-1-

299 22 7
                                    

Üsteki Kayra Arız ve yaşadığı şehir Bursa
Alttaki Aras Çakır ve yaşadığı şehir İstanbul Ortadaki Sara Koleji

Annemin ölümünün üzerinden 5 hafta 4 gün 12 saat geçti...
İçimdeki ateş biran olsun dinmedi, gözlerimi her kapattığımda acı dolu çığlıklar bedenimi ele geçiriyor. Gün geçtikçe herşeyimi kaybediyorum kendimi, kişiliğimi, enerjimi ve umudumu...

1 hafta sonra..

6 hafta ne kadar çabuk geçti.. Tabi bu konu da babamın bana yaşattığı şokun etkisi çok büyük oldu. Aslında ona kızmıyorum annemle hiç bir zaman mutlu bir evlilikleri olmadı annem sessiz ve sorunları olan bi kadındı herşeyi içinde yaşamak konusunda kimse onunla yarışamazdı. Asla bunu bana yansıtmadılar bir dediğimi ikiletmediler ne dersem yapıldı özel okullar, pahalı oyuncaklar, tatiller, arabalar... Ama para beni hiç şımartmadı sanırım insanı yaşadıkları olgunlaştırıyor ve ben sadece minik bir kız cocuğuyken bile fazla olgun bi insandım. Bu kadar olgun bi çocuk olmam da Kardeşimin ölümüne sebep olmak tabiki benim üzerimde büyük bir etkendi.
Ailem asla benim suçum olmadığını söylese de kendimi suçlamaktan hiç vazgeçmedim.

Ve şimdide yolculuk vakti.. Bu eve babama yardımcımız Hacer teyzeme, 5 yaşında Arda ve bana alınan beyaz piyanoma..
Aslında kötü hissetmiyorum kendimi güçlüyüm bunun farkındayım bu yolda tek başıma yürüyebilirim. Zaten başka şansımda yok babamı annemin yakın arkadaşı olan Emel teyzeyle görmeye dayanamam. Hele ki onları annemin yatağında gördükten sonra...

"Kayra Hanım dinliyormusunuz ? " dedi Ali Bey beni daldığım düşüncelerden ayırarak.

"Şey.. Özür dilerim. Uçaktan ineli fazla olmadı yorgunum toplayamadım kendimi." dedim zoraki bir gülümsemeyle uçaktan iner inmez beni buraya getirmek zorundalardı sanki biraz uyusam ne olurdu ki zaten o aptal hostesin topuk seslerinden uyuyamadım. Saatlerce beynimi yiyen düşüncelerle uğraşıp durdum.

"Kusura bakmayın biz düşünemedik yorgun olacağınızı ama bugün kayıtlarda Son gün ve bu işlemi yapmak için velinizin imzasına ihtiyacımız var fakat velinizin.?" dedi müdür olduğunu tahmin ettiğim kişi. Adam Son derece karizmatik ve şık giyimliydi hiç bir zaman anlamadım o takım elbiselerin içinde nasıl put gibi durduklarını. Ahh düşüncelerim yine saçmalmak konusundan zirveyi zorluyor.

"Avukatım Ahmet Erkan vasi görevimi üstlendi tüm işlemleri onun imzasıyla halle..." sözümü tamamlayamadan odanın kapısının çarparak açılması bir oldu korkudan yerimden sıçrarken uzun boylu çok olmadan iri yapılı bir çocuk içeri girdi o kadar sinirli görünüyordu ki yumuşak deri koltuğun içine iyice saklandım.

"Sana 'hayatıma benim işlerime karışma benden uzak dur!' dite kaç sefer söylüycem ha!!" dedi haşin ve gaddar çocuk. O kadar sinirli görünüyordu ki bian gözlerinden ateş çıkacak sandım. Adının Ali olduğunu hatırladğıö adamın suratında tek bir ifade bile yoktu.

Valla helal olsun ben olsam şimdiye altıma yapmış bacaklarım tir tir titriyor olurdu. Ahh nerde benim patlamış mısırım Ali Bey Oscarlık oyun sergiliyor şuanda ama bu gerilime daha fazla dayanamam sanırım olaya el atmanın vakti geldi.

"Siz hazır kavga ederken bende eve gideyim. Size iyi.. Imm.. Eğlenceler. " dedim gülerek küçük bi reverans yapıp arkamda ki şaşkın bakışlara aldırmadan odadan çıktım. Bu tür kavgalara eski okulumdan fazlasıyla alışıktım. Okulun popüler kızı olmak kolay değildi benim için çok kavga olurdu ama asla bunlara aldırmazdım hatta tahammül etmekte bile zorlanırdım. Sara Koleji'nin eski ve geniş koridorunda yürürken arkamda bıraktığım odadan bağırış sesleri gelmeye devam ediyordu. Umursamadan okulun bahçesine çıkan eski ve uzun merdivenleri inmeye başladım. İnsanlar birinin kafasında toplanmış kimisi acıyan kimisi eğlenen gözlerle yerde yatan çocuğun etrafında hararetli bir şekilde konusuyorlardı ama kimse o çocugu yerden kaldırmaya tenezzül bile etmiyordu. Biraz sinirle hızlı hızlı yürümeye başladım. Suratı görünmeyecek hale kadar gelen çocuga yaklaşıp elimi uzattım insanların şaşkın şaşkın açılmış gözlerini görmek oldukça komikti.

"Sanırım yardıma ihtiyacın var?" dedim oldukça samimi bir gülüşle çocuk rahatlamış gibi görünürken aramızdan gelen sesle irkildi ;

"Sakın o eli tutayım deme CENK!" diye uyarı dolu mesajlar gönderdi adının Cenk olduğunu öğrendiğim çocuğa.

Arkamı dönmemle müdürün odasında ki çocukla burun buruna geldim. Çocuk tam ağzını açmıştı ki sözünü kestim.

"Ahh biliyorum biliyorum kimse senin işine burnunu sokamaz sen bu okulun sahibisin falan filan gibi cümleler kurmaya başlamadan ben gideyim. Buraya çocuklarla uğraşmaya gelmedim." dedim gülerek ve arabama yürümeye başladım.

Arkamda bıraktığım bir çift ateş çıkartan göz ve onlarca şaşkın surat olduğunun farkındalığıyla küçük bir kahkaha attım.

Sanırım kafamı dağıtmak için bu okul bana iyi gelecekti...

BaşkAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin