( Volkanın anlatımı )
Kadından da birşey çıkmayınca soluğu karakolda aldık. Belki Hatice'nin torunlarıyla alakalı bir bilgi alabilirdik. Karakola girer girmez Hasan abiyi aradık.
Komiser: Sizi tekrardan burada görmek ne güzel. Hangi rüzgâr attı sizi buraya?
Kerim: Işimiz var seninle uğraşamayız.
Bir yandan Barışa laf yetiştiriyor bir yandan da Hasan abiye bakınıyorduk.
Komiser: Ne aradığınızı söylerseniz belki yardımcı olabilirim.
Volkan: Hasan abiyi arıyoruz.
Komiser: Haberiniz yok mu o bu sabah işten ayrıldı.
Mert: Ne? Ne demek işten ayrıldı?!
Komiser: Zaten emekli de olmuştu. Bu sabah istifa etti.
Can: Hay anasını sikeyim. Şimdi ne yapacağız?!
Ozan: Can sakin.
Can: Kuzen nasıl sakin olayım. Hasan abi işten ayrılmış. Hatice hakkında bilgi alamazsak Burağı kurtaramayız. Zaten Fatihle beraber o cesetleri-
Hızla Canın ağzını kapattım. Gülümser bir şekilde;
Volkan: Hahh Can sussana!.
Komiser: Neden ağzını kapattın. Can devam et en son ceset diyordun.
Elimi Candan çektim.
Can: Öhöm yani acaba cesetler kimin onu demeye çalıştım.
Komiser: Tabi kesin öyledir.
Sıla: Ona sormaktan başka şansımız yok değil mi?
Herkes evet anlamında kafasını salladı.
Mert: Komiser bize bir konu hakkında yardım etmen lazım.
Komiser: Neymiş o ?
Kerim: Hatice Yılmaz. 13 yıl önce evinin içinde yakılarak öldürülmüş.
Komiser: Evet biliyorum. O mahallede yaşıyorum bende tanırım kendisini. Ne işiniz var onunla?
Sıla: Onunla değil torunlarıyla işimiz var. Duyduğumuza göre iki torunu ve bir kız çocuğu varmış. Onun hakkında bilgi almamız gerekiyor.
Komiser: O konu hakkında size yardımcı olamam.
Mert: Neden?
Komiser: Elimde pek bir bilgi yok çünkü.
Kerim: Ne demek elimde bilgi yok. Bilgisayarını açsan yardımcı olursun.
Komiser: Size söyledim elimde bir bilgi yok.
Telefonum çalmaya başladı. Arayan Selimdi. Hemen telefonu açtım.
Volkan: Efendim Selim.
Selim dememle herkes bana bakmaya başladı. Komiser Barış bile..
Selim: Neredesiniz?
Volkan: Karakoldayız. Şu Hatice Yılmaz' ın torunları hakkında bilgi almaya geldik ama..
Barışa dik dik bakmaya başladım.
Volkan: Bilgi yokmuş.
Selim: Onu boşver. Elimde daha büyük birşey var.
Volkan: Nedir?
Selim: Bir ev adresi.
Volkan: Ev adresi mi?
Selim: Fatih'in daha önceden yaşadığı evi buldum. Daha doğrusu Burak bulmuş bana iletti ve bir kız var.
Volkan: Kız mı? Ne kızı?
Selim: Onu bilmiyorum. Ezgi Gürel diye bir kız. Ama kimdir neycidir onun hakkında bilgi yok. Sadece adı soyadı var. Onu bunu bırakta hemen gelin , ev adresine gidelim. Belki Burağı kurtarmak için birşeyler buluruz.
Volkan: Tamam hemen geliyoruz.
Telefonu kapattım.
Ozan: Ne diyor?
Volkan: Fatih'in eskiden yaşadığı bir evi bulmuşlar. Oraya gidicez. Hemen gelmemizi istedi.
Kerim: Başka birşey var mı?
Volkan: Var da..
Bakışlarım Barışa kaydı. Pür dikkat bizi dinliyordu.
Volkan: Mazallah birileri duyar falan yolda anlatırım.( Burağın anlatımı )
Buda ne Burak?
- Birşey değil. Geri ver onu.
Sen birşeyler karıştırıyorsun belli. Bakalım neymiş bu kağıt.
- Hayır dur!
Hızla kağıdı açtı ve incelemeye başladı. Sonra bana bakmaya başladı.
Burak bu ne?!
- Sen hiç çöp adam çizmedin mi?
Burak benimle dalga mı geçiyorsun? Hahh cidden....
- Sana kağıtta birşey olmadığını söylemiştim.
Seni anlamakta güçlük çekiyorum. Kim kağıda çöp adam çizip ona bakar ki?
- Garip fantezilerimin olduğunu bilmediğini söylemiştin.
Doğru söylemiştim. Söylesene bana daha bilmediğim ne gibi fantezilerin var?
- Hiç bilemezsin.
(Flashback : Birkaç saniye önce)
Fatih'in sesini kulağımın dibinde duymuştum. Kağıdı elimden aldı. Bir gün yakalanacağımı elbet biliyordum. Bende önceden önlemimi aldım. Daha önce küçük bir kağıt parçasına birkaç adet çöp adam çizmiştim. Onu her zaman yanımda taşımaya başladım böyle zamanda kullanmak için.... Ve işe yaradı da. Fatih'in sesini duyduğum gibi hemen Selim'in verdiği kağıdın altında tuttuğum çöp adamlı kağıdın yerlerini değiştirdim. Fatih'te elimden benim çizim kâğıdımı almış oldu. Bana kağıdı sorgularken çaktırmadan Selim'in bana getirdiği kağıdı yere atıp ayağımla musluğun altına ittirdim.
( Flash back end )- Sorgulaman bittiyse ben odama gideceğim.
Tam banyodan çıkacaktım ki beni kolumdan tutup kendine çekti.
Aslında bir sorum daha var. Çalışma odamın kapısının açık olduğunu biliyor muydun?
Bu soru üzerine hafiften terlemeye başladım. Bu korku terlerimdi.
- Yoo. Benim senin çalışma odan hakkında bir fikrim yok. Neden sordun ki?
Evden çıkmadan önce kapıyı kilitlemiştim ama eve gelince açık olduğunu gördüm.
- Belki kilitlemeyi unutmuşsun-
BURAK! Ben salak değilim. Şimdi bana o kapıyı nasıl açtığını söyle.
- Sana söyledim benim o kapıyla bir alakam yok.
Öyle mi?. kayıtlar öyle demiyor ama.
Kayıt mı? Kayıt derken?
Elinde tuttuğu telefonu bana doğru döndürdü. Ekranda benim kapıyı açıp içerideki dolapları karıştırdığım gözüküyordu. Allah kahretsin! Odada kamera varmış.
Çok telaşlı davranıyormuşsun. Aradığını buldun mu bari?
- Fa.. Fatih.
Şimdi ilk olarak bana o kapıyı nasıl açtığını söyle. Sonra açıklamanı dinlerim
- Kartla.
Neyle? Burak konuşurken yüzüme BAK!
Hemen kafamı yerden kaldırarak gözlerinin içine bakmaya başladım.
- Odanda.. halının altında kimlik kartı vardı onunla açtım.
O kimlik kartıyla açtın demek....
- Fatih. Ezgi kim? Şimdi düşündüm de o ölü insan fotoğraflarının olduğu odada onunda fotoğrafı vardı. Kim o Fatih?.
Şu an konumuz bu değil ama çok merak ediyorsan söyleyeyim. Ezgi benim eski sevgilim.....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATLİAM
Mystery / ThrillerBüyük felaketten önce sessizce içimizde gezinen bombayı arıyordu gözlerim. Patlarsa çoğumuz kül olup gidecekti bu dünyadan. Ailemi korumaya çalışırken sığınağıma kaptırmış gidiyordum kendimi. Ve günün sonunda pimi çeken ben, bombanın ta kedisiydim ş...