Kampüsten çıkmış ilerlerken aynı zamanda elimdeki notları düzeltiyordum. Mezun olmama az kalmıştı.
Son çıkan haberler yüzünden çoğu kişinin beni sevdiği söylenemezdi. Not bulmak, toplamak zor oluyordu.
Derslerimi asmayı acilen bırakmam gerekiyordu. Kafamdan notlarımı kaldırdığım da gördüm karşıdan ilerleyen kişiyi.
Gelen kişi San'dan başkası değildi. Bu gerilmeme neden olmuştu. Chanyeol yüzünden fazlaca içtiğim bir gündü ve her şeyi açıkça anlatmıştım ona. Biraz da ağlamıştım.
Yanımda olmuştu ama tavırlarının arkadaşın ilerisinde olduğunu biliyordum. Birbirimizi yıllardır görürdük bir kaç dersimiz ortaktı.
Gülümsedi büyükçe "Baekhyun, seni uzun zamandır göremedim." Yutkundum ve bende gülümsedim. "Uzun zamandır dersleri aksatmak zorunda kalıyorum. Olanları biliyorsun-"
"Duydum. O adama geri dönmüşsün." Başımı hafifçe salladım. "Yeni bir hayata başladık."
Derin bir nefes verdi ve gülümsedi. "Umarım mutlu olursun Baekhyun. O gece ki halin hala gözlerimin önünde. Hatırladıkça üzülüyorum."
Omuz silktim ve anımsamamaya çalıştım. "Geçti gitti. Düzeldi her şey. Sen ne yapıyorsun? Nasıl gidiyor?"
"Dersim yeni bitti. Bir şeyler yemeye gidecektim. Benimle gelmeye ne dersin? Yalnız yemek yemeyi sevmem pek." Bakışlarımı kaçırırken emin değildim. Chanyeol buna kızabilirdi.
Pek güzel bir karşılaşmaları olmamıştı.
Ama en zor günlerimden birinde yanımda olan birinin masumane teklfini reddetmek, kabalık olmaz mıydı?
Bunu düşünerek salladım başımı ve kabul ettim. Notları omuzumda asılı olan çantama atarken üniversiteye yakın olan bir kafeye ilerlemeye başlamıştık yan yana.
Kafeden ardarda girdik ve camla kaplı olan duvarın hemen yanında olan masaya oturduk. San yemek sipariş ederken ben sadece içecek bir şey söylemiştim.
Kahvaltımı evde yapıp çıkmıştım ve henüz acıktığım söylenemezdi.
Dakikalar geçerken gerginliğim hafiflemişti. San bana hoşlandığı biri olduğundan bahsetmişti çünkü. Bölüme yeni gelen Wooyoung adında bir çocuktu.
Fotoğraflarını göstermişti ve gerçekten yakışıklı biriydi. Onu desteklemiş, yakışacaklarını söylemiştim.
Onun arkadaşlığı hoşuma gitmişti. Son günlerde etrafımda olan insanların azaldığını hissediyordum ve onunla böyle uzun uzun konuşmak cidden iyi gelmişti.
Choi San çok iyi bir dinleyiciydi.
Çalan telefonum ile bakışlarım telefonuma düştü. Chanyeol arıyordu. Verdiğim bir nefesin ardından cevapladım telefonunu "efendim?"
"Nerdesin bebeğim?" Diye sordu. Arkadan trafik sesi geliyordu. Bugün erkenden eve mi geçiyordu?
"Kafedeyim. Bir şeyler içiyordum. Sen neredesin?" "Eve geçiyorum. Amerika'ya gitmem gerekiyor iki günlük bir iş gezisi."
Kaşlarım çatılırken sırtımı sandalyeye yasladım. "Ne zaman gidiyorsun?" "Bir kaç saate uçağım kalkıyor. Haber veremedim üzgünüm. Normalde yarın sabah gidiyorduk ama toplantı saatinde bir değişiklik olduğu için bu saate çekmek zorunda kaldı Seulgi biletleri."
Derin bir nefes verdim. İsmini duydukça geriliyordum. "Seulgi, o da mı seninle geliyor?" "Evet, oda geliyor. Asistanım olmadan nasıl gideyim hayatım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Frezya/Chanbaek
FanfictionChanyeol yıllardır insanları kafasında kokular ile tanımlardı. Mesela eşi, gösterişli bir parfüm kokardı. Yasemin ve biraz da portakal çiçeği. O gün her zaman toplantılarını yaptığı kafenin kapalı olması kaderin bir cilvesiydi belki de. Yeni açılan...