Bölüm 12 - Kısım 2

1.1K 174 26
                                    

Manen'in delicesine benzettiği adamı sokak ortasında öylece bırakmaktan rahatsız olsam da bu iş için suçlanacak kişi ben değildim. Zaten bir sokak çapulcusunun da geceleyin yan kesicilik yaparken dövüldüğü için şikayetçi olması da pek olası değildi.

Manen kanla kaplanmış ellerini kahverengi, eski görünümlü kıyafetine sildikten sonra kavganın olduğu sokağı hızla terk etmişti. Bense pek fazla şansım olmadığı için onu takip etmeye başlamıştım. Gün doğumuna en fazla üç saat kalmıştı yani bir süre bu adamın yanında kaldıktan sonra gündüzün rahatlatıcı güvenliği altında büyükannemin evini aramaya devam edebilir ya da sokakta nöbet tutan muhafızların birinden yardım isterdim.

"Beni böyle ufak bir köpek yavrusu gibi takip mi edeceksin? Yoluna git küçük hanım, benim ulaşmaya çalıştığım yer senin gibilere uygun değil."

Acaba önümdeki adam, ardından gelen kadının bilinen en güçlü kara büyücü olduğunu bilse ne yapardı? Pelerinimin başlığı yüzümü örtmüştü ve bakıştığım geniş sırtın sahibi yüzümü görse bile beni tanımazdı muhtemelen.

"Benim küçük bir hanım olduğumu nereden çıkardınız acaba," diye yanıtladım onu.

"Konuşurken saygı ekleri kullanıyorsun ve sana yardım etmek için elimi uzattığında ellerini nadir bulunan bir kumaştan eldivenlerle kapamış olduğunu fark ettim. Yüksek ihtimalle soylu bir evin macera arayan yirmili yaşlardaki genç leydisisin. Yanılıyor muyum?"

Yalnız kumaşa dokunarak nadideliği hakkında yorum yapacak kadar bilgili olması ilginçti. Kıyafetleri sokağın insanlarından biri olduğunu belli ediyordu ancak kumaşlar konusunda bu denli bir bilgi sahibi olması beni şüpheye düşürmüştü. Anladığımı belli eden bir ses çıkararak, "Aslına bakarsan yaklaşık otuz beş yaşındayım ama bedenim on sekiz senelik diyebiliriz yani kısmen haklısın. Eğer beni evime bırakmayı kabul edersen peşine takılmayı bırakırım," diye konuştum.

Etraftan karmaşık öz izleri alıyordum. Az önce yaşadığım olayın sonrasında fark ettiğim bu ufak detaylar, bana başkentin tahminimden de tehlikeli olabileceğini hatırlatıyordu.  Manen yürümeyi bırakıp arkasına döndü ve konuştu.

"Biraz garip konuşuyorsun fakat gece vakti bir ara sokakta dövülmekten kurtardığım kızdan aşırı farklı bir şey de beklemiyordum." Kendi kendine gülüp yarılmış kaşının kenarına parmakları ile dokunup devam etti, "Bakın küçük hanım ben kimsenin ücretsiz eşlikçisi değilim ve olmaya da niyetim yok. Karşı taraftaki sokağı takip ederseniz merkeze ulaşırsınız. Orada gece nöbetçilerinden birilerini bulabilirsiniz. Büyük ihtimalle içtikleri için sarhoşturlar fakat aralarında içmeyen kadınlar da var. Size yardımcı olacaklarından eminim. Şimdi izninizle katılmam gereken bir maç var."

Manen'in işaret ettiği sokağa bakıp gözlerimi sokaktan çekmeden sordum.

"Maç dediğin şey 'Bataklık'taki dövüşler mi?"

Yanımdan gelen hırıltıya benzer onaylamaya başımı sokaktan çevirip taze kurtarıcıma baktım. Hedefi on ikiden vurmuş olabilirdim.

"Evet, öyle. Neden soruyorsun?"

"Beni içeri almalarını sağlayabilir misin?"

Manen düşünür gibi elini çenesine koyup ovuşturdu.

"Sağlayabilirim ki ben olmasam da kendi başına girebilirsin, hem bu zor bir şey değil, fakat bunu neden yapayım ki? Benim bu işten kazancım ne olacak?"

Pelerinimi başımdan sıyırıp Manen'e döndüm. Bakışları saçlarımda gezinirken hareketimin ne anlama geldiğini anlamaya çalışıyor gibiydi. Tamamen siyah saçlar başkentte nadir olsa da görülmemiş değildi. Sonuçta pek çok farklı görüntüye sahip insanın bulunduğu bir krallıkta yaşıyorduk, Unka krallığı gibi her birimizin kızıl saçları ve kırmızı gözleri yoktu. Yine de saçlarımı bu şekilde açtığımda beni tanıyacağını düşünmüştüm. Uzun siyah saçlara sahip olan soylu leydilerin sayısı iki elin parmaklarını geçmezdi çünkü.

"Pekala, tanışalım öyleyse. Purity hanesinden Leydi Minel Purity. Senden beni 'Bataklık'a sokmanı istiyorum. Karşılığını adilce ödeyeceğimden emin olabilirsin," diyerek kararlı gözlerle Manen'i inceledim.

İlk başta ellerini kaldırıp kafasını taşıdı ve dikkatlice yüzüme baktı. Sonra gülmeye başladı ve eğlenen gözlerle konuştu.

"Senin meşhur vekil prenses olmanın imkanı yok. O hala kutsal topraklarda ve gelseydi bilirdim. Siyah saçlar ve gözler tamam, fakat basit bir kara büyücü bile kolaylıkla görünümünde bu ufak değişiklikleri yapabilir. Yani teklifiniz için teşekkürler sahte Leydi Minel ancak ben dolandırıcılarla iş yapmam."

Manen bunları söyledikten sonra arkasını dönüp gitmek üzere adım attı. Eğer bu adamı burada bırakırsam Rasolen'e teselli vermek için eve vaktinde ulaşabilirdim fakat onu, beni de yanında götürmeye ikna edebilirsem ölümümü önlemek konusunda elime güzel bir koz geçecekti. Tercih yapmak zorlayıcıydı, fakat ölümümü ortadan kaldırmama yardımcı olabilecek her türlü ihtimale dört elle sarılmak zorundaydım.

"Seni ikna etmeye uğraşmayacağım. Hem kim olduğumun ne önemi var? Sana bu iyiliğini ödeyebilecek kadar zengin görünmüyor muyum? Zaten ödemezsem beni bulur ve bana bunu ödetirsin sonuçta. Yani beni yanında götürmek bir kayıp olmaz," diye seslendim.

Manen'in uzaklaşan omuzları derin bir nefes aldığını belli edercesine yukarı kalkıp indi.

"Peki, kabul. Fakat oraya girdikten sonra maça gitmem gerekecek. Kendini koruyabileceğine emin misin?"

Güldüm.

"Hakkımda endişelenmenin ne denli gereksiz olduğunu bilsen şaşırırdın."

"Dedi az önce sokak hırsızlarının elinden kurtardığım kız."

Manen'in yanına hızlı adımlarla ulaştıktan sonra ona baktım. Yaydığı enerjiyi sevmiştim. Umursamaz ama iyi niyetli. Normalde sokakta karşılaştığım birine kimliğimi ifşalamayı düşünmezdim fakat iyi dövüşebilen ve başkentin gizli çöplüğünden haberdar bir adamı yanıma çekmek iyi olabilirdi. Birlikte sessizce yürürken gittikçe daha kötü görünen sokaklara girdiğimizi görmemle istemsizce ensemde ürperti hissettim. Özümü dengeleyememiş olmak büyük bir problemdi benim için ve her ne kadar Manen'e içim ısınsa da yaşanabilecek gerçek bir tehlikede kendini kurtarmak amacıyla beni anında satması muhtemeldi. Bu kötü bir şey değildi elbette, güçlü değilseniz korumak istediklerinize veda etmek kaderinizdi.

"Söyle bakalım neden delicesine görmek istiyorsun 'Bataklık'ı?"

"Aradığım biri var," diye yanıtladım sorusunu. Cevabımı ilginç bulmuş olacak ki kaşları şaşkınlığını belli edercesine havalandılar. Ben de acıya dayanıklıydım fakat kaşım yarıkken uzaylılar bu evrene ayak bassalar bile kaşlarımı merakla kaldırmazdım. Zaten şaşırma eşiğim bu romanın içine girdikten sonra oldukça artmıştı.

"Kimi arıyorsun? Eski bir sevgili mi, yoksa 'Bataklık'taki dövüşlere para yatırarak servetinizi kaybetmekle meşgul olan erkek kardeşini falan mı?"

Ona bakarken söylemekle söylememek arasında kararsızlık yaşadım. Aradığım kişinin adını biliyordum ama neye benzediği konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu. Eğer Anastasia'nın kitapta bahsettiği kişi aslına uygun bir biçimde dövüşlere katılıyorsa kılık değiştiriyor olmalıydı. Manen'in yardımı olabilirdi.

"Deli piç," diye mırıldandım, "Onu bulmama yardım edebilir misin?"

Ufak bir isteğim var okuyucularım, kitabımı okuma listenize ekler misiniz? Bu şekilde keşfedilmesine katkı sağlayabilirsiniz🦋. Wattpatle aramda resmi olarak bir savaş var artık👀. "#"lerde bizden aşağı olan kitapları listlerde kat be kat yukarı taşırken bir türlü Minel'i yükseltmiyor maalesef. İşin garip yani siz okuyucularımın da ilgisi çok güzel yani buna ne sebep oluyor anlamış değilim. Bu uygulamanın algoritmasını anladığımda kurban kesecek hale geldim gerçekten de💁🏻‍♀️. Okuma listelerinizde kitabımıza da yer açın okurlarım, gününüz güzel geçsin🌸

MİNE(L) -1- [Kötü Kadının Bedeni]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin