47.BÖLÜM

172 14 1
                                    

"Kapat o zaman." Dediği an ilk anlamasam da sonradan bütün ampuller yanmıştı.

"Ne?" dedim kaşlarımı çatarak. Çağın yutkundu. Gözlerini kaçırdı. Sonra arkasını dönüp yürüdü yavaş adımlarla. Arkasından baktım sadece.

"Tamam boş ver. Bir şey demedim say. Evet, ne diyordun? Rüzgar'ı dinlemeliyim. Pekala onu buraya çağıracağım." Hızlıca dilinden bu cümleler döküldükten sonra telefonunu çıkardı ve Rüzgar'ı aramaya başladı.

Ben ise olduğum yerde meydan heykeli gibi durmaya devam ediyordum. Gözlerim Çağın'da takılı kalmıştı. Telefonu kapatıp tekrar cebine koydu. Aklımı toparlayıp gözlerimi ondan çektim.

"Ne yapmaya çalışıyorsun?" dedim kızar gibi. ,

Bana dönüp baktı, "Bir şey yapmaya çalışmıyorum. Rüzgar ile konuş demedin mi?"

"Hayır, yani evet ama konu Rüzgar değil. Bizden bahsediyorum. Senden ve benden. Yani çok saçma değil mi bu bütün olanlar? Çok şey oldu. Hislerimizi biliyoruz. Peki neden bir yakın bir uzağız? Neden bir soğuk sıcak yapıyoruz? Ben, ben bu hallere alışık değilim. Dengem bozuluyor. Flört değiliz, sevgili değiliz ama arkadaşta değiliz. Biz neyiz? Ne yapıyoruz Çağın?"

Söylediklerime karşı Çağın yüzümü seyretti. Bende ona baktım. İlk sessiz kaldık.

"Ne olsun istiyorsun? Uzak kalamıyorum. Nasıl davransam bilemiyorum, Yekbun. Yol göster. Ne istediğini söyle yapayım. Ya başlasın ya bitsin." Söylediği net cümleler ile sertçe yutkundum. Nasıl bir kararın beni doğruya sürükleyeceğini bilmiyordum. Ne demek doğru olurdu?

Gözlerime yalvarır gibi bakıyordu sanki. Kırık ama ümitli. Başlanacak bir yanı yoktu ki bu işin. Karman çorman bir hal almıştı. Ben aşk nedir bilmiyordum ki. Tek bildiğim onu izlemek. Vakit geçirmek. Gülmek. Eğlenmek. Huzurda... hissetmek. Eğer hayır dersem kaybederdim. Eğer evet dersem sonu belli olmayan bir şeye başlardık. Hala doğru zaman gibi gelmiyordu bana. Ayrıca ikimizde sevdiğimizi söylemedik hiç. Buna cesaretimiz yok. sanki başlasak kaybedeceğiz gibi bir his vardı içimde.

Bazen iki yolda kaybetmeye de çıkar. Ondan nefret ederek bitecek bir ilişkim olabilirdi. Bunun yerine... sonsuza kadar arkadaş kalmayı tercih etmeliydim. Ayrıca ben kazanmaya alışık değildim... elbet onu da kaybederdim.

Korkularım var. Anlayamazsınız... hissedemediğiniz şeyleri bilemezsiniz...kaybetmek ne demek bilmezsiniz... sanki bu kaderimdeki kaybedişlere onu da eklemek istemiyordum. Mutlu olacaksam ondan uzakta da mutlu olmayı seçmeliydim... vakti değildi.

"Arkadaş olalım. Sadece. Arkadaş."

Çatık kaşları ve ciddi yüz ifadesi hiç değişmedi. Elindeki tırmığı kenara koydu.

"Tamam, arkadaşım." Bütün kalbim tuzla buz olmuştu ama bunu ben seçmiştim.

"Tamam, arkadaşım." Dedim yutkunarak. İçimi bir pişmanlık sarsa da sustum. Çünkü tercih yapılmıştı.

"Ben geldim." dedi Rüzgar arkadan seslenerek. Bize doğru yürüdü. Yanımıza ulaştı.

"Hoş geldin." Dedim, zorla da çıksa da sesim.

Rüzgar, Çağın ve ben oturduk. Çağın ile artık göz göze bile gelmiyorduk. Biri beni bu işlerde dizginleyip durdurmalıydı.

Rüzgar bütün olanları anlattı. Çağın'ın yüzünden kalkmayan bir ciddiyet ile dinledi. Ona da bana da kızgındı.

"Şimdi ne olacak? Yardım edebilecek misiniz?" dedi bize çaresizce bakarak. Tek isteği Hira'ydı.

"Tamam. Yardım ederim. Sahra'yı görmeye İzmir'e gidelim. Gezmeye gitmiş oluruz. Sizinde aranız yumuşatmak için bir neden doğar."

YEKBUNUM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin