08

134 26 40
                                    

___

Yazarın anlatımından...

    Yoongi eve geldiğinden beri iyi hissetmiyordu. Yatağına sırt üstü uzanmış, tavanla bakışıyordu neredeyse iki saattir. Evet iki saattir durum böyleydi ve Jungkook abisinin artık kesin olarak aklını kaybettiğini düşünüp, onu en yakın arkadaşı, dert ortağı, beyaz tavanlarıyla baş başa bırakıp gitmişti. Giderken abisinin kaybettiği aklını tekrar bulması için dua da etmeyi unutmamıştı tabii. Artık alışmıştı abisinin bu kayboluşlarına.

    Yoongi'nin kafası karışmıştı. Ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. Sue'ye itiraf etmesi gerekmişti ama doğruyu söyleyememişti. Bu yüzden de saçma bir laf atmıştı ortaya. Söylediği anda pişman olmuştu zaten. Ama kafasını karıştıran şey bu değildi. Kafasını karıştıran şey, itirafı üzerine Sue'nin yüzünde oluşan ifadeydi.

   Tuhaftı. Sue'yi gerçekten tanımasaydı hayal kırıklığına uğradığını falan düşünürdü ama o kesinlikle emindi ki bu bir ihtimal bile değildi. Sue'nin hayal kırıklığı veya buna benzer bir şey yaşaması demek Yoongi'ye karşı bir şeyler hissediyor demekti ama o buna ihtimal vermiyordu.

   Peki o halde o ifade neydi? Peki Yoongi'den gizlemeye çalıştığı halde başaramadığı göz yaşları. Sue, Yoongi fark etmedi sanıyordu ama Yoongi görmüştü. Ve kafasını belkide yüz ifadesinden daha çok karıştırmıştı o göz yaşı.

   Yoongi buna anlam yüklemek istemiyordu çünkü yanılmaktan korkuyordu. Kırılmaktan ama en çokta kırmaktan korkuyordu Yoongi. Hayal kırıklığına uğrarsa Sue'ye olan davranışları değişirde Sue'yi üzer diye korkuyordu. En çok korktuğuda buydu zaten.

    İki saattir aralıksız izlediği tavandan gözlerini çekip yataktan kalktı. Kapının arkasına asılı olan ceketinden telefonunu aldı ve tekrar yatağa geçip oturdu. Kilidi açtıktan sonra Sue ile anonim olarak konuştuğu uygulamaya girdi. Pek konuşmamışlardı ama Yoongi için bu fazlaydı bile. Onunla sadece bir kelimelikte olsa karşılıklı konuşmak dünyalara bedeldi. Sesini duymayı daha çok isterdi ama elindekiyle yetinmeye çalışıyordu. Zaten anonim olarak olmasada Yoongi olarak sesini duyuyordu. Tabi bu ona yetiyor mu, işte bu tartışılırdı.

    Mesajların en üstüne çıkıp okumaya başladı. Amacı Sue'ye yazmaktı ve nasıl başlaması gerektiğini bilmiyordu. Bu nedenle önceki mesajlara bakıp düşünüyordu. En son mesajıda okuduktan sonra karar verdi ve yazmaya başladı.

artıkengelleme: Ne yapıyorsun?

   Evet gayet iyi bir başlangıç yapmıştı değil mi? Başka nasıl olabilirdi ki zaten.

   Mesajı attı ve beklemeye koyuldu. Bekledi bekledi... Yaklaşık beş dakikalık bir bekleyişin ardından cevap hala gelmemişti. Yoongi onun en son görülmesine baktı. Bu da yaklaşık üç saat önceyi gösteriyordu. Zaten üç saat önce beraberlerdi. Muhtemelen telefon elinde değildir ve duymamıştır diye düşündü, yada belki de sessizdeydi telefonu. Tekrar bir mesaj attı.

artıkengelleme: Sue?

    Gerçekten Yoongi bu zamana kadar hiç bu kadar yaratıcı olmamıştı. Tekrar bir bekleyiş başladı kısa bir süre için ve sonuç yine aynıydı. Yoongi bu seferde uyuduğunu düşünüyordu. Binaya girdiğini görmüştü bu nedenle endişelenmemeye çalışıyordu. Aslında endişe edecek bir şeyde yoktu ama konu o ise Yoongi her ihtimali düşünürdü.

artıkengelleme: Umarım uyuduğun için cevap vermiyorsundur.

   Sağ bacağını istemeden sallamaya başlamıştı ve sürekli saçlarını arkaya atıp duruyordu. "Bu son." dedi kendi kendine. Buna da cevap vermezse gidip kontrol edecekti onu.

𝐓İ𝐍𝐘 𝐄𝐘𝐄𝐒 [ᴍʏɢ] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin