Bu gün genç takımının gençler turnuvası için Fransa'ya gitme vaktiydi. Rotburg takımını 3_0 net skorla yendikten sonra moralleri yerine gelmişti. Uçakta uzun uğraşlar sonucu Miva ve Matsuyama yan yana oturmayı başarmışlardı. Yan tarafta oturan Genzo'nun bakışlarından korkan Hikaru kızla doğru düzgün sohbet bile edememişti.
Takım Fransa'ya vardıklarında koç Mikami konuşmaya başladı. "Turnuvanın başlamasına üç gün var. Ben o zamana kadar dinlenmenizi öneririm."
"Pilav yemeyi şimdiden çok özledim." Dedi Jito.
"Fransız yemeklerini yerken böyle demiyordun ama." İshizaki gülerek konuştu.
"Eğer pilav olsaydı daha çok mutlu olurdum."Onlar kendi aralarında sohbet ederlerken yanlarına bay Katagiri geldi. "Merhaba çocuklar."
Miva adamın yanına geldi hemen. "Merhaba bay Katagiri! Efendim, Misaki'yi bulabildiniz mi?"
"Buldum ve ona takımızda oynamasını istediğimizi söyledim. Ama bana net bir cevap vermedi."
"Çok garip. Misaki neden oynamak istemesin ki?"
"Nedenini ben de bilmiyorum."
"Anladım."
Genç takım kalıcakları otele gittiklerinde Miva yol yorgunluğunu umursamadan otelden çıkarak Paris'i dolaşmaya başlamıştı. Uzun süre sonra tekrar buraya gelmek onun için harikaydı. Yaz tatilinde babası onları farklı ülkelere götürürdü. Gezdikleri yerlerden bazıları Fransa, İtalya ve İngiltere idi. Babası sağ olsun bu yaşına kadar bir prensesden farksız büyümüş, bir dediğini iki etmememişlerdi.
Eiffel kulesinin yanına geldiğinde hayranlıkla kuleye baktı. "Muhteşem!" Top sürerek kendisine doğru gelen oğlanı fark ettiğinde kim olduğunu tanımasıyla mutlulukla gülümsedi. Misaki! Üç yıldır görmediği arkadaşı şu an karşısında duruyordu. Misaki de kız kardeşi gibi gördüğü kızı görünce mutlu olmuştu. İkili sarıldıktan sonra konuşmak için banklardan birine oturdular.
"Bay Katagiri takımda oynamak teklifine net bir cevap vermediğini söyledi. Nedenini gerçekten merak ediyorum Misaki." Miva beklemeden konuya girdi.
"Sen ve Wakabayashi üç yıl boyunca Grunwald takımında oynadınız aynı şekilde diğerleri de Japonya'da futbol konusunda sürekli çalıştılar ama beni çalıştıran kimse olmadı. Açıkçası size ayakbağı olmaktan korkuyorum."
"Seni şapşal!" Miva yanında oturan Misaki'nin saçlarını biraz sert bir şekilde karıştırdı. Misaki elini dağılan saçlarına götürürken aynı zamanda anlamamışcasına kıza bakıyordu.
"Şimdi kalkıyorsun ve bay Katagiri'yi arayıp teklifini kabul ettiğini söylüyorsun. Ben de neden kabul etmedi diye düşünüyorum gösterdiği nedene bak."
"Ama Miva-"
"İtiraz istemiyorum. Takımımızın altın ikiliye ihtiyacı var." Kolundan tutarak Misak'yi ayağa kaldırdı. Çocuk neye uğradığını şaşırmış gibiydi şu an.
"Tamam."
"İşte bu!" Üç yıl sonra altın ikili tekrar bir arada oluyor.
"Yarın antemanda görüşürüz."
"Görüşürüz."
Ertesi gün Misaki dün söylediği gibi antremana gelmiş yani takıma katılmıştı. Bu durum tüm takımı mutlu etmişti. Koç toplardan birini altın ikiliye doğru gönderdi. "Hadi bakalım."
Tsubasa ve Misaki eski günlerdekinden farksız hatta daha iyi şekilde oynuyorlardı. İkilinin hatasız paslaşmalarla ilermesi Misaki'yi tanımayan oyuncuları şaşırtmıştı. Takımın geri kalanı bu duruma alışıktı zaten.
"Hâlâ ilk günki gibi oynuyorlar." Wakabayashi dedi. "Onlara bu yüzden altın ikili diyorlar!" İshizaki dedi.
Misaki'nin gelişi bu takımın gücünün daha fazla artmasını sağlayacaktı. Antreman için kendi aralarında maç yapıcaklardı. Maç için takım iki qruba ayrıldı. Miva Tsubasa'nın olmadığı takıma geçti ki bunu özellikle istiyordu. Kıskançlık meselesi onun için çoktan bitmişti ama bu Tsubasa'dan daha başarılı olmak istemediği anlamına gelmiyordu. "En iyi dostum ama en büyük rakibim." Aklına doktorla olan konuşması gelmişti.
●Flashback● Nankatsu Toho maçından bir gün önce.
Grunwald genç takımı bir hazırlık maçı için Japonya'ya gelmişti. Bu fırsatı kaçırmayan Miva onlarla beraber gelmişti ve geldiği gibi arkadaşlarının yanına gitmişti. Tsubasa'nın omuz sakatlığını biliyordu ama daha da kötüleşdiyini o gün onunla konuşurken öğrendi.
Tam o anda Tsubasa'yı Grunwald takımının doktoruna götürdü. Dr.Stein ve Miva iyi anlaşıyorlardı gerçekten. Tsubasa'nın kontrolden sonra sonuçları çıkana kadar durumu daha iyi anlamak için doktorun yanına geldi kız.
"Oynayabilir mi sizce?"
"Sonuçlar çıkmadan birşey söyleyemem."
"Tamam."
Miva odadan çıkacakken doktorun seslenmesiyle durdu. "Evet?"
"Tsubasa senin için önemli biri galiba." Dedi gülümseyerek.
"Öyle. O benim en iyi dostum hatta kardeşim ama aynı zamanda en büyük rakibim."
●Flashback son●
Sonunda herkesin beklediği o gün gelmişti. Dünya gençlik turnuvası bu gün başlıyordu. İlk maç Japonya ve İtalya arasında olucaktı. Maçın başlamasına az vakit kalmışken her iki takımın koç takımıyla konuşuyordu.
"Miva Wakabayashi takımın kaptanı sensin." WHAT?
"Ben mi?" Tsubasa varken hem de.
"Yerinde bir karar bence." Matsuyama hemen konuştu.
"Bence takımı Avrupa'da yönetmesi gereken kişi sensin." Tsubasa elini kızın omzuna koyarak konuştu.
"Buna en uygun kişi Miva'dır." Bu sefer de Misaki konuştu.
"Tamam o zaman! Ama geri almak yok."
"Anlamadım?" Koç Mikami anlamaz bakışlarla kıza baktı.
"Ha doğruu...o siz değildiniz." Diye mırıldandı kendi kendine. "Yani takım kaptanı olduğum çok mutluyum!" Dedi Mikami'ye.
Kaptanlık bandını alarak koluna taktı. Bana daha çok yakışıyor.
"Arkadaşlar şampiyon biz olacağız tamam mı?"
"EVET!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüya Takımı~Miva Wakabayashi
PrzygodoweKaptan Tsubasa hikayesidir. • • • Başarılı kaleci Genzo Wakabayashi'nin kardeşi Miva aynı abisi gibi futbolu çok seviyordur. İlk kez Nankatsu Shutetsu maçında Shutetsu takımında oynamıştır. O günden sonra yeteneklerini fark etmiştir...