"Sana söz veriyorum her zaman yanında olucam."
Arabaya çoktan binip yola koyulmuştuk.
Arabada sessizlik hakimdi çünkü konuşacak pek birşeyimiz yoktu. Altı ay boyunca her gün saatlerce konuşmuştuk. Son bir haftadır apar topar tekrardan ülkeye geldiğim için pek konuşmaya vaktimiz olmamıştı. Birbirimizi bu kadar özlemişken ortama hakim olan sessizlik sinirimi bozuyordu. Muhabbet açmak için
"Okul nasıl gidiyor?" diye sordum bunu demek beni üzüyordu içimde hala burukluklar vardı ama Deniz'den bunu kıskanamazdım.
"Okul mu? Bilmiyor musun?" diye şaşkınca bana sordu. Neye uğradığımı şaşırdım kafamı hayır anlamında sakince salladım. Deniz'in enerjik yüzünü kara bulutlar sarmıştı sanki benden birşey saklıyordu.
"Bilmiyorsan demekki daha öğrenmenin zamanı gelmemiş, boşver şimdi bunu konuşmayalım ama bilki bugün sen de ben de tekrardan başlıyoruz."
Gerçekten hiçbir şey anlamamıştım. Söylemesi için ısrar etmeye hazırlanılırken birden araba durdu ve kapımız açıldı.
"Buyrun Efendim."
Deniz beni elimden tuttu ve hızlıca arabadan indik. Gözlerime inanamadım bir zaman içinden çıkmadığım alışveriş merkezi altı ayda ne kadar değişmişti. Tabi bende unutmuş olabilirdim.
Deniz yüzüme bakıp şaşkınlığıma gülümsedi.
"Uzun zaman oldu sensiz hiç çekilmiyor."
Mutluluk dolu bir kahkaha patlattım ve birlikte kontrol için sıraya girdik. İçerisi çok değişmişti. İkinci evime yabancı gibiydim.
"Bugünkü rehberiniz benim Nil hanım merak etmeyin ilk turistim siz değilsiniz." Diyip göz kırptı. Kıkırdarken gözüm bizi izleyen korumalara takıldı. Gülmeyi hızlıca kestim, içime karamsarlık duygusu hakim olmuştu. Deniz nereye baktığımı fark edince başımı tutup gözlerine çevirdi.
"Bugün burada sadece biz varız." Dedi
Kafamı onu rahatlatmak için salladım.
Ardından kocaman bir mağazaya girdik. Burası modanın kalbi olabilirdi. Buradaki her şeyi almak istiyordum ve belki de alıcaktım. Denize dönüp
"Hangilerini deneyeceğiz?" Dedim.
Deniz yüzüme bakarak anlamadığım kocaman bir kahkaha patlattı.
"Alacağımız her şeyi denersek buradan üç gün çıkamayız bizim buradaki işimiz denemek değil seçmek." Dedi ve vücudumu süzmeye başladı.
"Formunu kaybetmemiş benim hatunum."
Gülmeye başladım beni en son gördüğünden daha zayıftım.
Zayıflamak için binbir tiribe girdiğimden değil üzüntüden yemek yemediğimden.
O kadar çok şey almıştık ki kasada biran kartımın limitsiz olduğunu da unutup bunları nasıl ödeyeceğimi düşünmeye başlamıştım. Deniz'in arkamdan
"Niill." Diye seslendiğini duydum arkamı dönünce Deniz'in ellerinde kıyafetlerle bana doğru yürüdüğünü gördüm. O çok güzeldi fönlü uzun sapsarı saçları o yürürken sanki onu kanatlandırıyordu. Konuşurken ve gülerken mavi gözleri parlıyordu. En parlak yıldızdan bile parlak olan teni onu uzaktan bile fark ettiriyordu. O gerçekten güzeldi. Biran kendimi süzme ihtiyacı hissettim ve gözüm karşıdaki boy aynasına kaydı. Fiziğim güzeldi ama sarı saçlarım yoktu. Saçlarım tatlı bir siyahtı. Gözlerim içe ferahlık veren bir yeşil tonuydu. Sanırım kendimde en sevdiğim şey gözlerimdi.
Aynadaki kendimle hasret giderdikten sonra Deniz'e döndüm.
"İnsanlar çok tuhaf bakıyor sence biraz abartmadık mı?"
Şaşırdı ve heyecanlanarak telefonunu bana uzattı, elime tutuşturdu.
"Çabuk çabuk 112'yi ara."
Korkmaya başlamıştım ve titrek sesle ne olduğunu sordum
"Tek arkadaşım şoktan kalbini Allah'a teslim etti gelip cansız bedenini alabilir misiniz diye sor. Dünyadan Nil'e gerçek misin? Benim bildiğim Nil alışverişe geldiyse alışveriş merkezini almadan gitmezdi."
Doğru söylüyordu eski ben böyleydim.
Aslına bakılırsa şuan daha olgun bir Nildim. Uzun zamandır böyle şeylerden uzak durunca kendime gelmiştim.
"Tamam tamam hiç demedim farz et. Hadi şunları ödeyelim de gidip en sevdiğimiz şeyi yapalım."
"En sevdiğimiz şey mi?"
"Yok artık! Kardeşim sen normal değilsin ve rekor kırmışsın insan altı ayda bu kadar nasıl değişebilir.Kesinlikle değişemez."
Yanılıyordu altı ay bunun için yeterli bir süreydi bunun en büyük kanıtı da bendim.
"Tabiki yemek yemek şapşal."
Kafamı yavaşça arkaya doğru ittirdi. Eskiden olsa buna çok sevinebilirdim ama doğru düzgün yemek yemeyeli çok uzun zaman olmuştu yine de onun şevkini kırmamak için.
