Arkamda hissettiğim silah namlusu ile nefesim kesilmişti.
"Ses çıkarma ve ilerle" dedi arkamdaki ses.
Yan sokaklara hızla beni götürdü. Korkudan nutkum tutulmuştu. Bu yabancı erkek bir anda beni çevirdi ve "Dün ki buluşmaya neden icabet etmedin?" diye sordu sinirle.
"Pardon? Ne buluşması?" dedim büyük bir şaşkınlıkla.
"Evvel akşam Pera'da buluşacaktık. Neden gelmedin?" dedi silahı göstererek.
Korkudan ne diyeceğimi bilmiyordum. Böyle durumlarda kafam öyle hızlı çalışan insanlardan olmamıştım. Ben korkudan ne diyeceğimi düşünürken bir anda arkadan sopa ile adamın kafasına biri vurdu. Adamı bayılttı.
"İyi misin? Hadi gel, çabuk!" dedi ve birden elimden tutup hızla koşarak oradan uzaklaştırdı beni.
<<<<<< >>>>>>
Sahile doğru indiğimizde ise ikimizde nefes nefese kalmış bir şekilde soluklandık.
"Teşekkür ederim." dedim gülümseyerek.
"Ne için? Bu kendini bilmezler için mi? Lafı bile olmaz. Bu arada ben Halil. Müteşekkir oldum hanımefendi." dedi ve elime uzanıp öptü.
O anda engel olamadığım garipsemiş yüz ifadem onu rahatsız etmiş olacak ki, birden elimi bıraktı.
"Bugünün tarihi nedir?" diye sordum Halil'e.
"Şaban Ayının 4, 1443" dedi. Şu anda telefonum olması için neler vermezdim. Hicri-Miladi takvim değişikliği daha olmamıştı. Hangi yıldayız şimdi biz?
"Teşekkür ederim." dedim. Halil uzun boylu, yağız bir delikanlıydı. Özenle taranmış kumral saçları, kısa dönemin modasına uygun bıyıkları, koyu kahve derin bakışları olan gözleri vardı. O koşturmacada bütün bu özelliklerine dikkat edecek fırsat olmamıştı ama şimdi baktığımda gördüğüm manzara hiçte fena değildi. Halil ona bakışlarımda bir anlam ararcasına bana daha da dikkatli bakıyordu. Sonra bir atlı asker koşturmacaları oldu ve beni ezilmekten kollarının arasına alıp hızla çekip kurtarmıştı.
O anda yakınlaşmanın da etkisi ile göz göze geldik. Gözleri çok güzeldi. Çok derin bakıyordu...
"Çok güzel kokuyorsun" dedi. Sonra ağzından çıkan sözlere oda şaşırıp bir anda kolların bıraktı beni. Üzerimi düzeltirken o anda fark ettim. Üzerimdekiler hiçte bu döneme ait değildi. Bu durumu hemen düzeltmesi gerekiyordu.
"Halil her şey için çok teşekkür ederim. Beni gitmem gerekiyor." dedim ve yanından hızla uzaklaştım. Arkamdan adımı sorduğunu duydum ama bu kıyafetler ile daha fazla etrafta gözükemezdim.
Yıllardır köşkümüz bu tarihlerde de hala ayakta olabilirdi. Şansımı denemek zorundaydım.
O anda bir mide bulantısı ile yine belirtiler başladı. Karıncalanmalar ve yeniden BAŞLIYORUZ...
<<<<<<<< >>>>>>>>
Gözlerimi açtığımda sahil yoktu, artık betonerme olmuş binaların arasında kalmıştım. Sokakta etrafıma bakındım. Bunu kontrol etmem gerekiyordu. Bu şekilde olur olmadık yerlerde zamanda atlama yaparsam annemin de bahsettiği gibi ciddi yaralanmalar yaşayabilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Zaman Yolcusu
RomantizmYasemin Eroğlu, son zaman yolcusu kadındır. Günümüzde başlayan hikayesinin, 1912 yılında 1.Dünya Savaşının kıyısında İstanbul beyefendisi bir gence aşık olması ile değişecekti. Zamanın içinden geçmesi ama ona dokunmaması gerekiyordu. Lakin aslında h...