duslerr_sahnesi bugün ayın dördü, doğdu on dördü😘iyi okumalar...
Mayıs sıcağının bile insanları bunalttığı 1980 yılının o Cuma sabahı Barış Çıkmazı sokağında şenlik vardı. Karşılıklı evler de düğün hazırlığı sona ermiş düğün sabahına uyanmıştı herkes. Cemil bir sağa bir sola gidip geliyordu. Kardeşleri de yardımcı oluyordu ama o arkadaşlarından destek görmeyi daha çok istiyordu en çok o zaman kendini rahat hissediyordu. Ayakkabısının arkasını ezerek giydi, ne de olsa damattı ve bir çift yeni kundura alınmıştı ona, değmeyin keyfine , Ömer'in kapısına gitti.
Avluyu foşur foşur döktüğü suyla yıkarken ''kız var gelin var ama hala kapıya bakma işi bende ''diye yakınan Mahah kapıya açtı. Elindeki süpürgeyi gören Cemil şaşırdı.
''Hayrolsun dayze. Dövecek misin geleni?''
''Yok oğlum ne diye döveyim seni?''
''Elindekiyle beraber söylene söylene kapıya baktın ya ondan henek edeyim dedim. Neyse Ömer evde mi ondan bir şey isteyeceğim.''
''Bilmiyorum ki oğlum. Ömer!''
Ses çıkmayınca işe gitti diye düşündü ama yine de Cemil' e evde olmadığını göstermek için ''Ağavni! Kızım Ömer işe gitti mi?'' diye sordu. Damdan yem almaya çıkmış olan Apraham efendi ''Yok gitmedi bacım ben ekmek almaya giderken Cemal'i gördüm yalnızdı'' diye bağırdı avluya taraf bakmadan.
Mahah eşarbının ucuyla ağzını kapattı.
''Sağ ol ağabey'' dedi. Tam da o sırada ceketini sırtına alan Ömer odasından dışarı çıkıyordu. Evlenmiş yine bir rahat nefes alamamıştı yahu. Neydi bu çektiği?
"Yatıyor musun daha sen? "
''Karının yanında uyumak da yasaksa niye evlendim? Senin yanında kıvrılır yatardım Eye?''
Apraham efendi ''tövbe tövbe!'' diye cıklaya cıklaya aşağı inerken Mahah elindeki süpürgeyi oğluna doğru salladı.
''Besudum! Haram hey haram! Ne biçim konuşuyorsun eyenle sen?''
''Sizde bir rahat verin! Belki karımla muhabbet ediyorum. Belki başka işim var!''
Mahah süpürgeyi ters çevirip sapıyla oğlunun poposuna vurdu. Ömer yerinden sıçradı.
''Eye etme diyorum şöyle bak arkadaşım kapıda senin ettiğine bak.''
"Sende besudumluk etme!"
Cemil konuşmaların hiçbirine takılmamıştı. Aşırı heyecanlıydı düğün vardı düğün. Ellerini ovuşturdu.
''Ömer kardeş şu kahvehaneden iskemleleri isteyelim mi beraber?''
''He isteyelim kardeş. Zaten ben olmasam vermezler. Sen yenisin buralarda.''
''Bir yılı geçti ama tanımıyor işine gelmeyince.''
Mahah araya girdi hemen.
''Hayırlı olsun oğlum. Ferze abla ne yapıyor yardım lazımsa söylesin gizliden ben yardımcısı olurum onun.''
''Sağ olasın dayze. Söylerim ona. Hadi Ömer gidelim.''
Onlar kapıdan çıkarken Mahah kapıyı kapatmadan ''hadi selametle gidin gelin. Eyene de çok selam söyle'' dedi.
Cemil burukça gülümsedi. Kapılar dip dibeydi ama arada nedenini bilmediği küslük, kırgınlık vardı. Üzüldü. Davet etmişti onları ama gelmeyecekleri aşikardı. Cemal emmisi karga bokunu yemeden mezata gitmişti. Sırf babasının keyifli hallerini görmemek içindi bu. Ama gençti heyecanlıydı kanı sıcak akıyordu Cemil'in Mahah teyzesine sırtını döner dönmez unuttu gitti her şeyi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gül Cemal 2
General FictionGünler ayların, aylar yılların peşini bırakmadan ardı sıra mevsimleri birbirine bağlamıştı. Yaz geçmiş güz geçmiş köyden kente göç eden Gül Cemal'in ailesi genişlemiş yaş almış mevsim tekrar güze yıl seksenlere dayanmıştı. Biraz sosyolojik biraz eko...