Bölüm 13 - Kısım 5

1.1K 158 63
                                    

"Anlamıyorsunuz, ben size o kadar aşığım ki elinizdeki bir başkasına ait olduğunuzu belli eden ufacık ize bile tahammülüm yok. Sınırı aştığımın farkındayım leydim. Lütfen sizin aşkınızdan ötürü aklını yitirmek üzere olan bu adamı bir kerelik affedin."

Morgan yalvaran bir sesle konuşuyordu ancak gözleri samimiyetten yoksundu. Karşımdaki adam yalandan bile olsa af dilemeyi beceremeyecek kadar kibirle doluydu.

Kafamı onaylar gibi sallarken saraya girdiğimizi belli eden sesler duymamla başımı pencereye çevirdim. Önce kraliçeye selam verip sonra Zeniel ile görüşecektim. İçimden bir ses ilk önce ana saraya gitmemin sebebinin orada görme ihtimalimin bulunduğu Rasolen olduğunu söylese de onu görmezden gelmeye çalıştım. Başımda yeterince dert vardı.

"Ben önce kraliçeyi selamlayacağım, sizin planınız ne lordum?"

"Ben de Cariye Beau ile görüşmek için buradayım. Yüksek ihtimalle beraberlerdir," bu sözlerin ardından yine çarpık bir gülüş kondurup devam etti, "Sizce de kraliçemiz biraz şanssız değil mi leydim?"

Araba ana sarayın önünde durduğunda Morgan'ın inmesini bekleyip bana inmemde yardımcı olsun diye uzattığı eli tutarak sordum.

"Neden şanssız olsun ki?"

"Ayarlanmış evliliğinde kalmak konusunda ısrarcı olduğu için aşkı çok geç buldu. Eğer baştan kendi adına yapılan ayarlamalara baş kaldırsaydı mutluluğu çok daha erken bulurdu."

Ölen Vekil Kral Kantre, kraliçenin ablası için yapılmış bir ayarlamaydı, gerçi kraliçenin ablası ve Vekil Kral Kantre'nin birbirlerini sevdikleri dedikoduları da dolaşmıyor değildi, kraliçe ablasını öldürdüğü için bu evliliğe mecbur kalmıştı. Yine de Morgan'ın beni baştan çıkarmak için olayı yüz seksen derece değiştirip kraliçeyi mağdur durumuna sokmayı başarması komikti.

"Kraliçe tahtta kalmak adına yapması gerekeni yaptı. Ben tarihin mağdurları yazdığına hiçbir zaman şahit olmadım Efendi Morgan. Kraliçemiz tarihe adını baya kuvvetli bir biçimde kazıdı. Onun peşinde olduğu şey aşkta mutluluktan çok daha öte bir şeydi."

Tıpkı benim gibi diye düşündüm. Ben de aşkta mutluluktan çok daha önemlisinin peşindeydim: hayatımın...

Sarayın her yeri muhafızlarla doluydu. Karşımıza çıkan ve her halinden asil olduğu belli olan bir adam bizi Kraliçe ve Cariye Beau ile görüşeceğimiz odaya alırken sarayda kraliyet ailesine hizmet eden kişinin bile çok daha farklı bir seviyede olduğu gerçeği yüzüme çarpmıştı. Rakibimi zayıf biri olarak hayal etmemiştim elbette, ancak onun bölgesine adım attığımdan beri gördüklerim bana düşmanımın gücünün hatırlatıcısıydılar.

Morgan ile birlikte alındığımız odada koltuklara yerleşirken bir nevi Kraliçe'nin gelini olduğum için bu odaya alındığımızı fark etmem kısa sürdü. Normal biri kraliçeyi selamlamaya geldiğinde taht odasına alınırdı ve kraliçe lütfederse ona başını kaldırıp kendisine bakmaya izin verirdi. Kraliçemiz koskoca ülkeyi kurmuş kadının kızı olduğu için bu davranışı şaşırtıcı değildi. Gerçi annesi ülke kurmuştu fakat küçük kızını da ablasını katledecek biri olarak yetiştirmişti. Sonuçta çalışan anne olmak zordur, hele ki eşiniz çocuk eğitiminden gram anlamayan biriyse.

Geldiğimiz odanının bahçeye bakan duvarı tamamen camdandı. Taze gün ışığı içeriye doluyordu ve etraftaki bitkilerden ötürü bunun şart olduğu da söylenebilirdi. Hizmetliler gelip ortadaki masayı kurabiye ve envai çeşit ufak tatlıyla süslerken diğerleri de çay yapıyorlardı. Kokusuna bakılırsa Kraliçe'nin favorisi olan acımtrak tadıyla ünlü terten çayıydı yapılan.

MİNE(L) -1- [Kötü Kadının Bedeni]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin