6. Bölüm

15.8K 1.2K 202
                                    


 
Aslında o garip olayların olduğu yeri biraz araştırmak istiyordum ama eve döndüğümde etraf çoktan kararmıştı bile.

Gündüz bakmanın daha iyi bir fikir olacağını düşünerek odama çıktım ve aldığım hediyeleri açma ihtiyacı bile duymadan masanın üzerine yığdım.

Annem ortalıklarda görünmüyordu.

Hızlı bir duş aldıktan sonra yatağıma oturdum ve kafamı toparlayarak tavanı seyretmeye başladım.

Bu sakinleşmek için iyi bir fikirdi.

Önce tüm günü gözden geçirdim.

Adrian'ın söylediği saçma şeyler, kapkaranlık gözleri ve soğuk duruşu.

Erik'in beni etkileyen hatta gebertecek duruma getiren garip  çekimi.

Ondan hoşlanmıyordum bile. Nasıl beni böyle etkisi altına alabiliyordu?

Evet, gerçekten hoşlanmıyordum.

Hatta gözlerini hatırladıkça korktuğumu bile söyleyebilirdim.

Hatta ve hatta Adrian'ın daha sempatik geldiğini bile söyleyebilirdim.

Yok ya da bu biraz fazla olmuştu.

Her neyse. Sonuç olarak şuan düşündüklerimi Erik'in karşısındayken aklıma getiremiyordum ve bu da mantıksız düşünmeme neden oluyordu.

Ya Angela?

O kimdi?

Adrian'ın tatlı, güzel ve masum ikiz kardeşi.

İkiz olmaları garibime gidiyordu çünkü tamamen zıt görünüşteydiler.

İşte olay da buydu. Sadece görünüş. 

Angela'nın normal olduğunu nereden bilebilirdim ki?

Tahminlerime göre de değildi zaten.

Adrian, Angela, Erik ve hayatımda geçirdiğim en garip doğum günü.

Harika.

Ben hayatıma kimse girmesin ya da çıkmasın diye düşürken...

Düşüncelerim yeniden Erik'in korkunç gözleriyle kesildi.

"Daha bitmedi."

Bitmeyen neydi? Ben niye tehdit altındaydım ve Adrian'ın sayıkladığı o bilmediğim tüm şeyler de neydi?

"Rose?"

"Aaahh!"

Kapının açılmasıyla ellerimle kulaklarımı kapatarak çığlık attım.

"Lü-lütfen rahat bırak beni. Ne istersen yaparım."

"Peki canım bırakırım da ne olduğundan bahsetmek istemez misin?"

"Anne?"

Annem o harika ve hiç eskimeyen gülüşünü sergiledi.

"Ah, kızım neler oluyor sana?"

"Çok solgun görünüyorsun. Anlaşılan parti pek güzel geçmedi."

"Hayır anne. Aksine fazla harikaydı."

Güldüm.

"Sanırım o yüzden bu haldeyim. Mutluluktan ne yapacağımı şaşırdım."

Gözleri dolunca ona sımsıkı sarıldım.

"Bak." dedi annem.

"Bu da benim hediyem."

Annemin kollarının arasından sıyrılarak diğerlerinin aksine merak ettiğim hediye paketini heyecanla yırttım.

Mavi bir kutu çıktı karşıma.

Annem "Sen mavi seversin." derken kutuyu açtım ve karşılaştığım şey yine bir kutu oldu. Bu seferki beyazdı.

Annem güldü.

Evet, beyazı da çok severdim ve bu kutu açma işi çok hoşuma gitmişti.

Beyaz kutunun kapağını araladığımda son olduğunu tahmin ettiğim bir tane daha çıktı.

Ve en sevdiğim... Son kutu siyahtı.

Anneme baktım.

Bana gülümsedi ve elini elimin üzerine koydu.

Son kutuyu açtım ve içinde duran kolyeyi zincirinden kaldırarak göz hizama getirdim.

Çok zarifti.

Bana layık olmayacak kadar zarif.

Kolyenin ucundaki kalbin kapakçıklarını açtığımda üç parçaya ayrıldı.

Annem, babam ve ben.

Ortadaki kalbim içinde benim, sağında annemin, solumda da babamın resmi duruyordu.

Kolyeyi avucumda sıkıca tutarak anneme sarıldım.

"Teşekkür ederim. Bu hayatımda aldığım en güzel hediye."

Annem yüzünü saçlarıma gömüp gözyaşlarını sessizce omzuma döktü.

"Bunu baban vermişti Rose. Onsuz bir doğum günü geçirmenin zor olduğunu biliyorum Rose ama sen benim birtanecik güçlü kızımsın ve asla yıkılmazsın."

"Ben yaşadığım müddetçe bu kolyeyi yanından ayırmadığını görmek istiyorum."

Başımı salladım ve anneme ölümden bahsetmemesini söyleyen bakışlar attım.

"Seni kaybetmeyeceğim anne, asla ama asla."

Beni alnımdan öptükten sonra kolyeyi boynuma, asla çıkarmadığım diğer kolyenin üstüne taktım.

Damien ile olan aşkımızı simgeleyen diğer kolye de kalp çerçeve içinde olduğu için ikisi birlikte çok güzel durmuştu.

"Sen benim hayatımdaki tek ve en güzel şeysin." dedi annem ve yanağıma bir öpücük kondurduktan sonra ayağa kalktı.

"Yorulmuşsundur. Ben seni yalnız bırakayım. İyi geceler canım. Mutlu yıllar birtanem. İyi ki doğmuşsun ve iyi ki hayatımdasın."

Bunlar gün boyunca duyduğum ama bana tek samimi gelen sözlerdi.

Annem kapıyı kapatarak beni sessizlikle baş başa bıraktığında hiç olmadığı kadar yalnız hissettim.

Oturdum ve oturdum. Uzun süre sessizlikle sessizce kavga ederek öylece yerimde oturdum.

Bu da benim kendi doğum günü kutlama şeklimdi.

...

Tık tık!

Duyduğum sesler beni yarı daldığım rüya aleminden çıkardı.

Birisi pencereme vuruyordu.

Benim soluğum kesilirken o kişi sessizce ama ısrarla pencereme vurmaya devam etti.

Siyah ve Mavi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin