Yeni Kurban

172 15 1
                                    

  O sabah kalktığımda artık hazır olduğumu hissettim; yeni bir kurban için hazırdım. Hazırlandım, Tyler'dan kalan parayla birlikte dışarı çıktım. Sigaramı yaktım, küçük ama hızlı adımlarla yürümeye başladım. Sigaramdan derin bir nefes çektim ve dışarı verdiğimde oluşan duman bulutundan çıkarken düşünmeye başladım. Kimdim ben? Ne yapacaktım? Gittiğim yolun sonu neydi? Bu içinde bulunduğum karanlık da neyin nesiydi? Bir süre sonra hayır dedim kendi kendime sen hiçbir şey değilsin... O an Tolstoy'un bir sözü geldi aklıma "Bir insan acı duyabiliyorsa canlıdır.Bir insan başkasının acısını  duyabiliyorsa insandır." Sonra düşündüm, başkasının acılarını duymadığım kesindi. Peki ya kendi acılarım? Sanırım artık öyler bir şey yoktu. Ya da artık onları duyamayacak kadar ölüydüm. 

  Şehrin "kalabalık, güzel ve nezih" yerlerindeydim. İnsanlar... Nasıl bu kadar hayat dolu olabiliyorlardı? Yürüken bana garipser bakış atan insanlar oluyordu. Mevsim ilkbahardı havalar sıcaktı her yer "cıvıl cıvıl"dı herkes mutlu olmalıydı değil mi? Bense sinirli bakışlarım, simsiyah görünüşüm ve kulaklığımda son ses metal müziğimle yürüyordum... Bu onlara göre çok garipti.

  Sonra küçük bir kız gördüm. Babasıyla bir kafede oturuyordu. Mutluydular kahkahalarını hissedebiliyordum adeta. Bu manzara bana çok tanıdıktı. Çünkü onun yaşlarında ben de böyle mutluydum. Babamla harika vakit geçirirdik. Anneme anne demekten nefret etmediğim mutlu sıcak ve sevecen bir aile olduğumuz zamanlardı. Sonra büyüdüm. Büyüdükçe her şey değişti. Bir gün babam bizi terk etti. Gitmesini sağlayan kişi sarhoş bir aptal olmasına karşın  yine de ona hep kızgındım çünkü eğer daha dikkatli olsaydı hep mutlu olabilirdik. Babamın ölümünden sonra annemin ruhu da öldü. Ruhsuz, çoğu zaman depresyonda bir kadın tarafından büyütüldüm. Girdiği bütün işlerden kovuluyordu ama yine de benim için her seferinde tekrar deniyordu. Sonra annem de benden nefret etmeye başladı. Onu bu duruma düşüren kişinin ben olduğumu düşünüyordu. Artık kendime bakabilecek kadar büyük olduğuma karar verdiğinde o da beni terk etti. Fakat bu yalnızca 2 yıl sürdü. O zaman 12 yaşındaydım. Babamın eski arkadaşlarından biri bana lokantasında bir iş verdi. Her ihtiyacımı karşıladı. Altı ya da sekiz ay sonra taşınmaları gerekti. Beni de götürmek istedi ama ben reddedince üstelemedi ve bana yeni bir iş buldu. Annem çaresizce kapıma dayanana kadar bu işi yapmaya devam ettim. 14 yaşında annem geri gelmişti onu eve almak istemediğimi söylediğimde beni dövmeye kalkmıştı fakat işler istediği gibi gitmemişti sonrasında beni durdurup bana yalvarmaya başlamıştı. Ben de bana para getirdiği sürece evde kalabileceğini söylemiştim. O günden beri fahişelik yapıyordu. Bense o günden beri artık bir yaşama amacım olmadığının farkındaydım. Paramparça bir ailede büyümüştüm. Hiç arkadaşım yoktu. Tamamen yapayalnızdım. Mutsuz olmanın tek şeçenek olduğunu düşünmemi sağlayan şey belki de buydu. 

