Beni bu kadar içten ve sevecen karşılayan bu aile benim köklerimdi. Büyük o köklü ailelere mensup olmanın hikayelerini her zaman annem ve babamdan dinlemiştim. İnsanın dinlediği bir şeyi anlaması ile görüp anlaması arasında çok fark varmış. Şimdi bu sofrada büyük büyük dedem, teyzelerim, halalarım, anneannem vardı. Garip miydi evet hem de çok ama yine de sıcacık hissettim onların yanında. Sadece evlerini değil, kalplerini bana açmışlardı. Beni bu bilinmezlik içinde yalnız bırakmamışlardı. Onlar ile beraber daha güçlüydüm.
Yemek sonrası büyük teyzem Leman'ın ısrarı üzerine eşi Kemal Bey'in eşliği ile beraber üçümüz akşam gezmesine çıkmıştık. Bana 1913 yılını ve İstanbul'unu tanıtmak istediler. Heyecanlı bir şekilde kabul ettim. İlk defa zaman yolcusu olmanın keyfini sürdüğümü hissediyordum. Bu zaman diliminde sevdiklerim ile de pek ala eğlenebilirdim.
Bu devirde Pera eğlencenin merkeziymiş. Haliç iki ayrı dünyalarda yaşayan İstanbul halkını ortadan ikiye bölmüştü resmen. Pera ise büyük ihtişamı ve parıltısı ile bana kendini o gece tanıttı. Çok etkilenmiştim. Evet günümüz konforu yollar başta olmak üzere yoktu ama insanlar eğlenmesini hayattan zevk almasını gerçekten çok iyi biliyorlarmış. Aralarına katılmayı dört gözle bekledim. Dönemin meşhur bar tarzı bir mekana giriş yaptık. Müzisyenler ve dansçılar ile bambaşka bir dünyaya giriş yaptım sanki o an. Işıklandırma, insanların dans pistindeki hareketleri, kahkahalar, sigara ve alkolün ağır kokuları eşliğinde...
Garson bizi köşede bir masaya yönlendirdi. Teyzem Leman heyecan ile etrafı izliyordu. Kemal Enişte sipariş verdi. Tam o anda onu tekrar gördüm. Bana zaten bakan gözleri ile gözlerim buluştu. Sesler yavaşça sönmeye başladı sanki. Bıyıklarının altındaki dudakları hafifçe kıvrılmıştı. Beni gördüğüne sevinmiş miydi? Bir kere görüştüğüm birinin beni bu kadar etkisi altına almasına neden izin veriyordum. Çok saçma. Ama bir o kadar da kaçınılmazdı.
Halil masamıza yaklaşmaya başladı. Kemal Enişteme selam verip tokalaştılar. Tanışıyorlarmış meğer. Kemal Enişte, Halil'i masamıza davet etti. Halil garsondan bir sandalye getirmesini eli ile işaret etti ve benim yanıma doğru oturdu. Leman Teyzem ve Kemal Eniştem dans pistinde dönemin figürleri ile inanılmaz eğleniyorlardı. Halil yavaşça kulağıma eğildi.
"Yeniden karşılaşmak kaderimizde varmış." dedi gülümseyerek.
"Bazen kaçamıyoruz." dedim kendimden emin bir şekilde. Benim üzerimde böyle bir etkiye sahip olduğunu ona belli edemezdim. 1912 de flört aşamaları nasıl ilerliyor bilmiyorum ama 2022 de kök söktürürüz biz Türk Kızları olarak.
"Üzerinden 1 yıl geçti. Seni arıyordum. Kemal'i uzun zamandır tanırım. Senden hiç bahsetmediler" dedi meraklı gözlerini bana dikmişti.
Sıcak basmıştı. Elim viski dolu bardağa gitti. Evet alkol kanımıza girdi ise geçmiş olsun. 2 bardak ardı ardına içtikten sonra.
"Demek ki o kadar yakın değilmişsiniz." dedim ve elim ile yelpaze yaparcasına elimi salladım.
"Dans edelim." dedi ve elimi yakalayıp beni dans pistine çekti. Çok güzel ben dans etmeyi beceremem ki.
Belimden beni kavrayıp kendine doğru çekti. Kısa bir an, çok yakınımda olmasının verdiği o duygu yoğunluğu bambaşkaydı. Biraz fazla mı yaklaştı bana? Tam o sırada diğer elim ile beni çevirdi. Dans etmeyi bilmeyen ben onun elinde kukla olmuştum. Onun istediği gibi kollarında şekil alıyordum. Şikayetçi miydim? Hayır...
"Sizin gibi bir hanımefendi nasıl olurda günümüz meşhur dans figürlerini bilmez?" dedi yine o sorgulayıcı bakışları. Bu adamda çekiciliği dışında başka bir şey vardı. Sürekli benim ile ilgili bir şeyin peşinde olduğunu düşündüğüm soruları ile karşıma çıkıyordu.
"Af buyurunuz, siz beyefendilerin dans figürleri çalışacak boşluğu bulabilecek vakti olabilir. Lakin bizler için bu pek kabil değil." dedim. Helal be Yasemin yürü kızım. Dönem dizileri izlemenin faydalarını burada kullanabileceğimi biri bana söyleseydi. Güler geçerdim. Şimdi halime bakın. Eski Türkçe çok daha zormuş cidden. Gerçi bazıları keşke, kelime darağaçlarımızdan çıkmasaydı.
"15 Dakika sonra dışarıda bekliyor olacağım. Rica ediyorum gelin. Mühim bir mevzu bahis." dedi ve elimi öpüp reverans ile dansı sonlandırdı.
<<<<<<<<<<<<<< >>>>>>>>>>>>>>
Kapıdan adım atar atmaz, arkamdan ağzımı kapatıp, beni ağacın karanlığına çekti.
"Sessiz ol, bu devirde genç, bekar bir hanımefendi ile beyefendinin yan yana olması nahoş bir dedikoduya sebebiyet verebilir." dedi ve ağzımdan elini çekti.
"Beni neden buraya çağırdın o zaman Halil? Nahoş dedikodulardan bu kadar korkuyorsan?" dedim.
"Kendim için değil, senin için..." dedi ve aramızdaki mesafeyi hemen kapattı. Elinin tersi ile yanağıma dokundu. Dokunuşu ile titremiştim. Bütün bu olanlar çok saçmaydı. Evet hayatımı kurtarmıştı. Hem de 2 kere. Bu bir hayranlık duymama sebep vermiş olabilirdi. Ama bir dokunuşu ile ayaklarımın bağı çözülmedi. Değil mi? Bu kadarda olamazdı.
"Seni istiyorum. Biliyorum sende beni istiyorsun. Gözlerin ile bunu her an belli ediyorsun." dedi yüzümü ellerinin arasına aldı ve dudaklarıma yapıştı. İlk dudaklarımızın buluştuğu o anda; sanki susuz kalmış bir çocuk gibi, kurak toprağa damlayan ilk yağmur damlası gibi, bambaşka bir hasret aynı zaman da lütuf edasıyla bir etkisi vardı.
Bir yandan belimden beni kendine çeker iken diğer eliyle de önce çenemde sonra da yanaklarıma doğru geziniyordu. Bende onu aynı tutku ve özlem ile kendime çekip öpüyordum. Bu ilk öpüşmemiz sanki ilk değil de uzun yıllardır birbirine hasret iki sevgilinin kavuşması bir etkiye sahipti benim nazarım da. O derece ilk öpücük heyecanı içinde barındıran ama ağır basan kavuşmanın vermiş olduğu mutluluk ve tutku vardı.
Parmaklarım ile dudaklarına dokundum. Sıcacıktı. Gülümsemesi bütün yüzüne dağılmıştı. İçimde bastırılamaz bir mutluluk vardı. Sonra beni yeniden öptü. Bu sefer daha kısa ve şefkatliydi.
"Yasemin..." dedi. İsmim onun dudaklarından dökülmesi bir başka oluyormuş. Hep dinlemek isterim. İsmim onun dudaklarından hep dökülsün istedim.
Bir anda yeniden başlayan bir karıncalanma ve baş dönmesi o anı bozmuştu. Anladığım anda hemen Halil'in kollarından ayrıldım. Telaşlıydım hemen gitmem gerekiyordu ama aynı zamanda da ayrılmak istemiyordum.
"Yanlış bir şey mi yaptım? Yasemin?" dedi ellerimi tutup beni kendine yakınlaştırmaya çalıştı. Ellerimi çekip, arka bahçeden hızla kendimi sokağa attım. Sokağın kalabalığı içerisinde Halil peşimde bana ulaşmaya çalışıyordu. Baş dönmem gittikçe artıyordu. Az kalmıştı. Ara sokağa kendimi atmam ile zaman değişmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Zaman Yolcusu
Любовные романыYasemin Eroğlu, son zaman yolcusu kadındır. Günümüzde başlayan hikayesinin, 1912 yılında 1.Dünya Savaşının kıyısında İstanbul beyefendisi bir gence aşık olması ile değişecekti. Zamanın içinden geçmesi ama ona dokunmaması gerekiyordu. Lakin aslında h...