Baekhyun'un anlatımından
Gözlerimi ağırca açarken doldu kokusu burnuma Chanyeol'un. Hemen yanında kollarının arasında olmak güzel hissettiriyordu.
Sıcacık olmuştum.
Başımı biraz kaldırdım onu görebilmek için. Bakışlarımız buluştuğunda şaşırdım. "Sen uyandın mı?" Diye mırıldandım kalın çıkan sesimle.
Gülümsedi, gamzesi çıktı ortaya. "Güneş ışığından rahatsız olmuyorsun. Güneş ışıkları, yüzünde ne kadar güzel görünüyor, biliyor musun Byun?"
Gülümseyerek gömdüm yüzümü boynuna. "Ah, sabah sabah fazla romantiksiniz bay Park."
Bakışlarımız tekrar buluştuğunda yaklaştı, birleştirdi dudaklarımızı. Gülümseyerek karşılık verdim dudaklarına.
Hızla yerlerimizi değiştirirken artık altta uzanan bendim. Elleri belimi bulduğunda bol tişörtümün içine ağırca sızdı.
Sıcak tenimi soğuk elleri ile üşütürken kendini ağırca sürtüyordu bana.
Aniden açılan kapı ile hızla ayrıldım dudaklarından. içeri giren Luhan hızla döndü arkasını. "Hassiktir sen yalnız değil miydin?"
Chanyeol hızla üzerimden kalkarken "kapıyı çalar insan." Diye mırıldandım bende oturur hale gelirken. Kısıkça güldü "pardon enişte ya. Bilseydim geldiğini çalardım kapıyı."
Chanyeol omuz silkti hızla. "Yani s-sorun değil sonuçta." Döndüm luhan'a yeniden. "Ne oldu?" "Tişörtüm kalmamış da senden alacaktım bir tane." Elimle gösterdim dolabı. "Al."
Hızla eline gelen ilk tişörtü aldı ve çıktı odadan. Bu gergin halimize güldüm çıkışının ardından. "Sonuçta, henüz ilerlememiştik değil mi?"
Chanyeol da gülerken yaklaştı. Dudaklarını son kez dudaklarıma bastırdıktan sonra lavaboya ilerledi. Chanyeol'un ardından tuvalete girdikten sonra adımladım salona.
Ben tuvaletteyken Luhan çıkmıştı. Salonla birlikte olan mutfağımza girmiş olan Chanyeol'u gördüğümde gülümsemem büyüdü.
Belinden sarılırken mırıldandım. "Benim sevgilim gerçekten muhteşem biri." Kısık gülüşünün ardından döndü ve hızla tuttu belimden.
Tezgaha oturmamı sağlarken hemen yanımda biberleri doğramaya geri döndü. "Bugün işin yok mu?" Omuz silkti hafifçe. "Patron ben değil miyim? İzin verdim kendime."
Bu dediğine gülerken hızla indim tezgahtan. O tekrar buzdolabına yönelirken çıkardığı salatalığı görür görmez başımı olumsuzca salladım. Hızla uzandım ve kaptım elindeki salatalığı.
"Benim olduğum bir ortamda salatalık olmaz." Bakışları büyüdü şaşkınlıkla. "Alerjin mi var yoksa?" Başımı olumsuzca salladım ve geri yerine koydum luhan'ın ısrarla aldığı salatalığı.
"Aramızda bir nefret ilişkisi var diyelim." Bu dediğime gülerken "pekala, öyle olsun o zaman." Diye mırıldandı.
"Bana oradan iki tane yumurta uzatabilir misiniz bay Byun?" Dediğinde yaklaştım ve hızla öptüm dudaklarını. "Dudaklarının Byun derken ne kadar seksi göründüğünden haberin var mı bay Park?"
Hızla uzandım ve iki tane yumurta verdim Chanyeol'a. Kahvaltımızı hazırlardıktan sonra birlikte ettik kahvaltımızı.
Küçük evimde onunla olmak, çok iyi hissettiriyordu. Zengin biriydi ama beni asla küçümsemiyor, uyum sağlıyordu.
Kahvaltımızın ardından koltuklara doğru, onun kucağında gitmiştim. Geçen dakikaların ardından nefes nefese uzanıyorduk küçük koltukta.
Sığmayan ve dışarıya sarkan uzun bacaklarına baktım. Kıkırdarken sıkıca tuttu kalçalarımdan ve ayağa kalktı.
"Sen bana mı gülüyorsun?" Gülmeye devam ederken mırıldandım "ne gülmesi ya?" Beni banyoya taşırken mırıldandı. "Sana çift kişilik bir yatak alacağım."
Evimizin tek güzel yanı, bir küveti bulunmasıydı. Küvete otururken tekrar kucağındaki yerimi aldım gülümsyerek.
Sıcak suyun gelmesini bekledikten sonra küvetin dolmasını sağladık. Neredeyse bir saat süren duşumuzun ardından sonunda temizlenerek çıkmış, üzerimizi giymiştik.
Chan geldiği kıyafetlerini geri giyerken saçlarımı kurutmama da yardımcı olmuştu. Kabaran saçlarımı taramaya çalışırken onu ilk kez dalgalı doğal saçları ile görüyordum.
"Senin böyle bir saçın var ve nerdeyse her gün düzeleştiriyor musun Chan?" Şaşırdı söylediklerime. "Kimse sevmez bu halini." Yaklaştım ve gözüne gelen bir kaç teli geriye çektim.
"Ben çok sevdim." Gülümseyerek sürttü burnunu burnuma. "Sen sevdiysen tamam sevgilim. Bundan sonra düzleştirmem bende."
El ele çıktık ve bindik arabasına. İlk önce normalde önünden geçip gideceğim ve içeri girsem de bir şey alamayacağım bir mağazanın önünde durduk ve ona rahat bir kaç kıyafet seçtik.
Chanyeol'un rahat kıyafet anlayışı bile resmiydi. Oysaki ben yanında şuan kot ve tişörtle geziyordum.
Birlikte uzun zamandır beklediğim filme gitmiş, ardından biraz yürüyüş yapmıştık. Tekrar arabasına bindiğimizde hava kararmak üzereydi.
"Beklediğinden iyiydi film. İnkar edemezsin." Gülümseyerek döndü bana. "Beklediğimden iyiydi gerçekten. Bilim kurgu sevecek biri gibi durmuyorsun."
"Beni gerçekten tanımıyorsun." Güldü "seni daha aylardır tanıyorum bebeğim. Daha önümüzde yıllar var."
Önümüze döndüğümüzde gördüm bize doğru hızla ilerleyen arabayı. Korkuyla dudaklarımı aralamıştım ama çok geçti.
Chanyeol direksiyonu hızla kırmış olsa da çarpmadan kurtulamamıştık. Başımı torpido kısmına çarparken kulaklarımda bir uğultu vardı.
Ve çok korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Frezya/Chanbaek
FanfictionChanyeol yıllardır insanları kafasında kokular ile tanımlardı. Mesela eşi, gösterişli bir parfüm kokardı. Yasemin ve biraz da portakal çiçeği. O gün her zaman toplantılarını yaptığı kafenin kapalı olması kaderin bir cilvesiydi belki de. Yeni açılan...