Medyadaki Bora.
"Sence adam sözünde duracak mı?" diye sorduğumda Çınar bakışlarını yoldan ayırıp bana çevirdi. Hacı amcayla anlaşmıştık ama sözünde durabilir miydi emin değildim.
"Kavgayı başlatan ve bıçağın kime ait olduğunu ispatladık. Eğer sözünde durmazsa kendi oğlunun da başı derde girecek. Hem merak etme sen, Özgür baya iyi bir avukattır. Altından kalkamadığı bir dava şu ana kadar olmadı."
"İçim biraz da olsa rahatladı." diyerek arkama yaslandım. Montumun cebinden telefonu çıkartıp Bora'ya mesaj attım.
Gökdeniz: Adamı ikna ettik geliyoruz.
"Aç mısın?" diye sorduğunda Çınar'a döndüm. Biraz acıkmıştım ama formumu korumak için başımı sağa sola salladım. Ben bu vücudu kolay elde etmedim. "Acıkırsan bana haber ver."
"Tamam... Sen acıktıysan durabiliriz bir yerde."
"Ben de acıkmadım." dedi. Karakola yaklaştığımızda yağmur yağmaya başlamıştı.
***
Özgür'den
Müvekkillerimden gelen mesajları gözden geçirirken başımdaki şiddetli ağrı ile telefonu masanın üzerine bıraktım. Ellerimi saçımdan geçirken verdiğimiz siparişler gelmişti. Garson kahveleri masaya bıraktığında teşekkür edip yanımızdan ayrılmasını izledim. Dün gece o kadar çok içmiştim ki sonuç; ağrıdan çatlamak üzere olan bir baş ağrısı...
Gözlerim Bora'ya kayınca detaylıca incelemeye başladım. Saçları hafif uzun ve dağınık, çene hatları belirgin, dudakları dolgun değildi ama yine de güzel duruyordu. Göz renginden bahsetmiyorum bile. Kahverengiydi ama baya açık bir kahve. Tabii ağlamaktan gözlerinin etrafı kızarmıştı.
Lacivert gömleğinin kollarını sıyırmış, dirseğinin hemen altında bir tane dövmesi vardı. Bora'yı inceledikçe daha çok hoşuma gitmeye başlıyordu. İncelemeye devam ettiğimde bakışlarımız kesişti. Kaşlarını çatarak "Yüzümde bir şey mi var? Gözlerini benden alamıyorsun da rahatsız oldum." dediğinde rahatsızca yerimde kıpırdandım.
"Hayır, sadece dalmışım." diyerek geçiştirdim. Onu rahatsız etmek istememiştim. Kahvemden bir yudum aldığımda bu sefer de Bora'nın bakışları altındaki bendim.
"Kaç senedir avukatlık yapıyorsun?"
"Bu 3. senem." Bora'nın yüzündeki umutsuzluğu görünce ister istemez üzülmüştüm. Mesleğimde yeni olabilirdim ama bu başaramayacağım anlamına gelmiyordu -ki altından kalkamadığım çok az dava olmuştu bu zamana kadar.- "Başaramayacağımı mı düşünüyorsun?" diye sordum.
"Ne düşüneceğimi bilmiyorum. Şu an tek düşündüğüm kardeşim. İçeride kim bilir-" konuşmasına devam ederken Gökdeniz'den gelen mesajı görünce susmuştu. Masanın üzerinde ekranı açık bir şekilde duran telefonu alıp onunla ilgilenmeye başladı. Sadece mesajın kimden geldiğini görebilmiştim. Heyecanlı ve mutlu bir şekilde "Adamı ikna etmişler!" dedi. Ses tonunu ayarlayamadığı için birkaç kişinin dikkatini üzerimize çekmişti.
"Bu mükemmel bir haber." dedim. Bora gülümserken sol yanağındaki küçük bir gamzesini fark ettim. Hoşuma giden şeylere bir tane daha şey eklenmişti. Yüzümdeki gülümseme büyürken düşündüğüm tek şey Bora'nın bir an önce sevgilim olması gerektiğiydi.
***
2 Gün Sonra
Gökdeniz'den
Parmaklarımın arasındaki kalemi çevirerek hocanın anlattıklarını dinlemeye çalışıyordum ama konu ilgimi hiç çekmediği için dersin birmesini dört gözle bekliyordum. Cam kenarından ses geldiğinde başımı o tarafa çevirdim. Şerefsizler derste gizli gizli yemek yiyorlardı.
Onların yemek yediğini görünce benim de karnımın acıktığını hissetmiştim. Daha fazla dayanamayıp masanın üzerindeki eşyalarımı toplayıp çantama sıkıştırdım. Dersin hocasını seviyordum ama hem konunun sıkıcılığı hem de açlıktan dolayı sıkıntıdan içim şişmişti.
Burcu, "Nereye gidiyorsun?" diye sordu.
"Çok sıkıldım, dikkatimi de derse veremiyorum boşuna burada zaman harcamak istemiyorum. Geliyor musun sen?"
"Yok kanka sen git." dediğinde başımı sallayıp yerimden kalktım. Çantamı tek omzuma asıp, kapıya doğru giderken hoca ile göz göze geldiğimde hocaya başımla selam verip derslikten çıktım.
Koridorda giderken arkamdan birkaç kişinin daha çıktığını görünce kıkırdadım. Sanırım dersten çıkmak için birinin öncelik etmesini beklemişlerdi.
Üniversiteden çıkar çıkmaz ilk önce karnımı doyurmuştum. Sonra da Çınar'a mesaj attım.
Gökdeniz: Ne yapıyorsun patron? (13:33)
Çınar: Tolga ile oturuyoruz, sen? (13:45)
Gökdeniz: Dersten çıktım eve gidiyorum.
Gökdeniz: Bu arada Tolga kim?
Çınar: Sana bahsetmiştim ya, modellik için yeni birini daha alıcam falan demiştim. İşte Tolga ile imzaları atmak için benim evde oturuyoruz.
Gökdeniz: Anladım.
Çınar: Sen de gel istersen?
Gökdeniz: Yok ya siz rahat rahat konuşun.
Çınar: Gel işte beraber çalışacağız hem tanışmış olursunuz.
Gökdeniz: Tamam geliyorum.
Çınar: Güzel.
Telefonu arka cebime sıkıştırıp yoldan geçen taksinin birine durması için el işareti yaptım. Ama durmamıştı. Ne gerek vardı ki şimdi bir tane modele daha. Ben neyine yetmiyordum? Taş gibi çocuktum. Hem yakışıklı hem güzeldim. Daha ne olsun?
Sonunda taksinin birini durdurduğumda adresi verip ısınmaya çalıştım. Dışarıda kar soğukluğu vardı ve rüzgardan dolayı saçlarım birbirine girmişti. Telefonumun ön kamerasıyla saçlarımı düzletmeye başladım.
Çınar'ın oturduğu yere geldiğimde taksiciye parasını verip "Üstü kalsın abi," diyerek taksiden indim.
Çınar'ın oturduğu kata çıkıp kapıyı çaldım. Birkaç saniye sonunda kapı açıldı. Çınar gülümsemesi ile karşımda duruyordu. Elimi uzattığımda elimden tutup beni kendisine çekerek sarılmaya başladı. Sadece bir gün görüşmemiştik ama özlemiştim. Belli ki o da beni özlemişti.
Birbirimizden ayrıldığımızda içeriye çektim. Salonda arkası dönük bir şekilde oturan çocuğu görünce içimi merak sarmıştı. Acaba benden daha mı iyidir diye düşünmeden edemiyorum.
"Gel seni Tolga ile tanıştırayım." diyerek elimden tutarak salonda oturan bedenin yanına ilerdik beraber. Bizden önce davranıp ayağa kalkarak yüzündeki şeytani gülümsemesiyle bize doğru döndü.
Hasssiktir!
🌚🌚🌚
Tolga'yı şimdiden sevmedim ckemsnzkwj
Yeni bölümü nasıl buldunuz?
Oy ve yorumları unutmayın plss
-Birkan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Yıldız [Yarı Texting]
NouvellesÇınarArslan: Merhabalar, rahatsız ediyorsam affınıza sığınıyorum. ÇınarArslan: Profilinize biraz baktımda size bir teklifte bulunmak istiyorum. ÇınarArslan: Eğer kabul ederseniz ücret konusunda da anlaşacağımıza eminim. GökdenizSoylu: Bakın eğer s...