Yasemin adliye otoparkında ilerliyordu. Cübbesini çıkartıp arabasına koydu. Arabayı çalıştırmadan önce kaybettiği davanın hıncı ile okkalı küfürler savurmaya başladı. Kısa bir an, sinirden olduğunu varsaydığı bir mide bulantısı hissetti.
O zaman eğer bu belirtilere daha fazla önem verseydi belki de bu kadar geç kalmazdı...
<<<< >>>>
Yasemin'in anne ve babası trafik kazasında vefat edeli 2 yıl olmuştu. Hayatta yer edinmeye çalışıyordu sadece. Çabası bazen yetersiz olmuyor muydu? Tabi ki ama elinden gelen buydu. Teras katında küçük bir apartman dairesine taşınmasının sebebi ise, belki de o kocaman köşkte ailesi yokken kendisini çok yalnız hissetmesiydi. Aile yadigarı bir köşktü. Babasının ailesi de burada yaşamıştı, onunda ailesi... Uzun yıllardır bu köşk Eroğlu ailesine hizmet etmekteydi. Ama bu köşk sadece acı veriyordu Yasemin'e.
Kapı çalmıştı. Kerem olmalıydı.
Yasemin kapıyı açmadan aynada kendine son kez baktı. Türkiye standartlarına göre, ortalamanın biraz üstü bir boya sahip sayılırdı. Kumral, dalgalı, beline kadar uzanan saçları yağmurdan kabarmış olsa da yine de en doğal hali ile ona yakışıyordu. Yağmurdan akmış rimelini düzeltti. Zümrüt yeşili gözleri anne genlerine has bir lütuftu. Üzerindeki krem rengi kumaş pantolon ve ceket takımını severek almıştı. Üzerini değiştirme fırsatı olsaydı keşke...
Kapıyı gülümseyerek açtı. Kerem elinde, Yasemin'in en sevdiği çikolatacıdan almış olduğu çikolatalar ve beyaz şarap ile ona bakıyordu.
"En bi sevdiğim!" diyerek çikolataları elinden kapıp mutfağa yöneldi Yasemin.
"Hoşbulduk, çikolataların benden daha fazla ilgi göreceğini bilsem getirmezdim." dedi Kerem alaycı bir gülümseme ile.
Yasemin amerikan stili, açık mutfağının tezgahının başında çikolatalara gömülmüş bir şekilde "Özür dilerim, çikolata aşkım ilişkimiz için sorun olucağını söylemiştim" dedi kahkaha atarak, sonra Kerem'in yanağına masum bir öpücük kondurdu.
"Hadi terasa geçelim. Masa hazır." dedi Yasemin yukarıyı göstererek.
Kerem onun çocukluk arkadaşı, sırdaşı ve ileri de evlenecek olduğu eşi - öyle olduğunu zannediyordu- .
Ama ailesinin vefatı her plan gibi bunu da değiştirmişti. Çünkü Yasemin artık eski Yasemin değildi.
Bütün gece Yasemin ve Kerem dertleştiler ve kahkahalar eşliğinde -alkolün bununla hiç bir ilgisi yoktur!- sızmışlardı. Yasemin bir ara uyanmış, lavaboya doğru gitmek isterken bir baş dönmesi yaşamıştı. Alkolün etkisinden olduğunu düşündü. Aynadan kendi yansımasına bakarken birden gözleri kamaşmıştı. Ellerinde uyuşma hissetti.
<<<< >>>>
Sabah köşkün en eski hizmetlilerinden Yorgo Efendi'nin evden çıkan kilitli bir kutu bulunduğuna dair aldığı telefon ile başlamıştı.
Köşkün girişinde durmuştu Yasemin. Bütün ihtişamı ile bugünlere kadar hala ayakta kalan bu köşk bir zamanlar onun eviydi. Şimdi ise ona çok uzak zamanlar gibi geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Zaman Yolcusu
RomanceYasemin Eroğlu, son zaman yolcusu kadındır. Günümüzde başlayan hikayesinin, 1912 yılında 1.Dünya Savaşının kıyısında İstanbul beyefendisi bir gence aşık olması ile değişecekti. Zamanın içinden geçmesi ama ona dokunmaması gerekiyordu. Lakin aslında h...