Seni yerlerde göklerde bulamazlarken
Bende gizli olduğunu sezenler olmuşAramızda dağlar yollar yıllar var iken
Beni sana sımsıkı sarılı görenler olmuşBölüm şarkısı
Yeni Türkü - Sezenler Olmuş...
Ömür Şura' dan
Rüyalarımla beni boşayan çirkin ses sayesinde uyandım. Yatağın içinde biraz daha dönüp atılmak için kendime zaman tanıdım. Hayatımın büyük bir bölümünü yaşlı insanlarla geçirdiğim için bazı istisnalar haricinde tatillerde bile erken kalkardım. Güne erken başlamak bana iyi hissettirsede uyandığım şu ilk dakikalar kendime zar zor gelebiliyordum.
Bir rutin haline gelen davranışı sergileyip telefonu elime aldım. Birkaç dakika telefonu kurcaladıktan sonra kendimi yataktan attım. Perdeleri ve camı açıp sabah ayazını içeriye davet ettim. İçimi titretmişti ama iyi hissettirmişti.
Hızlıca elimi yüzümü yıkayıp mutfağa gittim. Saat altı buçuk olduğundan hava aydınlanmamıştı. Dün akşam eve gelince Görkem' e değiştittirdiğim ampulü yaktım. Önce çay suyu koydum. Suyu beklerken salona gidip dağılmış kırlentleri düzelttim ve orta sehpanın üzerindeki bardakları taşıdım.
Dün akşam yemekten döndükten sonra saat daha erkendi. Bu yüzden çay filan içip gece yarısına kadar oturmuştuk. Ben bizimkilere bu gece burada kalmaları için ısrar etmiştim ama hepimizin sabah erkenden işi olduğu için evlere dağıldık.
Dün akşam demişken o ne biçim bir yemekti öyle ya. Herkes sessiz sessiz yemeğini yiyip o kel müdürü dinlemek zorunda kalmıştı. O dazlak herif, bizden sonra içeri giren gergin adamların başından bir dakika olsun ayrılmamıştı. ''Aman efendim hoş geldiniz'' '' Ne şerefler getirdiniz'' ''Sizi burada görmek ne büyük bir şerefmişmişmiş' bu ve bunun gibi bir sürü laf söylemeyi de ihmal etmemişti.
İsminin Sungur Esat olduğunu öğrendiğim - küçük çocuklarla işi olmayan adam - onu yanından kovmuştu da rahat bir nefes almıştık. ''Tamam müdür hoş geldik işte neyi uzatıyosun'' Bunun yanında o ukalalık ceketini sırtına giyip eliyle çekil git hareketi yaptı da adam merdivenlerden geldiği gibi inip odasına çekilmişti. Tabi herkes rahata erdi kısmı utanmasa ' Sungur Esat manzaralı masa istiyorum' diyecek olan kadın için geçerliydi.
Şimdi nereden anladın diyeceksin ama anlaşılmayacak gibide değildi yani. Yanımdaki kadının ağız şapırtısından yemeğime odaklanamadım. İğrençti. Ama bu da uzun sürmedi. Çünkü çocuk adamın yanındaki en az onun kadar gergin adamlardan biri yan masamdaki kadına ters ters bakıp sandalyeyle yana kaymak suretiyle tuhaf kadının önünü kapatmıştı.
O da manzarasının kapatılmasına dayanamamış olacak ki tepine tepine kasaya gidip hesabı ödedi. Yine aynı tepinmelerle de mekanı terketti. O an tabağımdaki eti ses çıkmasın diye dikkatli dikkatli kesmiyor olsaydım kahkahalarla gülebilirdim. Ama yapmadım. Tabi dudaklarımdan ufak bir kıkırtı kaçmış olabilir.
Tamam yemekte öyle sesli olmak yanlıştı. Ama o kadarda değil yani. Tek ben değil kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. İşin garibi tüm bu sessizliğe neden olan adamlarda oldukça sessizdi. Herkes konuşmamaya yemin etmiş gibiydi. Öyle ki kendimi cenaze evine helva tırtıklamak için gelen bedavacılar gibi hissetmiştim. Paramızla aç kaldık resmen kardişim. Sorma bee.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERD-İ TENHA
Literatura FemininaHuzuru yalnızlıkta aramış bile isteye kendini yalnız bırakmış bir adam Sungur Esat DEMİRBÜKEN Sevdiği herkesi bir bir kaybeden yalnızlığını öğrencileriyle unutmaya çalışan bir kadın Ömür Şura ÇAKIR ... Eskiden babası bir elinde çayıyla kızını izler...