"Tabiki unutmadım küçük şey. Yemek yemekteki hünerimi bilirsin." Diyip göz kırptım.
Aldığımız bütün eşyaların parasını ödeyip doğruca bir restorana girdik. O kadar çok ve hızlı yiğiyordum ki bütün bir altı ayın hıncını çıkartmıştım.
Yemekler çok güzeldi tabiki karşımdaki insan da öyle birlikte ilk kez tanışıyormuş gibi muhabbet ediyorduk.
"Okula başlayacaksın dimi?"
Ağzıma gitmekte olan but parçasını yavaşça tabağa bıraktım. Yine hüzünlenmeye başlamıştım.
"Sanırım evet ama becerebilir miyim bilmiyorum."
"Neyi becerebilir misin?"
"Tekrardan ben olmayı, kafam çok karışık tekrardan adapte olacağımı düşünmüyorum." Elimi tutup
"Eski okuluna gitmek zorunda değilsin ki."
"Eski okulumuza demek istedin sanırım."
"Hee evet."
"Bilmiyorum o okula tekrardan dönersem de sadece senin için dönerim başka kimse umrumda olmaz."
Deniz birden telaşlandı ve yüzündeki gülümseme kaybolup gitti. Rahatsız olmuş gibi
"Kalkalım mı daha kuaföre gidicez."
"Kuaföre mi?"
"Tabiki kızım yeni başlangıç yapacaksak saçlarımıza da şekil vermeden tadı olmaz.
Ben mi öğreticem bunları Allah Allah hadi kalk." Modum tekrardan yükselmişti.
"Tamam abi kızma."
Birlikte tıpkı eski günlerdeki gibi gülüşüyor kol kola giriyor ve herkesin içinde deli dolu haraketler yapıyorduk. Eski kuaförümüze yaklaşırken Deniz beni sağa doğru çekerek
"Burayı hatırladın mı?" Diye sordu etrafa bakındım ama hatırlanacak birşey bulamadım. Kafamı hayır anlamında salladığımda gülerek
"Burada Murat'ın üstüne kusmuştun."
"Iyyy çok kötüsün bu hatırlatılır mı?"
Gerçekten hiç hatırlamak istemeyeceğim bir anıydı. Murat o zamanlar flörtlerim arasında kendime en yakın hissettiğim kişiydi. Kendimi fazla kaptırıp hava atıcam diye çok yemek yemiştim sonra dayanamayıp kusmuştum. Çok fazla yemenin beni havalı yapacağını düşünmek kaçıncı seviyeydi.
"VAY VAY VAY işte benim eski Nil'im."
Kafamı sırf kuaförle göz göze gelmemek için boş boş baktığım telefonumdan kaldırıp aynaya bakınca ruhumu teslim ettim. Şaşkınlığımı ifade etmek için elimi aynaya doğru uzatarak
"Merhaba tanıştığıma memnun oldum ben Nil." dedim. Deniz ve kuaför bey gülmeye başladı. Kendimi çok mutlu hissediyordum ta ki kuaförün
"Saçın çok güzel oldu umarım bundan sonra en azından tararsın."
Sözünü duyana denk. Gerçekten yerin dibinin dibine girmiştim bir anlık sinirle
"Denerim." Dedim ve onlarca ürün dizilmiş rafa dönerek
"Bunların hepsini alıyorum." dedim kendimi kısa süreliğine havalı hissettim ta ki aynada bana değişik bakan Deniz'in yüzünü görene kadar. Sanırım bu kadar çabuk eski halime döneceğimi tahmin etmiyordu. Aslında bu ani gelişen bir durumdu.
İşimizi halledip kuaförden dışarıya çıktık. Korumaların ellerindeki çantaları
zar zor taşıdığını gördüm ve bir korumayla göz göze geldik. İçlerinden bize sövdüklerine yemin edebilirdim ama kanıtlayamazdım.
İçimde oluşan mahçubiyetle birkaç çantayı elime aldım. Deniz bana gülüyordu ama bu umrumda değildi pek de ağır sayılmazlardı. Yavaş yavaş arabaya ilerledik ve arabada geçen koyu sohbetin ardından arabanın durmasıyla azıcık sarsıldık. Arabadan indik ve Deniz ile uzun uzun konuşmadan birbirimize baktık o ara korumalar benim eşyalarımı eve taşımaya başladı.
"Her şeyi taşıdık efendim."
Deniz kafasıyla onayladı ve bana sıkıca sarıldı. Yüzünde anlamadığım bir üzüntü vardı sanki bişeyler biliyor ama bana söylemiyordu.
"Sana söz veriyorum her zaman yanında olucam."
Denizden tekrar tekrar bu sözü duymak beni her ne kadar mutlu etse de bir o kadar da tedirgin ediyordu. Çok ağır yüklü bir sözdü bu.
Onun yanağına öpücük kondurdum ve arabaya binip gidene kadar eve girmedim. Artık araba gözükmüyordu arkamı dönüp lanetli bir saray gibi olan evimize baktım. Derin bir iç çekip içimden sürekli güçlü olduğumu tekrarlayıp durdum. Birkaç dakika kapıdan giremedim ama artık zamanı gelmişti. Zile basınca kalbimin atışını daha çok duymaya başladım sanki yapma bunu kaç diyordu. Fakat artık kaçmak yoktu savaşacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEHRİN ORTASINDA
Teen FictionKüçükken karanlıktan korktuğum zaman hep babamın kucağına koşardım. Babam asıl karanlığın korkularım olduğunu söyleyip beni karanlığa iterdi. Bende annemin yanına koşardım. Annemse benim aydınlık olduğumu karanlığı aydınlatacağımı söyleyerek yine be...