twenty

220 22 0
                                    

Açılışın ardından dört gün geçmişti. Sunmi'nin dediklerini aklımdan çıkarmaya çalışsam da, bakışlarım sürekli Seulgi'ye düşüyordu.

Onun Chanyeol'a parlayan bakışları ile baktığını bu sayede fark etmiştim.

Chanyeol'a benim baktığım gibi bakıyordu.

Bu geçen her saniye içimi biraz daha daraltırken sakin olmaya çalışıyordum. Chanyeol'a güveniyordum. Aşkımıza güveniyordum.

Chanyeol benim için, bizim için yeni bir hayatı göze almıştı. Yıllarca çalıştığı yeri bırakmıştı.

Emeklerini elinin tersi ile itmişti benim için. Ona güvensizlik edemezdim.

Bakışlarım gökyüzünde dolandı. Güneş batıyordu. Kızıllığı etrafı sarmıştı. Chanyeol'un gelmesine daha vardı.

Oturmuş onu bekliyordum. Eşlerini evlerinde bekleyen kadınları anlıyordum artık.

Gerçekten sıkıcı bir işti.

Evde yankılanan zil sesi ile irkildim. Kim gelirdi ki bize? Hızlı adımlarla indim aşağı.

Chanyeol bugün erken gelmiş olabilirdi.

Yüzümdeki gülümseme ile açtım kapıyı. Karşımda gördüğüm kişiyle gülüşümün solmasına engel olamamıştım.

Seulgi elinde bir kaç dosya ile karşımda duruyordu.

Gülümsedi, samimi gelmiyordu. "Merhaba, bugün izindeydim ama Chanyeol bey aradı ve dosyaları eve bırakmamı rica etti de. O yüzden getirdim."

Yutkundum, bunlar koku işi yapmıyor muydu? Neden bu kadar dosya vardı onun elinde?

Bu bir bahane olabilir miydi?

Almak için uzandığımda hemen geriye çekti. "Ben yerleştirsem daha iyi olur." Derin bir nefes çektim içime. "Pekala, geç."

İçeri girdiğinde bakışları hızla dolandı evimizde. Her hareketi gözüme çarpıyordu.

Dikkatle inceliyordum karşımdaki genç kadını. "Çalışma odası ne tarafta acaba?" Merdivenlere ilerledim "takip et."

Yatak odamızın hemen yanında olan odanın kapısını araladım. "Burası." Hızlı adımlarla girdi ve bakışlarını etrafta gezdirdi ilgiyle.

"Çok güzel döşenmiş. Chanyeol bey çok zevkli bir adam." Başımı hafifçe salladım. "Evet, zevkli biri ama evi ben döşedim. Çalışma odasını benim düzenlememi istemişti."

Bakışlarını kaçırdı. "Anladım." Az önceki övgü dolu bakışları hızla yok oldu. Kendimi kandırmıyordum. Bakışlarında bir şeyler vardı.

Hızla kuruldu masaya ve dosyaları dizmeye başladı. Onu izlemek istemediğimden yavaş adımlarla indim aşağıya.

Bir bardak su içmem gerekiyordu.

Büyük yudumlar bitirdim bardaktaki suyu. Ardından ise adımlarım geri geri gidiyor olsa da, ilerledim Seulgi'nin yanına.

Merdivenlerden çıktığımda gördüğüm şey ile duraksamıştım. O az önce bizim yatak odamızdan mı çıkmıştı?

"Seulgi?" Seslendiğimde tam çalışma odasına girecekken durdu. Ardından arkasını döndü ve yüz yüze geldi benimle. "Az önce odamızdan çıkıyordun?"

"S-sadece merak etmiştim. İzinsiz girdiğim için özür dilerim bay Byun."

Kaşlarım çatıldı. Öyle masum bir bakma isteği olduğuna inanmıyordum. Ama yinede bir şey demedim.

Frezya/ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin