31.BÖLÜM

184 18 0
                                    

-Bundan, dedi kadın, birkaç ay önce bir adam geldi aynı sizin gibi bu konuyu sordu bana. Şık giyinişli uzun boylu bir adamdı. Bol miktarda para teklif etti.  Adı da yanlış hatırlamıyorsam Ke-
-Kemal Çalışkan.
-Evet oydu. Siz nereden tanıyorsunuz?

Daha fazla buna tahammül edemeyecektim. Zihnimde binbir türlü şey dolanıyor aklımı kaçırmak üzere hissediyordum. Gördüğüm her nesne ne kadar da değersizleşiyordu attığım her adım soluduğum havaya kadar...
Çıkışa doğru yürüdüm.
-Nereye gidiyorsun?
-Esila napıyorsun?
Bağırmakla yetindim:
-Babamın yanına gidiyorum!

Elimde duran ablamın telefonuna baktım. Buradan gidebilmek için o an aklıma tek bir çözüm gelmişti: Ekin'i aramak.
-Eslem abla-
-Ekin, ben Esila. Hani bize yardım edeceğini söylemiştin ya işte tam zamanı. Sana göndereceğim konumda bekliyorum. Acele et ve soru sorma.

Telefonu kapattıktan sonra yüzümü gökyüzüne çevirdim. Gözümün önüne güllerimi getiriyordum. Ah keşke yanınızda olup kırmızı kadife dokulu yapraklarınıza dokunabilsem, içimi dökebilsem...

Sadece beş dakika önce öğrendiklerimle Ekin'in yüzüne nasıl bakacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu. Ona gerçekleri söylemek, özellikle de böyle özel bir konu hakkındaki gerçekleri söylemek kesinlikle bana düşmezdi. Vakti gelince öğrendiğinde ne tepki vereceğini de az çok tahmin ediyordum. Bağıracak, sinirlenecek, küsecekti. 

Şu ana odaklan Esila!
"Kezban neredesin Kezban, ses ver kurbanın olayım?"
"Ay ne var be süsleniyoruz şurada!"
"Nasıl bu kadar umursamaz olabilirsin!"
"Saat 18'de randevun var unuttun mu canım?"
Babama içimde hazırladığım konuşma metnini yarıda bırakmış, Kerem şokunu da üstüne bindirmiştim. Doğruydu, o da bugündü. Olduğum yerde ileri geri hızlıca yürümeye başladım. Keşke bunlar bir kabus olsaydı ve şimdi uyanabilseydim!
-Haklıysan endişelenmeni  gerektirecek hiçbir durum yok, güven bana.
Omzuma dokunan elle arkamı döndüm: Ayça'ydı.
-Öfkene yenilme Esila.
-Biliyorum ama elimde değil işte.
Gözlerindeki telaşı gördüm.
-Bir süre de olsa beynini başka şey üzerine düşünmeye zorla.
Bu hiç aklıma gelememişti, kaşlarım çatıldı:
-Nasıl?
-Mesela, dedi, yüzünü az önce yaptığım gibi gökyüzüne çevirdi:
-Abinin en sevdiğim yanı ne biliyor musun?
Ona baktım. Hem utangaç hem de cesur bir tavır takınmıştı.  O da beklemiyor gibiydi şimdi söyleyeceklerini. Yalnız ama güçlü birini gördüm içinde.
-Şapşal, sakar ama yardımsever oluşu...
-Sen de seviyorsun yani!
-Sen de derken? Ya yani o da mı-

Gelen korna sesiyle ikimizde  başımızı çevirdik. Ekin gelmiş, beni bekliyordu.
-Dikkat et, deyip Ayça iki elini omzuma koydu. Başımı sallayıp arabaya doğru koştum. Ön koltuğa bindim.
-Esila anlatacak mısın ne olduğunu?
Derince bir nefes aldım:
-Şimdi değil. Lütfen.
Sesim titremişti. Gözlerime bakıyordu. Başımı çevirdim:
-Şirkete gidiyoruz.
-Neden babamın yanına gidiyoruz?
-Seninki için değil benimki için gidiyoruz.
Ehliyeti yeniydi ama ona rağmen gayet düzgün sürüyordu. Hızla virajı aldı:
-Neden o tenha olmayan yerdeydin ve tek başına mıydın?
-Ekin lütfen!
Başını anlayışlı biçimde salladı. Yol boyunca tek bir soru sormadı.

***

ESLEM'DEN DEVAM...

Üçümüz bu lanet kadının başında kalmıştık. Esila babamın yanına gideceğim diyerek kaçmıştı. Ah be armadillo ne zaman döneceksin? Ne zamana kadar bu kadını zaptedebilirdik! Bizi şikayet etmemeye ikna edene kadar en azından. Çünkü elimizdeki ses kayıdında anlattıklarının cezasını zaten çekmişti. Daha kötüsü önümde bir çift flörtleşmeye çalışan orangutan duruyordu!
Hemen aralarına girdim:
-Planı olan var mı?
-Genelde planı sen yaparsın ya abla.
Cevabımı vereceğim sırada bağladığımız yaşlı kadın oradan  bağırdı:
-Bana bakın soytarılar ben ne olacağım?

3E&1KHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin