Üzerimi giyerken gülümsedim hafifçe. Sırtım ağrıyordu saatlerce aynı şekilde durmaktan ama iyi hissediyordum. Bu işi yapmak bile ayrı bir zevk veriyordu.
Yanıma ilerleyen kızla gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum.
Kızın yüzüne açıkça söylemiştim erkeklerden hoşlandığımı hala benimle flörtleşmek adına her şeyi yapıyordu.
"Baekhyun, nasılsın?" Diye sordu gülümsyerek. "İyiyim Chun Hei sen?" "Bende çok iyiyim." Hızla gösterdi çizimini. "Nasıl olmuş?"
Yani pek iyi olmuş sayılmazdı. Bir gözümü yamuk çizmişti. "Çok güzel olmuş." Diye mırıldandım saçlarımı düzeltirken. Ardından hızla uzandım yere bıraktığım çantama. "Benlik bu kadar. İyi akşamlar~"
Bir kaç kişi el sallarken gülümsememi korumuştum. Çoktan hepsi ile kaynaşmış, güzel birer ilişki kurmuştum.
Hızlı adımlarla atölyeden çıktığımda sırtımı esnetmek adına uğraşıyordum. İki saat boyunca poz vermek, bazen yorucu olabiliyordu.
Ama hem parası iyiydi hemde mimarlık bölümü cidden çok para yiyordu. Kendi kendime güldüm. Bunları başarmış olmak bile kendimi sevme isteğimi körüklüyordu.
Ailemi yıllar önce kaybetmiştim. Yıllarca dayımın yanında yaşamıştım. Üniversiteyi kazandığımda ise yengemin mutluluk gözyaşları arasında evlerinden ayrılmıştım.
Şimdi ise arada banka hesabıma biraz para atmak dışında hiç bir şey yapmıyordu. Bu bile yetip artıyordu. Kendi yağımda kavrulup gitmeyi öğrenmiştim.
Evime adım adım ilerlerken mimar olduğum geleceğimi hayal ediyordum. Çizim yapmayı seviyordum.
Sayılarla küçüklüğümden beri aram iyiydi. Mimar olmak istememin sebebi babamdı. Yıllar önce vefat etmeden önce hatırladığım son konuşmamızda beni ileride mimar olarak hayal ettiğini söylemişti.
O yüzden onlar hayatını kaybettiğinde bile bırakmamış, çabalamıştım. Çalışmak, beni hayatta tutuyordu.
Luhan'la ortak yaşadığımız küçük bir öğrenci evimiz vardı. Luhan değişim öğrencilerinden biriydi. Çin'den gelmişti.
Sakin biri değildim. Eğlenmeyi sever ve bilirdim. Ama Luhan...benim iki katımdı. Mimarlığı nasıl kazanmıştı sahi bu halde?
Ben geberene kadar çalışıyor ödev yapıyordum o ise çalışmadan geçiyordu. Ve ödevleri ise, bir şekilde hallediyordu.
Günlerdir hissettiğim his yeniden belirirken yaşadığım mahalleye girmek üzereydim. Saat akşam ona geliyordu ve ben yine izleniyormuş gibi hissediyordum.
Beş gündür bu his peşimi bırakmazken artık sinirlenmeye başlamıştım. Bakışlarım etrafta dolaşırken çaktırmadan bana bakan biri var mı onu kontrol ediyordum.
Evimin iki yan binasının kapısı her zaman açık oluyordu. Hızla ilerledim ve girdim içeri. Kapının camları, dışarıdan birinin içeriyi görmesini engelliyordu.
Biri var mı ona bakacaktım sadece. Dahice bir plan gibi gelmişti anlık.
Geçen saniylerin ardından dudağımı ısırırken dikkatlice izliyordum dışarıyı. Ümidi kestiğim ve şizofren olduğumu düşünmeye başladığım sıralarda binanın önünde oldukça pahalı görünen bir araba durdu.
Bir kaç saniye sürücüsüne bakmaya çalışırken o kadar uzağı görmediğimi fark ettim. Şanslıydım ki araba durdu ve içinden biri indi.
Uzun boylu, takım elbiseli bir adamdı. Yüzüne dikkatli baktığım sırada hatırladım onu.
Kafede gördüğüm adamdı. Sadece bir kaç saniye göz göze gelmiştik ama anımsıyordum. Yakışıklıydı. Yakışıklı ve zengin görünüyordu.
Onun gibilerini gördüğümde hemen unutmazdım.
Dudağımı ısırırken kapıda bakışlarını gezdirdi. Şaşırmış gibi görünüyordu. Beni daha önce takip etmiş miydi yani?
Evimi biliyordu ve bu binaya girmem onu şaşırtmıştı.
Yutkunurken arabaya binişini izledim. İçimi bir ürperti kaplamıştı. Neden beni takip ediyordu? Niye bir adamın benimle ne işi olurdu?
İkimizde bambaşkaydık.
Arabasına binip uzaklaştığında bir kaç saniye daha bekledim ve dikkatli adımlarla çıktım dışarı. Bakışlarımı etrafta gezdirdim ve lüks arabanın burada olmadığına emin oldum.
Evime girerken bunu luhan'a hemen anlatma hayalleri kuruyordum.
Evin kapısını açıp içeri girdiğimde hızla çıkardım ayakkabılarımı. "Luhan! Evde misin?" Diye seslendim. Salondan gelen ses ile evde olduğunu fark etmiştim.
Hızla adımladım salona. "Olana inanamayacaksın!" Koltukta yayılarak oturan arkadaşım güldü hafifçe. "Neye inanamayacağım yine Baekhyun? Chun Hei yine sana mı açıldı yoksa?"
Gözlerimi devirirken masadaki tabağı elime aldım ve elma dilimlerini yemeye başladım. Luhan doymamış olsaydı o tabağı asla kucağından aşağı indirmezdi.
Kucağından bıraktığı her şeye sulanacağımı adı gibi biliyordu çünkü.
"Bir kaç gündür izleniyormuş gibi hissediyorum diyordum ya sana. Gördüm, bugün beni izleyen adamı. Gerçekten biri varmış." Şaşırırken biraz doğruldu. "Ne yani takip mi ediyor seni?"
"Evet bildiğin takip ediyor." Kısıkça gülerken yaslandım arkama. "Hemde sadece bir kez karşılaştığımızı hatırlıyorum." Kaşları çatılırken baktı bana. "Nasıl yani?"
"Kafede, bir kaç gün önce karşılaşmıştık. Yakışıklı olduğu için kalmış aklımda. Bir kez göz göze geldik sadece. Neden peşimde anlamadım."
"Baekhyun bizim yaşıtımız bir adam, değil mi? Sugar daddye hazır değilim bak." Gülerken vurdum koluna bir tane. "Yakışıklı diyorum aptal. Bizden en fazla beş yaş büyüktür. Yani olgun ve zengin duruyordu."
"Woah, olgun ve zengin bir adam seni takip ediyor ha? Şansa bak." Güldüm hafifçe. "Geberiyorum yorgunluktan." Hızla yavru köpek bakışlarımı atarken mırıldandım "bana masaj yapsana. Sırtım mahvoldu."
"Sadece beş dakika." Dediğinde hevesle döndüm sırtımı. Luhan'ın masajlarından daha iyisi yoktu.
___________
Fakülteden çıkarken yorgunlukla soludum. Kendi kendime mırıldandım. "Parmaklarım ağrıyor." Fakültenin geniş bahçesinde ilerledim ve çıkışa adımladım.
Güvenliklerin yanından geçerken bakışlarımı etrafta gezdirdim. O arabayı yeniden gördüğümde artık sinirlenmeye başladığımı hissediyordum.
Kendine güvenmeyen zengin mi olurdu? Neden peşimde dolanmak yerine karşıma çıkıp benimle tanışmıyordu.
Tanışabileceğim biriydi. Uzun boylu ve yapılıydı ve yüzü gerçekten bakımlı ve yakışıklı görünüyordu.
Çok aksi ve iğrenç bir kişiliği yoksa direkt şans verebileceğim biriydi. Tam benim tipimdi.
Hadi ama ortalama boylarda zeki sayılabilecek güzel bir gençtim. Tipim tabii ki de benden daha yapılı ve uzun biri olacaktı.
Verdiğim anlık karar ile hızla ilerlemeye başladım arabaya doğru. Yaklaştım ve hızla açtım ön kapıyı ve yerleştim rahat koltuğa.
Şaşkın bakışlar ile bana bakan adamla karşılaştığımda gülümsedim hafifçe. "Bir beni neden takip ediyorsun? İki neden karşıma çıkmak yerine takip ediyorsun?" Ardından aramızda ki havayı yumuşatmak için güldüm ve elimi uzattım.
"Günlerdir takip ettiğin için biliyorsundur belki ama ben bilmiyorum. İsmim Baekhyun. Ya seninki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Frezya/Chanbaek
FanfictionChanyeol yıllardır insanları kafasında kokular ile tanımlardı. Mesela eşi, gösterişli bir parfüm kokardı. Yasemin ve biraz da portakal çiçeği. O gün her zaman toplantılarını yaptığı kafenin kapalı olması kaderin bir cilvesiydi belki de. Yeni açılan...