal insanlar gibi flört beklemek saçma olurdu ancak bunlar Jennie için bile fazlaydı.
'İnanılmazsın' Zar zor konuşabiliyordum.
'Ne yapabilirim. Aptal gibi benden hoşlanması için uğraşıp gecelerce acaba o da benden hoşlanıyor mu diye düşünecek değildim sonuçta.'
'O ne dedi peki?'
'Başta senin verdiğin tepkiyi verdi. Şaşkınlıktan çenesi düşecek sandım bir ara hatta. O kadar komik ve tatlıydı ki şaşkınken. Neyse, o da benden uzun zamandır hoşlanıyormuş öyle söyledi'
Yüzümdeki gülümseme büyüdü. Onların birbirlerinden hoşlandığın farkındaydım ancak her şeyin bu kadar hızlı gerçekleşeceğini ben bile tahmin etmiyordum.
'Ee?'
'Ne ee'si Lisa! Bu kadar işte.'
'Tanrım, az önce hoşlandığı çocuğa aşk itirafı yapmamış gibi davranma!' diye söylendim biraz yüksek sesle ancak sanırım fazla bağırmıştım. Taehyung da dahil kantindeki birkaç bakış bize döndüğünde utanmıştım. İnsanlara ters ters bakıp göz devirdim.
'Seni öldüreceğim Manoban. Sayende tüm okul artık bizi biliyor'
'Neyse ne. Sevgili misiniz bundan sonra?' dedim üste çıkmaya çalışarak. Ölmek için çok gençtim o yüzden üste çıkmam gerekiyordu.
'Öyleyiz sanırım.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burn Bridges -Liskook-
Fanfictionİntikam ateşiyle yanan bir kadın kötülük yapmak için ne kadar ileriye gidebilir?