  Yakamı tutan anıların olduğu caddeyi terk edip ait olduğum o kenar mahallelerden birine girdim. Şehrin karanlık ve işe yaramayan tiplerinin yaşadığı yere. Asla garip karşılanmadığım yerlerdi buralar, ruhum kadar ıssız ve karanlık... Gözüme bir bar kestirdim ve içine girdim. Ortalığa bakındım. Kumral saçlı mavi gözlü bir erkek gözüme takıldı. Boyu yaklaşık 1.85'ti. Yanından geçen kadınlara öyle iğrenç bakışlar atıyordu ki ne kadar iğrenç biri olduğunu ve ölmeyi hakettiğini düşündüm. Bir bira alıp yanına gittim. Yanına oturdum. Suratında "Merhaba seni sikmek istiyorum" bakışı vardı. Evet kesinlikle aradığım kişi buydu. Saçma sapan bir diyalogtan sonra evimin adresini verdim, sürtük gülüşümle suratına bakıp;  "Akşam saat sekiz gibi orda ol. Seni bekliyor olacağım." dedim ve bardan çıktım. Kesinlikle gelecekti. Hazırlık yapmalıydım. Güçlü olduğu her hailnden belliydi. Onu etkisiz hale getirmem gerekiyordu. Bir uyuşturucu satıcısı buldum ve Rohypnol aldım. Piyasada tecavüz ilacı olarak satılan bu ilaç da benim gayet işime yarayacaktı. Onu bodrumdaki borulara zincirleyecektim. Zincir,kelepçe ve ne olur ne olmaz diye şok cihazı alıp eve gittim ve talihli kurbanımı beklemeye başladım. 

  Saat sekizi biraz geçtiğinde kapım çaldı. Kapıyı açtığımda tam da tahmin ettiğim gibi bardaki çocuğu görmüştüm. Onu salona davet ettim. Bize birer içki koyup geliyorum dedim. İki shot doldurdum ve birine ilaç kattım. Shotları içtik ve o çoktan üstümdeydi bile. Şu siktiğimin ilacı ne zaman etkisini gösterecekti? O boynumu emerken ben de bayılmasını beliyordum ki iki dakika içerisinde bayılmıştı bile. Hemen onu bodruma bağladım asla kaçamayacağından emin olunca bıçaklar,silah,kemer iğne ve benzeri şeyleri çıkardım ve ayılmasını beklemeye başladım.

  Bir süre sonra ayıldığında kafasında bir sürü soru işareti vardı. Eh ben de onları gidermek için orda değil miydim? Bana şaşırmış gözlerle "Bu da ne hangi siktiğimin fantezisi?" Bende bir gülümsemeye sebep olan soruya "Benim fantezim."demekle yetindim. Elime kemeri aldım ve ona vurmaya başladım. Canı yanıyordu,bana karşı koymaya çalışıyordu fakat eli kolu bağlıydı, gerçek anlamda. Yaklaşık yirmi sert vuruşun ardından her tarafı kan içindeydi. Ardından elime muştayı aldım ve suratına vurmaya başladım. Acı çekiyordu ve bağırmaları beni çok mutlu ediyordu. Masadan çekici aldım. Ah tanrım kafasına çiviler çakmak istiyordum. Çiviyi yavaşça kafasına doğru yaklaştırdım bana karşı koyabilecek gücü dahi yoktu. Çekiçle kafasına serçe vurduktan sonra beynine saplı bir çivi vardı. Sonra çekiçle kafasına vurmaya başladım kafatasının kırıldığı kafasının şeklini kaybetmesinden belliydi. Her taraf kan olmuştu o ise ölmüştü. Yani en azından öyle görünüyordu. Masadan bıçağı aldım ve vücuduna saplamaya başladım. Sonunda kendimi durdurduğumda sayısız yerinden bıçaklanmıştı. Onunla işim bitmişti. Ama Tyler'a yapmadığım için pişmanlık duyduğum bir şeyi ona yapacaktım. Ondan bir hatıra... Bilirsiniz baktıkça bana bugünü hatırlatacak bir şeyler. Mutfaktan bir kaşık aldım. Nazikçe gözünün kenarlarından içeri soktum ve gözünü çıkardım. O güzel mavi gözlerinden biri artık benimdi. Korku dolu bakışlarını istediğim zaman görebilecektim. Güçlüydüm ve kurbanlarım benim kullarımdı. Herşey benim elimdeydi. Onlardan çok daha üstündüm ve bu beni fazlasıyla tatmin ediyordu...

TanrıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin